Büyük düşman

Aslında insanların küçük sistemlerde (virüs, atom altı parçacıklar, kişi/birey) ortaya konulan sistem ile gözlemlenmek istenen özelliğin birbirinden ayrılamamasıdır. Yani küçük sistemler, öte âlemlere kapılarını kapatmaktadırlar. Bilinmezlik arttıkça, bilinmeyen özelliklerdeki davranışlar düşman olmaya devam edecektir. Bilinmeyenler yekûnu (cehalet) insanın düşmanıdır.

TEKNOLOJİ, bilimsel bilginin günlük hayata belli teknik yöntemler ve cihazlar yoluyla tatbikidir. Teknoloji hayra kullanıldığı gibi şerre de kullanılabilir. Bu, teknolojinin suçu değildir. İnsanların ve belirli grupların ne amaç için kullandıklarıyla ilgilidir.

Teknoloji, insanların yararına kullanıldığında ölümcül hastalıklar tedavi edilir. Uzak diyarlardaki tanıdık eş dostla anlık haberleşme de teknoloji sayesinde sıradanlaşmıştır. Fitne odakları onu kötü emelleri için kullandığında, teknoloji dehşetli bir silaha dönüşür.

Teknolojiden kaçmak olası değildir. Hele gelinen bu çağda hiç akıllıca iş değildir. Esas olan, teknolojinin insanlığın hayrına kullanımını sağlamaktır. Bunun yolu, teknolojik nimetlerden kaçmak değil, fitne odaklarıyla etkin mücadele için yeni teknolojiler icat etmektir.

***

Türkiye’de internet kullanan gençlerin oranı yüzde 92,4 tür. Şimdi interneti tamamen yasaklamaya kalkmak hiç akıllıca olmaz. Zira bunu başarmak neredeyse imkânsızdır. Çünkü internet içselleştirilmiştir. En basitinden, bilgiye ulaşmakta en kolay yol olarak iş görmektedir. Bunun yanında olumsuz yanları da elbette var. Çözüm çok basit: Doğru interneti doğru kullanacak bilinçte olmak…

Elektromanyetik alan soyut, madde/cisim ise somut kavramdır. Madde, eşya, cisim nasıl kabul edilmiş ise, elektromanyetik alan (radyasyon) da kabul edilmiştir. Hastanelerde kullanılan uyarı işaretleri radyasyonun zararlarından korunmaya yöneliktir. Elektromanyetik alanın faydası çok olmalı ki teşhiste tercih edilmektedir (MR cihazı, röntgen gibi).

Elektromanyetik radyasyonun olumsuz yönü var diye olumlu yönü terk edilmiyor. Yapılan iş, faydalı ve zararlı tarafların ayrılmasından ibarettir.

Bir maddenin varlığı, diğerlerinden ayırt edilince anlaşılır. Diğer bir ifadeyle, bir cismin, maddenin/cismin ve eşyanın varlığı, farklı yönleriyle ortaya çıkar.

Atomların proton sayılarının ayırt edici özellik durumu göz önüne alınarak Periyodik Cetvel oluşturulmuştur. Farklılık bir değerdir. Oysa günümüzde, hiçselleştirmek ve itaat ettirmek yadırganmaz olmuştur.

Farklılıkların teşvik edilmesi mühimdir. En azından teknolojide aynılıklara patent verilmez, mevcût teknolojiden farklılık ortaya koymak gerekir.

Bir cisim, madde, eşya veya virüs ile bağlantı kurulmadan, onun varlığından söz edilemez. Virüs pandemiye neden olmasa, varlığından sadece bu virüs ile bilimsel çalışma yapanlar malûmat sahibi olabilir. Şimdi ise dünya, bir virüs ile savaşıyor.

Bir cismin/maddenin ve virüsün gözlenmesi, onun varlığına, davranış biçimine ve insanın bakışına bağlıdır. Cismin davranışları insanın iç ve dış duyularıyla tespit edilir. İnsanlığın cisme bakışı ise bilim ölçeğinde cereyan eder. Gerçekte bir cismin bütün özellikleri bilinemez. Zira atom altında belirsizlik hâkimdir. Diğer bir ifadeyle, insanlar bu dünyada net ölçüm yapamıyor, madde buna müsait davranmıyor. İnsan, ölçemediğinin cahili…

***

Cisimlere makro (büyük) ve mikro (küçük) ölçeğinde bakmak âdettendir. Makro ölçekteki madde ve cisimler, klâsik görüş olan süreklilikle anlaşılır. Bir sonucun bir nedeni olduğu görüşü kolaya kaçmak olduğundan, büyük bir potansiyele sahiptir. Makro âlem nedensellik ile anlaşılsa da gerçekte buraya modellemeler hâkimdir. İnsanlar “Şöyle olsun” diyerek işe başladıklarından, dediklerinden elde ettikleri verilere göre hüküm sahibi olarak cisim ve maddeleri anlıyorlar.

Büyük sistemler (makro) insanoğlunun hayâl ve isteğine göre anlaşılır ve şekillenir. Büyük sistemlere fizik mânâda, elle tutulan ve gözle görülenler örnek verilirken, sosyal mânâda toplum, STK ve gruplar örnek verilir. Büyük sistemler modellerle anlaşıldığından, tam anlamıyla büyük sistemler için bütünüyle bilindikleri söylenemez.

Küçük sistemler (atom altı, mikro), içlerinde belirsizlik barındırırlar. Bir elektronun aynı boyutta konum ve hızı bilinemez. İnsanoğlu, bu özelliği bilebilecek bir teknik daha geliştiremedi. Bu durum şimdilik insanlığın aciz kaldığı noktadır. Küçük sistemler alan oluşturarak diğer cisimlerle iletişim yaparlar. Madde küçüldükçe gariplikler ve bilinmezlikler artar.

Aslında “bilinmezliklerin artması” ifadesi, insanların bilmedikleri, insanoğlunun kendi cehaletidir. İnsan bilmediğinin düşmanı olduğu gibi, bilmediği cisimler de insanın düşmanıdır. İnsanın bilmediğinin düşmanı oluşuna bugünlerde en iyi örnek olarak Covid-19 verilebilir.

Gerek büyük sistemlerde (makro, toplum), gerekse küçük sistemlerde (atom altı, kişi/birey/fert) “bilinen” denilen şey, model ve tanımlamalardır. Toplum, insan, cisim, madde ve atom altı dünyalar gerçek olarak her yönleriyle bilinen değildirler.

Toplumların davranışları fitne odaklarınca modellenir ve buna göre örneğin darbe plânlanır. Bu aziz toplumun modellerle yönlendirilemeyeceğine 15 Temmuz’da şâhit olduk. Şer ve fitne odaklarının bütün plânları (modelleri) çöktüğü gibi hayâlleri de çöktü. Yalnız hedef ve hayâllerinden vazgeçmediler.

“Bilindik” denilen şey, iç ve dış duyularla algılanandır. Küçük dünyalarda (mikro, virüs) algılama ve hayâl etme tam olarak çalışmaz. Bunun nedeni, aslında insanların küçük sistemlerde (virüs, atom altı parçacıklar, kişi/birey) ortaya konulan sistem ile gözlemlenmek istenen özelliğin birbirinden ayrılamamasıdır. Yani küçük sistemler, öte âlemlere kapılarını kapatmaktadırlar.

Bilinmezlik arttıkça, bilinmeyen özelliklerdeki davranışlar düşman olmaya devam edecektir. Bilinmeyenler yekûnu (cehalet) insanın düşmanıdır.