Büyük Akdeniz Depremi ve güneyden yükselen çığlık

Cumhuriyet tarihimizin değil, coğrafyamızın, hatta dünyanın en büyük felâketlerinden biriyle karşı karşıyayız. Kabul etmek gerekir ki, 10 ayrı büyük şehirde, onlara bağlı ilçelerde ve köylerde meydana gelen ve çok büyük bir yıkım yaşanan alana, ağır kış şartlarına ve ulaşıma kapanan yollara rağmen aynı anda müdahale etmek oldukça zordu ama bu zorluğu göğüsleyecek inanca ve imkâna sahip Devletimiz, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, 50 bini aşkın arama kurtarma personeli, bir o kadar polisi, jandarması, korucusu ve sağlık ekibiyle, bu ekiplere yardım eden gönüllü yurttaşlarımızla büyük bir özveriye sahip seferberlik ruhuyla çalışmaktalar ve şu ana kadar enkaz altından yaklaşık 10 bin vatandaşımızın kurtarılmasını sağlamışlardır.

TAKVİMLER 6 Şubat 2023’ü gösterirken, saatler ise sabahı müjdelemek için akrep ile yelkovanın yarışına şahitlik ediyordu. Her gün tekrarlanan bu amansız yarış, arzı delen bir uğultu ile 04:17’de durdu durmasına ama binalara yataklık eden yerküre, 100 saniye parametresini aşarak zemini beşiğe çevirdi adeta.

Karanlık beyaza niyetliydi ama sallandıkça daha da siyahlaştı, sabah gecikti, medet gecikti ama devlet ve millet gecikmedi.

Evet, Türkiye, Pazartesi gününe güneyden yükselen bir çığlık ile uyanmıştı. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Adana, Kilis ve Osmaniye illerinde büyük bir tahribata ve can kaybına sebebiyet vermişti. Son yüzyılın en büyük depremi, daha doğrusu felâketine şahitlik ediyordu milletimiz.

Üstelik sadece biz de değil, bu coğrafyada yer alan Gürcistan ve Lübnan’ın yanı sıra iç savaşın belini kırdığı Suriye de bu sarsıntıyla ayakta kalan son umutlarını yitirmişti.

Sabah 11:15’te, bir televizyon kanalında, Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Serhat Bıçak’ın hazırlayıp sunduğu “Ajans Analiz” isimli programa katılacaktım. Saat 04:15’te yatağa girdim ve alarm kurduğum sırada, ekranda kızımın aramasını gördüm. “Baba, çok şiddetli bir deprem oluyor ve hâlen devam ediyor” dedi. Yatağımdan doğrularak, “Unutma, 40’ıncı katta bulunuyorsun, bu normal. Endişelenme, suyunu iç ve hava al” dedim ama teskin edemedim.

Sarsıntıyı paylaşmak istedim ama öncesinde merkez üssünü, büyüklüğünü ve derinliğini öğrenmek için Kandilli Rasathanesinin web sitesine baktım. Ama düşen bir deprem kaydı yoktu. En yakını, yaklaşık bir saat önce Gürcistan olarak kaydedilmişti. Haber ajanslarını kontrol ettim, yine yok. Yarım saat sonra ilk paylaşımlar Twitter üzerinde yapılmaya başlandı; Kayseri’den Çorum’a, Ordu’dan Rize’ye, Trabzon’dan Artvin’e, Sivas’tan Erzincan’a, Elazığ’dan Muş’a, Ağrı’dan Van’a, Bitlis’ten Bingöl’e, Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya, Adıyaman’dan Gaziantep’e, Kahramanmaraş’tan Adana’ya, Mersin’den Hatay’a kadar o koridorda yer alan tüm illerden “Çok kötü deprem oldu!” şeklindeki paylaşımlara şahit oldum ve irkildikçe irkildim.

Bahsi geçen illeri sıralayarak paylaşımı yaptım ve gün doğana kadar hiç uyumadım. Kısa bir süre sonra Kandilli resmî açıklamayı yaptı ve merkez üssünü, büyüklüğünü ve derinliğini açıkladı. Bu sefer de fay hattında sıralanan arkadaşları ve yakınları aramaya başladım. Onlarca isimden birkaçı ile görüşme şansı elde ettim ama teskin olmama sırası bana geçmişti.

Gün ışıdığında, ülkeyi büyük yıkımın beklediği aşikârdı; nitekim öyle de oldu.

İlk kayıp sayısı yetmiş küsur olarak paylaşıldı ama bu oranın yükselme ivmesi kazanacağı endişesiyle ajansların geçeceği haberlere odaklandık. Derken, önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı yayınlandı. Ardından AFAD Kriz Yönetim Merkezinde koordinasyonu yürütmekle görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında toplanan bakanların görev bölümü yaparak deprem bölgelerine yönlendirildiği bilgisi geldi.

Büyük Akdeniz Depremi

Her ne kadar merkez üssü Kahramanmaraş ve ilçeleri olsa da bahsi geçen her iki depremin etki alanı ve yıkımı göz önüne alındığında bu deprem için “Büyük Akdeniz Depremi” tabirinin kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

Deprem bölgesine ait ilk görüntüler korkunç ve ürkütücü. Yerle yeksan olan şehirlerden bahsedenler için keşke “abartmışlar” ifadesini kullanabilseydim ama gelin görün ki gördüklerimiz ve duyduklarımız hakikat.

Aylarca beklenen ama bir türlü yağmayan kar, aynı gün deprem bölgesini de etkisi altına almıştı. Ağır kış şartları, sayısız noktada devam eden arama kurtarma çalışmalarını olumsuz etkiliyordu.

Bu çalışmalarda bizi çokça üzen kayıp ve az da olsa sevindiren haberler almaya başlamıştık. Depremi duyan her vatandaş haklı olarak yakınları ile arkadaşlarının hayata tutunduğuna dair bilgi alma ihtiyacı hissediyordu.

Dünyanın her noktasından başsağlığı mesajları ve yardım teklifleri

Yaşadığımız deprem sonrasında işgal altındaki Ukrayna’dan savaşın eşiğine geldiğimiz Yunanistan’a, Mursi’den sonra Sisi yönetimine geçen Mısır’dan Ermenistan’a, Türk Dünyası’ndan Balkanlara, Amerika’dan Rusya’ya, Çin’den Afrika’ya, Ortadoğu’dan Arap yarımadasına, NATO’dan Avrupa Birliği ve AGİT’e varıncaya kadar onlarca kuruluş, devlet başkanı, başbakan ve bakan, Türkiye’nin yanında olduklarını açıkladı.
Asrın felâketi ile yüzleşen Türkiye’nin uluslararası yardım çağrısı içeren 4’üncü seviye alarm vermesi ile buna şahitlik eden dünya, başta arama kurtarma çalışmaları olmak üzere eleman ve ekipmanlarını ülkemiz için seferber etti. Bu ülkeler arasında Katar, Türkiye ve Suriye’deki depremzedeler için 10 bin konteyner göndereceğini açıkladı.
Hayatî tedbirler

İlk gün, tecrübeli valiler deprem bölgelerinde görevlendirildiler. Kayseri Valisi Kahramanmaraş’a, Mersin Valisi Hatay’a, Mardin Valisi Gaziantep’e, Tunceli Valisi Adıyaman’a, Bingöl Valisi Osmaniye’ye ve Sivas Valisi Malatya’ya gönderildi.

Durumun vahameti üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anayasa’nın 119’uncu maddesinin verdiği yetkiye dayanarak 3 ay süreli OHAL ilân etme kararı aldıklarını” açıkladı.

13,5 milyon vatandaşımızın etkilendiği depremle ilgili peş peşe kararlar alındı:

-10 il “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” olarak ilân edildi.

-Bu illerdeki yükseköğretim kurumlarında ikinci bir duyuruya kadar eğitim-öğretime ara verildi.

-Türkiye’de tüm okullar 13 Şubat’a kadar tatil edildi.

-Acil yardım ve destek faaliyetleri için 100 milyar liralık bir kaynak tahsis edildi.

-Deprem bölgesindeki vatandaşların banka borçları için 6 ay öteleme imkânı getirildi.

-Tüm spor müsabakaları ikinci bir açıklamaya kadar durduruldu.

-Cumhurbaşkanlığına ait 2 uçak, arama kurtarma ve sağlık ekiplerine tahsis edildi.

-Öğrenci yurtları, devlet kurumlarına ait tesisler ve trenler depremzedelerin misafir edileceği alana çevrildi.

-Deprem bölgelerinde benzin ve motorinde indirim yapıldı.

-GSM operatörleri kapasite artırımına gitti, kapanan telefon hatlarını açtı ve kesintisiz internet hizmeti sağladı.

-THY ve Pegasus, uçuşlarını tek yönlü 100 TL gibi sembolik bir rakama indirdi.

-E-Devlet Kapısı üzerinden güvenli bağış imkânı sağlandı.

-Depremzedelere ilk etapta 10’ar bin lira ödenmesi kararlaştırıldı.

-10 ilimizde 77 sahra hastanesi kuruldu.

-İlaç ve sürekli kullanılan tıbbî malzemelerinin reçetesiz temini ve muayene katılım paylarından muafiyet sağlandı.

-Türk Kızılay’ı tüm il ve ilçelerde kan bağış noktaları oluşturdu.

Alınan önlemler bunlar sınırlı değildi, ilgili kurum ve şirketler kapanan yollar, çöken havalimanları, patlayan doğalgaz şebekeleri ile meydana gelen yangınlar için seferber oldular.

70 bini aşkın çadır kuruldu, 150 bini bulan yatak dağıtıldı, bin civarında ambulans, 250’ye yakın UMKE timi ile 2 ambulans uçakla toplamda 5 bini bulan sağlık personeli deprem bölgesinde istihdam edildi.

TSK’ya bağlı binlerce personelin yanı sıra Deniz Kuvvetlerine bağlı 10 gemi, Hava Kuvvetlerine bağlı 50’yi aşkın yüksek kapasiteli kargo uçağı arama kurtarma, tahliye ve yardım naklinde kullanılmak üzere tahsis edildi. Emniyet ve Jandarma teşkilatı ile korucuların hem güvenlik, hem de arama kurtarma faaliyetlerinde aktif rol almaları sağlandı.

AFAD’ın uzman ekiplerine kanat olan ve yurdun dört bir yanından arama kurtarma eğitimine ve donanımına sahip olan binlerce gönüllü vatandaşımız deprem bölgesine ulaştırıldı.

Duyarlı inşaat firması sahipleri ile yerel yönetimlere ve kurumlara ait binlerce iş makinesi, arama kurtarma faaliyetine katılmaları için bölgeye yönlendirildi.

Cumhuriyet tarihimizin değil, coğrafyamızın, hatta dünyanın en büyük felâketlerinden biriyle karşı karşıyayız. Kabul etmek gerekir ki, 10 ayrı büyük şehirde, onlara bağlı ilçelerde ve köylerde meydana gelen ve çok büyük bir yıkım yaşanan alana, ağır kış şartlarına ve ulaşıma kapanan yollara rağmen aynı anda müdahale etmek oldukça zordu ama bu zorluğu göğüsleyecek inanca ve imkâna sahip Devletimiz, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, 50 bini aşkın arama kurtarma personeli, bir o kadar polisi, jandarması, korucusu ve sağlık ekibiyle, bu ekiplere yardım eden gönüllü yurttaşlarımızla büyük bir özveriye sahip seferberlik ruhuyla çalışmaktalar ve şu ana kadar enkaz altından yaklaşık 10 bin vatandaşımızın kurtarılmasını sağlamışlardır.

Gayr-i ahlâkî davranışlar

Aşama aşama kaydedilen ve ilerleyen bu hizmetler, depremden kurtulan felâketzedelerin barınmadan giyeceğe, yiyecekten ısınmaya kadar tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik büyük bir titizlikle sergilenirken, ne yazık ki hiç istemediğimiz haberler ve bilgi kirliliğine sebebiyet veren, hatta üzen paylaşımlara, gayr-i ahlâkî davranışlara da şahitlik ediyoruz.

Devlet ve millet el ele vermişken, bu tarihî felâketin en az hasarla atlatılması için yoğun bir çaba harcarken, Çanakkale’de destan yazanların, sadaka taşı müessesini kuranların torunlarına yakışmayacak hareketlere şahit oluyor ve derinden sarsılıyoruz.

Fahiş fiyatla battaniye, yatak, mont, taşınabilir şarj aleti, hatta ekmek satanlardan, Edirne’den Van’a, Kars’tan Muğla’ya 81 il ve 2 bin 500’ü aşkın ilçeden gönderilen binlerce yardım TIR’ını yağmalamaya çalışanlara, öksüz ve yetim kalan masum çocukları kaçıranlardan sahte hesaplar ile nakdî yardımları cebine indirme derdine düşenlere, kendini AFAD görevlisi olarak tanıtan ama ev ve iş yerlerini talan edenlere varıncaya kadar -ki bırakın Türklüğünü, bilmem hangi milletten olduğunu, Müslümanlığından, insanlığından tiksindiğimiz bu yaratıklar- necip milletimizi bir kez daha enkaz altına aldığının farkında değiller. Bunları burada yazmaktan hicap duyuyor ve doğru olmaması için de Rabbime yalvarıyorum.

Charlie Hebdo dergisinin karikatüründe geçen “Tankla girmemize gerek kalmadı!” yazısı bizi demoralize etmez ama yukarıdaki yaşananlar ya da anlatılanlar eder.

Yeni fiyatlandırma ve deprem politikaları

Depremden bir gün önce 3 milyondan satışa çıkarılan, sözde “depreme dayanıklı” evlerin domino taşı gibi dümdüz hâle gelmesinde büyük bir emeği (!) ve kabahati olan açgözlü tüm inşaat firmalarının, müteahhit ve mühendislerin ruhsatlarının derhâl iptal edilmesi ve ciddî yaptırımlara tâbi tutulmasının yanı sıra, oy uğruna ruhsat işlemlerini olması gereken standartlarda yerine getirmeyen yerel yönetimler ve yapı kontrol firmaları için cezaî bir müeyyide uygulanmasının elzem olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Devletimiz, enflasyonu bahane ederek fiyat yükselten ve rant elde etmek için alelacele yükseltilen binaların satışlarını derhâl durdurmalı ve yeni fiyatlandırma politikasını yürütmeli. Bir harcayıp dokuz kazanma devrine son verilerek dokuz harcayıp bir kazanan babayiğitlere ruhsat verilmeli ve yeni deprem politikaları hayata geçirilmeli.

Kara parçasında meydana gelen en büyük deprem

İtalyan Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü Başkanı Carlo Doglioni’nin “7,7’lik deprem sonrasında Türkiye’nin Arap levhası üzerine gittiğini” belirten açıklamasının yanı sıra bu depremin İstanbul depremini tetikleyeceğini iddia edenleri duymamız, bu politikaların ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Sanayi ve ticaret odaları, belediyeler, üniversiteler, STK’lar ısıtıcısından battaniyesine, taşınabilir şarj cihazlarından uyku tulumuna, kuru gıdadan yaş gıdaya, hijyen malzemelerinden bebek maması ve biberona, ekmekten suya, sıcak çorbadan yemeğe varıncaya kadar hayatî öneme sahip ürünleri bölge halkı ve arama kurtarma faaliyeti yürütenlere ulaştırmada olağanüstü gayret sarf ediyorlar.

23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen büyük depremleri yaşayan başta Ercişliler olmak üzere Van ve diğer ilçe halkının bu yarışta büyük bir gayretin içinde olduğunu belirterek “Sıra bizde!” demesi duygu dolu anlara sebebiyet veriyor.

Gün dayanışma günü!

Tarihte eşine az rastlanan bu tabloda, yakınlarını kaybettiği için dram yaşayan, kurtulduğuna sevinemeyenler, doğup büyüdükleri ve hatıraları olan şehirlerin yerinde kaldırılması belki ayları bulacak bir enkaz yığını bularak hıçkırığa boğulanlar, arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan her fert için sevinen ve cansız bedenler için gözyaşı dökenler, yardım malzemesi ulaştırmak için tüm yolları deneyen, durmak ve yorulmak nedir bilmeyenler, bölgeye ulaşma isteğinde olan ama bunu gerçekleştiremediği için üzülenler, hepsi ama hepsi, bu ülkenin evlatları ve aynı bayrağın gölgesi altındalar.

Siyâsî tercihlerin, etiket ve unvanların sıfırlandığı bu döngüde atılan her adıma dikkat etmek, sorumluluk duygusu ile hareket etmek, az ama doğru konuşmak ve yazmak gerekiyor. Aksi hâlde bir yıkım da buradan yaşarız. Ki gün, o gün değil!

Bu zorluğu da aşacağız. Soğuk Şubatlara, mevsimlere ve kararan gecelere inat, güneş tekrar doğacak ve yeniden bahar gelecek ülkemize. Yeter ki üşüyenle üşüyen, düşenle dirilip ayağa kalkan bir millet olduğumuzu unutmayalım.

Bu vesileyle, yazıyı hazırladığım sırada depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Cenab-ı Mevlâ’dan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize sabır, on binlerce yaralımıza şifa, enkaz altında kalan ve çok az da olsa hayata tutunma şansı elde etmeyi bekleyenlere ise fereç ve felah nasip etmesini diliyorum.