Bütün darbeleri arattıracaklar

15 Temmuz’un en yakın kararı 28 Şubat’ta verildi. Bu konuda doktora tez çalışmalarına bakılırsa hiçbir şey görülmez. Bizim akademik aklımız çoğu zaman “Kuşa bak!” olaylarıyla geçiyor. Bu konularla ilgili ciddî akademik çalışmalar yapılmıyor.

BİLİMİN temelinde yatan en önemli kaynak, olayın tekrarlanabilir ve her yerde geçerli olan evrensel bir ifade olmasıdır. Tekrarlanabilir olmanın temelinde yatan en önemli kavram ise, değişmeyen bir ölçünün varlığıdır.

Bilimsel kavramlar gerek mikro ölçekte, gerekse makro ölçekte geçerlidir. Mikro ölçekte geçerliliğin kaybedildiği yerler, enerji veya parçacık alışverişinin olduğu durumlardır. Bu durumlar insan açısından birey ve davranışlarıyla karşılaştırılabilir.

Makro ölçekte ise olayların karşılığı toplumsal olaylar veya toplulukların olduğu birliktelik hareketleridir. Tekrarlanabilir olayların en bilindik adı “harmoni olayları”dır. Bunlar her defasında başa dönme ile ilgilidir. Böyle durumlar bilimsel açıdan madde, eşya, evren ve toplumların anlaşılmasına bilgi sunar.

Bu topraklarda sosyal ve siyasal olaylar sürekli kendisini tekrar etme güdüsündedir. Doğası gereği böyledir. Diğer bir ifadeyle, bu coğrafyada acılar ve sevinçler sürekli tekrarlanır. Bunlara en önemli örnekse darbeler ve darbe girişimleridir. Özellikle 15 Temmuz sonrasında “Darbeler devri kapandı” söylemi çok yanlıştır. Çünkü en bilindik kasıtlı darbe girişimleri 1720 yılında kasıtlı olarak inşâ edilmiş ve sayısız bir şekilde darbe, muhtıra ve darbe girişimine şahit olunmuştur.

Tahttan indirilen sultan olduğu gibi asılan başbakan ve bakanlar bile oldu. Böyle acı sahneler hiç bitmedi. İlginç olan durum ise, olayın teşhis ve tedavisinin ciddî akademik ayaklar üzerinde olmamasıdır. Örnek olarak 15 Temmuz işgal girişiminin altında yatan hain ve sinsi plânı görmekte yarar vardır. Kimse alınmasın ama 15 Temmuz göz göre göre geldi. Çeyrek asır önceki yazılı metinlere bakılırsa bu açıkça görülebilir.

15 Temmuz’un en yakın kararı 28 Şubat’ta verildi. Bu konuda doktora tez çalışmalarına bakılırsa hiçbir şey görülmez. Bizim akademik aklımız çoğu zaman “Kuşa bak!” olaylarıyla geçiyor. Bu konularla ilgili ciddî akademik çalışmalar yapılmıyor.

Şimdi bu topraklarda “darbe ve darbe girişiminin” bitmeyeceğinin gündeme gelmiş olmasıdır mühimdir. Darbe ve teşebbüslerinin bitmeyeceğinin anlaşılması için derin akademik çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu toprakların evlatları sürekli olarak eğitimden uzak tutulmak istendi, meşgul edildi. Bu sürede atı alansa Üsküdar’ı geçti.

Ülke son çeyrek asırda hızlı bir atılım yaptı; eğitimdeki açılış çok büyük oranda bilim, teknik ve sanayi atılımını da beraberinde getirdi. Şimdilerde 3 milyon genç üniversite sınavına katılıyor.

Bir anekdotla şöyle bir izahta bulunayım: Azerbaycan’ın Rusya’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanacağı yıllardır biliniyordu. Türkiye 100 tez yaptırarak Azerbaycan hakkında fikir sahibi olmaya çalışmıştı. ABD ise Azerbaycan’la ilgili 10 bin tez yaptırmıştı. Bu akademik çalışma neticesini darbeler içinde yorumlarsak, “darbenin kaynağı” hakkında “cahil” olunduğu açıkça görülür.

Bu konu neden bu kadar önemli ve üzerinde çokça durulması gerekli? Zira ne kadar kazanım ve yatırım olursa olsun, bunları yok etmek isteyen bir “zihniyet” var. Yapılan yatırım ve kazanımların hepsinin kökten kazınacağını canhıraş hâlde bekleyen bir fikir var. Bunların hepsi iyi organize olmuş durumdalar.    

Hiç şüpheniz olmasın, ellerine fırsat geçse savunma sanayii şirketlerinin çoğunu üretemez hâle sokarlar. Çeyrek asırlık kazanımlar iki yılda sıfırlanır. Bunun için ellerinden geleni yapacaklar. İstanbul Havalimanı rekor üstüne rekor kırıyor ama bırakın sevinmeyi, içten içe kendilerini yiyen bir azınlık grup var. Milletten destek almadan, millete rağmen, milleti idare etmek istiyorlar. 

ABD ve Batı dünyası Filistin, Lübnan, Gazze, Suriye, Irak ve Yemen’de kan akıtıyor. Rusya, Ukrayna ile meşgul ediliyor. Tam bu aşamada ülkenin bütün sinir uçlarını kaşıyarak bir işgal girişimi, bir halk ayaklanması yapılmasını dört gözle bekliyorlar.

Bunun için iki türlü dayanak buluyorlar: Birincisi, içeride sürekli devşirilmeye hazır bedhahların olması; ikincisi ise, ülkenin kontrolünü ele geçirememiş ABD ve Batı’nın bütün gücünü bu coğrafya için kullanma isteğidir.

İçeride bazıları Devlet’e mi, yoksa millî iradeye aykırı mı davranıyor, bu durum iyi analiz edilmeli. Millî iradenin bütün sinir uçlarına dokunan ve bu uğurda irade sergileyen bazı atanmışlar nasıl iyi niyetli olabilirler ki?

Bütün darbeleri aratacak şekilde ve daha büyük ölçekli bir darbe girişimi, darbe veya iç savaş plânı kurarak ülkeyi yok olmanın eşiğine getirmek istiyorlar. Bunun için içeride avucunu ovuşturan, dışarıda ise bütün savaş gemilerini boğazımıza dayamış Batı, hazır kıta bekliyor.

Çok dikkatli ve ayık olmamız gerekiyor. Madde, para, makam, otomobil, hız ve haz sevdası bizi uyuşturmamalı!