ZOR günler
geçiriyoruz. Önümüzdeki günlerin daha da zorlu olacağı düşünülüyor.
Koronavirüs
rakamlarında her gün yeni rekorlar geliyor. Ekonomi zorluyor, Hükûmet sıkıntıyı
mümkün mertebe vatandaşa yansıtmamak için direniyordu ama gittikçe artan kur
baskısının önüne geçilemeyince Merkez Bankası, 10.25 olan politika faizini 475
puan gibi çok yüksek bir oranda arttırdı.
Faizin
bu kadar yüksek oranda arttırılmış olmasına rağmen dolar kurunda (evet, önemli
bir düşme oldu ama acaba) bu tedbir yeterli midir?
Önümüzdeki
süreçte düşüşün devam etmesi gerekir. Hükûmet ne kadar çâresiz kaldı ki, bu
tedbir, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Faiz,
enflasyon sebebidir” tezinin tersine bir uygulama oldu. Cumhurbaşkanımız
bunu, “içmek zorunda olduğumuz acı ilâçların
bir başlangıcı” olarak açıkladı.
Bu
faiz artışı, yatırım ve üretimin gerilemesine, orta vadede pahalılığın ve
işsizliğin artmasına yol açacaktır. Meğerki bazı yeni tedbirler alınsın, bu,
faizin yeniden düşürülmesi şeklinde olabilir. Yükselen Koronavirüs vaka
sayılarına karşı Hükûmet’in getirdiği yeni kısıtlamalar, zor durumdaki ekonomiyi
biraz daha olumsuz etkileyecektir.
Ekonomideki
sıkıntılar arttıkça Millet İttifakı partileri ve yandaş medyası sevinçten zil takıp
oynuyorlar. “Ekonominin hâli ortada!”
lâfını ağızlarına sakız yapmışlar, akıllarınca Hükûmet’in, daha doğrusu Erdoğan’ın
devrilmesini bekliyorlar. Fakat bu felâket tellalları, kendi efendileri
ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın ve bilumum diğer belli başlı ülkelerin “hâli ne âlemdedir”,
hiç o tarafa bakmıyorlar. Bunlar avuçlarını ovuşturup ülkenin batmasını
bekliyorlar ama sonuçta her zamanki gibi, Karabağ Zaferi’ndeki manzara
minvâlinde yine hüsrana uğrayacaklardır.
***
İçinde
bulunduğumuz darboğazı devlet-millet iş birliği ile kendi gücümüz ve imkânlarımızla
aşma durumundayız. Gerçi küçük bir azınlık dışında halkımız topyekûn büyük bir
ekonomik sıkıntı içindedir ama milletçe kendi göbeğimizi kesmekten başka bir çâremiz
bulunmuyor.
Devletin
paraya ihtiyacı vardır. Hükûmetimiz, ihtiyaç duyduğu fedakârlığı topluma âdil
bir şekilde taksim ederse, insanlarımız buna katlanacaktır. Bunun için işe önce
devletin ve sermayenin tepesinden başlanmalıdır. Başta Cumhurbaşkanımız olmak
üzere, Bakanlar, Cumhurbaşkanlığı müşavirleri ve diğer çalışanlarından; ayda 26
bin lira maaş, şu kadar yolluk, yemek, hastane, ilâç, dinlenme tesisleri, bedava
yaşayıp yan gelip yatan milletvekillerinden, üst bürokratlardan ve müsrif bürokrasinin
bizâtihi kendisinden; milyonluk arabalarla Bağdat Caddesi’nde yarış yapan
gençlerin ailelerinden ve buna mümasil vergi kaçakçısı lordlardan başlamak
üzere, aşağıya doğru çalışanlara ve emeklilere kadar külfetler adaâetle paylaştırılırsa,
milletimiz buna katlanır.
***
Hükûmet’in
yapması gereken fakat umursamadığı, ekonomi hâricinde de pek çok önemli görevi
var. Birkaçı müstesna olmak üzere, Erdoğan’ın ekibinde maalesef hiç iş yok! Ehliyetsiz
bürokrasi zaten çökmüş durumda. Her bir meseleyi Cumhurbaşkanı görecek,
düşünecek ve bunlara talimat verecek, bunlar da “Sayın Cumhurbaşkanımızın emriyle şu işi şöyle yaptık, bu işi böyle
yaptık” diye övünecekler, bunu bekliyorlar. Bir şeyi de kendi
inisiyatifleriyle yapamıyorlar.
Bugün
ülkemizin en önemli ve acil meselesi, adâlet reformudur. Bu ülkede hak sahibi
hakkını arayamıyor, alamıyor, kazanan hep haksızlar oluyor!
Nafaka
meselesi toplumun kanayan yarasıdır. Bu sorunu çözeceklerine dair tam bir yıl
önce söz verdiler, ondan sonra uykuya yattılar. Bir ay kadar önce tekrar ortaya
çıktılar ve yine sessizliğe gömüldüler. Bu Adâlet Bakanlığı acaba ne iş
yapıyor? Bunlar vatandaşın çektiği ıstırabı duymuyor, vatandaşla dalga geçiyorlar!
Uyuşturucu,
hırsızlık, cinâyet, zinâ ve tecavüz konuları artık tam bir felâket ama bunlar
Hükûmet’in gündeminde bulunmuyor. Demek ki onlar, mevcût durumu yeterli
görüyorlar. Bu suçlara karşı idam cezası
getirmekten başka hiçbir çözüm şekli yoktur!
İnsanlarımızın
canı yanıyor, duyan yok. Şu kesin bir gerçektir ki, bu Hükûmet, halktan tamamen
kopmuştur.
Benim
şahsen, naçiz desteğim, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsınadır. Bunun dışında AK
Parti iktidarına hiç güvenim kalmadı.
Erdoğan
dün bir kere daha adâlet reformundan bahsetti, inşallah bu defa başarırlar, ama
açıkçası benim ümidim pek az!
Allah
(cc) akıbetimizi hayreylesin…