Bu zor günleri aşarız

Birkaçı müstesna olmak üzere, Erdoğan’ın ekibinde maalesef hiç iş yok! Ehliyetsiz bürokrasi zaten çökmüş durumda. Her bir meseleyi Cumhurbaşkanı görecek, düşünecek ve bunlara talimat verecek, bunlar da “Sayın Cumhurbaşkanımızın emriyle şu işi şöyle yaptık, bu işi böyle yaptık” diye övünecekler, bunu bekliyorlar. Bir şeyi de kendi inisiyatifleriyle yapamıyorlar.

ZOR günler geçiriyoruz. Önümüzdeki günlerin daha da zorlu olacağı düşünülüyor.

Koronavirüs rakamlarında her gün yeni rekorlar geliyor. Ekonomi zorluyor, Hükûmet sıkıntıyı mümkün mertebe vatandaşa yansıtmamak için direniyordu ama gittikçe artan kur baskısının önüne geçilemeyince Merkez Bankası, 10.25 olan politika faizini 475 puan gibi çok yüksek bir oranda arttırdı.

Faizin bu kadar yüksek oranda arttırılmış olmasına rağmen dolar kurunda (evet, önemli bir düşme oldu ama acaba) bu tedbir yeterli midir?

Önümüzdeki süreçte düşüşün devam etmesi gerekir. Hükûmet ne kadar çâresiz kaldı ki, bu tedbir, Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Faiz, enflasyon sebebidir” tezinin tersine bir uygulama oldu. Cumhurbaşkanımız bunu, “içmek zorunda olduğumuz acı ilâçların bir başlangıcı” olarak açıkladı.

Bu faiz artışı, yatırım ve üretimin gerilemesine, orta vadede pahalılığın ve işsizliğin artmasına yol açacaktır. Meğerki bazı yeni tedbirler alınsın, bu, faizin yeniden düşürülmesi şeklinde olabilir. Yükselen Koronavirüs vaka sayılarına karşı Hükûmet’in getirdiği yeni kısıtlamalar, zor durumdaki ekonomiyi biraz daha olumsuz etkileyecektir.

Ekonomideki sıkıntılar arttıkça Millet İttifakı partileri ve yandaş medyası sevinçten zil takıp oynuyorlar. “Ekonominin hâli ortada!” lâfını ağızlarına sakız yapmışlar, akıllarınca Hükûmet’in, daha doğrusu Erdoğan’ın devrilmesini bekliyorlar. Fakat bu felâket tellalları, kendi efendileri ABD’nin, AB’nin, Rusya’nın ve bilumum diğer belli başlı ülkelerin “hâli ne âlemdedir”, hiç o tarafa bakmıyorlar. Bunlar avuçlarını ovuşturup ülkenin batmasını bekliyorlar ama sonuçta her zamanki gibi, Karabağ Zaferi’ndeki manzara minvâlinde yine hüsrana uğrayacaklardır.

***   

İçinde bulunduğumuz darboğazı devlet-millet iş birliği ile kendi gücümüz ve imkânlarımızla aşma durumundayız. Gerçi küçük bir azınlık dışında halkımız topyekûn büyük bir ekonomik sıkıntı içindedir ama milletçe kendi göbeğimizi kesmekten başka bir çâremiz bulunmuyor.

Devletin paraya ihtiyacı vardır. Hükûmetimiz, ihtiyaç duyduğu fedakârlığı topluma âdil bir şekilde taksim ederse, insanlarımız buna katlanacaktır. Bunun için işe önce devletin ve sermayenin tepesinden başlanmalıdır. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Bakanlar, Cumhurbaşkanlığı müşavirleri ve diğer çalışanlarından; ayda 26 bin lira maaş, şu kadar yolluk, yemek, hastane, ilâç, dinlenme tesisleri, bedava yaşayıp yan gelip yatan milletvekillerinden, üst bürokratlardan ve müsrif bürokrasinin bizâtihi kendisinden; milyonluk arabalarla Bağdat Caddesi’nde yarış yapan gençlerin ailelerinden ve buna mümasil vergi kaçakçısı lordlardan başlamak üzere, aşağıya doğru çalışanlara ve emeklilere kadar külfetler adaâetle paylaştırılırsa, milletimiz buna katlanır.

***

Hükûmet’in yapması gereken fakat umursamadığı, ekonomi hâricinde de pek çok önemli görevi var. Birkaçı müstesna olmak üzere, Erdoğan’ın ekibinde maalesef hiç iş yok! Ehliyetsiz bürokrasi zaten çökmüş durumda. Her bir meseleyi Cumhurbaşkanı görecek, düşünecek ve bunlara talimat verecek, bunlar da “Sayın Cumhurbaşkanımızın emriyle şu işi şöyle yaptık, bu işi böyle yaptık” diye övünecekler, bunu bekliyorlar. Bir şeyi de kendi inisiyatifleriyle yapamıyorlar.

Bugün ülkemizin en önemli ve acil meselesi, adâlet reformudur. Bu ülkede hak sahibi hakkını arayamıyor, alamıyor, kazanan hep haksızlar oluyor!

Nafaka meselesi toplumun kanayan yarasıdır. Bu sorunu çözeceklerine dair tam bir yıl önce söz verdiler, ondan sonra uykuya yattılar. Bir ay kadar önce tekrar ortaya çıktılar ve yine sessizliğe gömüldüler. Bu Adâlet Bakanlığı acaba ne iş yapıyor? Bunlar vatandaşın çektiği ıstırabı duymuyor, vatandaşla dalga geçiyorlar!

Uyuşturucu, hırsızlık, cinâyet, zinâ ve tecavüz konuları artık tam bir felâket ama bunlar Hükûmet’in gündeminde bulunmuyor. Demek ki onlar, mevcût durumu yeterli görüyorlar.  Bu suçlara karşı idam cezası getirmekten başka hiçbir çözüm şekli yoktur!

İnsanlarımızın canı yanıyor, duyan yok. Şu kesin bir gerçektir ki, bu Hükûmet, halktan tamamen kopmuştur. 

Benim şahsen, naçiz desteğim, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsınadır. Bunun dışında AK Parti iktidarına hiç güvenim kalmadı.

Erdoğan dün bir kere daha adâlet reformundan bahsetti, inşallah bu defa başarırlar, ama açıkçası benim ümidim pek az!

Allah (cc) akıbetimizi hayreylesin…