Bu ne perhiz, bu ne…

Taksim Divan Oteli’nin bulunduğu caddede, Kurucu Başkan’ın portresi ve “On yıl bir asra bedel-TC Uyuşturucu Maddeler İnhisarı” yazılı pankart ışıldıyor. Böylece tüm dünyada üretimi, satışı, kullanımı yasaklanan uyuşturucu Türkiye Cumhuriyeti’nde “İnhisar-Tekel” kabulüyle meşruluğunu dünyaya sunuyor.

MEKÂN Londra, mevzu uyuşturucu olunca, insanın zihni gayr-i ihtiyarî tarihin koridorlarında gezinmeye başlıyor. İnsanlığın başına belâ olan ve olmaya devam eden uyuşturucuların, yapılan araştırmalara ve erişilen bulgulara göre kesin olmamakla birlikte Milât öncesi 6000’li yıllara uzandığı biliniyor.

Zihnimiz daha yakın tarihe ulaşmak için çırpınırken az gidip uz gidip hafızamızın vardığı nokta, “Güneşi batmayan imparatorluk” unvanını sömürü başarısı ile elde eden İngiltere’nin Çin ile yaptığı Afyon Savaşları’na ulaşıyor (1839-1843).

180 yıllık bu maziyi de şimdilik bu kadarcık hatırlatıp geçelim ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Sorun kendinize: Sırplar İstanbul’da ne iş yapar? Uluslararası uyuşturucu pislikleri İstanbul’u doldurdu. Daha ağır bir şey söyleyeceğim ama dilim varmıyor. O pisliklere sesleniyorum. Hâlâ hayattayken kaçın. Seçimi aldıktan sonra peşinize düşeceğim. Kafalarını koparacağım” şeklindeki açıklamasındaki ifadeleri yerli yerine yerleştirmek için kendi partisinin uyuşturucu ile ilgili icraatlarını buraya not düşelim.

Bizim dünyamızda söz kıymetlidir. Kılıçdaroğlu’nun da sözünün israf olmasını istemeyiz ve o “Sorun kendinize” demişse, biz de “Sen de CHP’nin mazisine bir bak ve kendine ne soracaksan onu sor!” diyebiliriz. O uluslararası uyuşturucu tacirleri için “pislik” ifadesini kullanmışsa, biz de maziden uyuşturucunun pisliğine dair birkaç gerçeklik çıkarabiliriz. Sonra hep birlikte murat ettiği “kafa kırma” işlemini memnuniyetle seyredebiliriz.

Kılıçdaroğlu mazisini unutadursun, biz hatırlayalım, hatırlatalım ve kurduğu cümlelerde yer alan ifadeleri israf etmeyelim.

Öte yandan, ilk okul kitaplarımızda “bakla tarlasında karga kovalamak” hatırası kadar önemli bulunmadığından olmalı ki okullarda okutulan tarih kitaplarında zinhar yer almayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilânından hemen sonra CHP iktidarının icraatı olarak kurulan üç uyuşturucu fabrikamızın olduğunu hem Kılıçdaroğlu’na, hem taraftarlarına, hem Altılı Masa’ya toplum hafızasını da tazelemek adına buradan hatırlatalım.


Tarihî kayıtlar diyor ki, 7’nci yüzyıldan beridir kâh kutsal, kâh tedavi edici unsur olarak insanlık tarihinde yer alan uyuşturucuların üretimi ve satışı kimi savaşların temel sebebi olmuşken ve dünya genelinde satışı ve üretimi (istisnalarla birlikte) serbestken bir gelişme yaşanıyor. 1897 yılında, Almanya menşeli, bugün de faaliyetini devam ettiren tıbbî marka Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffman, 21 Ağustos 1897 tarihinde morfini sentezleyerek eroini buluyor. Bu buluş sonrasında uyuşturucu hammaddesinin hem rant potansiyeli yükseliyor, hem toplumlar için “bağımlılık” riski barındırdığından tehlikesine dair tedbirler alınıyor.

Bakmayın “tedbir” denildiğine, görünürde insanlık adına adım atılıyor olsa da, dünya ülkelerinin ekonomik açıklarını kapatmak için biçilmiş kaftan olan uyuşturucunun uluslararası ticarette 3’üncü sırada yer aldığı göz önünde bulundurulunca, insanlık adına değil, emperyalist güç olma ve rantı tekellerinde bulundurma gayesiyle bu ülkeler 1912’de Lahey’de uyuşturucunun üretimi ve satışını yasaklama girişiminde bulunuyorlar. 1925’e kadar devam eden görüşmeler neticesinde tüm dünyada uyuşturucu yasaklanıyor.

Evet, bu cümle kıymetli: “Tüm dünyada 1925 yılında uyuşturucu üretimi, satışı, tıbbî olarak kullanımı yasaklanıyor.”

Bu görüşmeler esnasında pek çok tarihî gelişme oluyor. Osmanlı Devleti tarumar ediliyor, Lozan Sözleşmesi imzalanıyor, vatanımızın adı “Türkiye” oluyor, 1923’te Cumhuriyet ilân ediliyor. İşte uyuşturucuya dair gerçek icraatlar da bu tarihten sonra devreye giriyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Başkanının yüksek onaylarıyla “Afyon Alkoloidleri” adı altında eroin üretmek üzere ülkemizde üç fabrika kuruluyor.

1926 yılında İsmet İnönü’nün gayretleri ile Taksim’de, Japon yatırımcıların desteği alınarak Mecidiye Kışlası, dönüştürülerek afyon sentezlemek ve uyuşturucu üretmek için kurulan ilk fabrika oluyor. İsmi ise “Oriental Products Company” oluyor. Taksim Divan Oteli’nin bulunduğu caddede, Kurucu Başkan’ın portresi ve “On yıl bir asra bedel-TC Uyuşturucu Maddeler İnhisarı” yazılı pankart ışıldıyor. Böylece tüm dünyada üretimi, satışı, kullanımı yasaklanan uyuşturucu Türkiye Cumhuriyeti’nde “İnhisar-Tekel” kabulüyle meşruluğunu dünyaya sunuyor.  


Bu fabrikada çalışanların akıbetine dair o dönem Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinin kurucularından Prof. Dr. Mazhar Osman, “Keyif Veren Zehirler” adlı kitabında dikkat çekici şu ifadelere yer veriyor: “İlk eroinmanlar bana Japon fabrikasından geliyordu. Türk amele… Fabrikaya sapasağlam giren bu Türk amele, yaparken koklamaya mecbur oldukları eroin tozu yüzünden yemeden içmeden kesiliyor, günden güne zayıflıyor, ayakta duramayacak hâle geliyor, Valeryana düşkün kediler gibi mutlak o kokuyu arıyor, uyuşuk ve tembel bir adam oluyor, nihayet altı yedi ay sonra patron ‘Sen hastasın’ diye on para tazminat vermeksizin suyu alınmış limon kabuğu gibi kapı dışarı atıyordu…” (1934)

Bu fabrikada çalışanlar zamanla bağımlı olmakla kalmıyor, uyuşturucunun kullanımı ve dağılımı normale sayılıyor.

1929 yılının Mayıs ayında, Eyüp’ün Bahariye semtinde, Haliç’e yakın bir bölgede ikinci fabrika kuruluyor ve “Ecza-yı Tıbbiye ve Kimyeviye” (ETKİM) adı ile tarihî kayıtlara geçiyor.

Yine aynı yıl ETKİM’in kuruluşundan yedi ay sonra Kuzguncuk’ta “Türk Ecza-i Tıbbiye ve Kimyeviye Şirketi” adı altında bir uyuşturucu fabrikası daha kuruluyor.

Üçüncü uyuşturucu fabrikasının kuruluşuna, ilk iki fabrikanın kuruluşuna şaşırdığımız kadar şaşırmamız beklenemez ama durum farklı. İlk ikisinden daha fazla şaşıracağımız şey, bu fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanının o dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı da olan Hasan Saka olması!

***

Bu mevzu burada bitmez. Biz şimdilik Kılıçdaroğlu’nun partisinin geçmişinden azade verdiği beyanat ile yukarıdaki gerçeklerin şaşkınlığını “Bu ne perhiz, bu ne….” diyerek hazmetmede duralım ve yazıyı Kemal Bey’e ithafen Ziya Paşa’nın şahane beyti ile noktalayalım: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”  

(Devam edecek…)

 

Kaynaklar

Overdose Türkiye – Yazar: Cengiz Erdinç

Keyf Veren Zehirler – Yazar: Mazhar Osman Uzman

Taksim Eroin Fabrikası Hürriyet.com.tr – Devlet 1932’ye Kadar Eroin Üretip Sattıhttps://www.hurriyet.com.tr/kelebek/devlet-1932-ye-kadar-eroin-uretip-satti-12934878