Bu konut hamlesi oy kaybettirir, hükümeti de düşürebilir, böbrek taşını da

Biz böyle ne kadar iyi, ne kadar güzel diye bakarken, muhalefetten yine aynı nakarat yükseldi. Bu projeye de karşı çıkmayı vazife bildiler. Helâl olsun! “Oy almak için yapıyorlar”mış. Ne için yapacaktı? Siyasetin formülü bu. Siyasetçi iş yapacak, oy alacak. Seçim kazanacak, yine iş yapacak. Döngü böyle devam edecek. Yirmi yıldır olduğu ve sizin yirmi yıldır hiç anlamadığınız gibi… Bunun kuralı böyle. Oy istemesin de türkü söylemesini mi istesin vatandaştan?

TOKİ eliyle 250 bin sosyal konut yapılacak. Yüzde 10 peşin, kalanı 240 ay vadeli. Seneye vurursak, 20 senelik bir ödeme takvimi çizilmiş. Artışlar da memur maaş zammına göre düzenlenecek.

İstanbul’un Anadolu yakasında 20 bin 920 konut için seçilen ilçe Tuzla.

Avrupa yakasında Arnavutköy, Başakşehir ve Esenler’de 28 bin 340 konut.

Çatalca’da 540, Silivri’de 200 konut yapılacak. Toplamı 50 bin konut.

Geri kalan 200 bin konut, ülkenin her tarafına nüfusa oranla yayılacak.

Dünyanın en büyük konut hamlesi olduğunu görenler var, kabul etmeyenler var. Ülkemizin bir zamanlar konut kooperatifi konusunda acı tecrübeler yaşadığını unutanlar da bu hamleyi eleştirenler, aynı kişiler olsa gerek.

Banker furyası bir dönem çarptı geçti. Onun gibi ve aşağı yukarı aynı dönemde, ülkenin pek çok yerinde kurulan konut kooperatiflerinin bazıları işlerini düzgünce yaparak inşaatlarını tamamlayıp daireleri üyelerine teslim etti.

Ancak hepsi onlar gibi dürüst değildi.

Üyelerini aldatmayı daha baştan kafasına koyan kooperatif yöneticileri, paraları toplayıp ortadan kayboldu. Peşine düşenler izini bulamadı.

Beceriksiz olanlar yakalandı. Diğerleri çarptıkları paraları çuvallara doldurarak kaçtı gitti. Ara ki bulasın.

*

Ülkemizin kooperatif mezarlığına dönmeye doğru yol aldığı yıllarda, (seksenlerin sonlarında) bir arkadaşla beraber, Ankara’da binlerce daire yapmayı plânlayan bir kooperatifin yöneticisini ziyarete gitmiştik.

Ödeme şartları gayet uygun görünüyordu. O yönetici ile ahbaplığımız da vardı. Plânlar hazırlanmış, resimler çizilmiş; bakınca gayet cazip. Madem böyledir, biz de üye olalım diye niyetimizi belirttik.

Aldığımız cevabı yıllardır hiç unutmadım: “Sizi severim, bilirsiniz, bu işe hiç bulaşmayın.”

O ahbabımızdan yanlış bir davranış beklemediğimizden, şöyle anlamıştık:

“Sizin maddî durumunuzun pek uygun olmadığını biliyorum. Kıt kanaat geçinmektesiniz. Bu işe hiç bulaşmayın. Büyük ihtimâl bir süre sonra taksitleri ödeyemezsiniz, sonra da başınız derde girer. Haciz maciz gelmesin başınıza. Uğraşmayın bu işlerle. Çayınızı için, yolunuza gidin.”

Çayımızı içtik, çıktık gittik. Yol bizi bekliyordu.

Aradan bir vakit geçince, kooperatif yöneticilerinin beraberce sırra kadem bastığını duyduk. Tabiî, topladıkları paralarla beraber... Söylediği sözü o gün yanlış anladığımızı, iyi niyetle bakmaktan ziyade safça davrandığımızı o zaman fark ettik.

Meğer onu da bekleyen bir yol varmış.

Bizimkinden biraz daha uzun, daha dolambaçlı ve epeyce karanlık.

Anladık ki, abimiz bizi hakikaten severmiş.

*

Şimdi “TOKİ” diye bir kuruluş var da memleketin her tarafına konutlar inşâ ediyor. Eskiden iyi kötü bir şeyler yapıyor diye bakardı çok kişi. İnşaatla ilgisi olanlar işçiliği pek beğenmezdi.

Oradan ev almak isteyenler de çoğunlukla, “Başımızı sokacak bir yuva olsun, kiradan kurtulalım, nohut oda bakla sofaya razıyız” diye baktığı için ayrıntıya takılan fazla değildi.

Şimdiyse kalite yükseldi. İlk dönemlere nazaran çok daha iyi binalar yapılıyor.

Biz böyle ne kadar iyi, ne kadar güzel diye bakarken, muhalefetten yine aynı nakarat yükseldi. Bu projeye de karşı çıkmayı vazife bildiler.

Helâl olsun!

“Oy almak için yapıyorlar”mış.

Ne için yapacaktı? Siyasetin formülü bu.

Siyasetçi iş yapacak, oy alacak. Seçim kazanacak, yine iş yapacak. Döngü böyle devam edecek. Yirmi yıldır olduğu ve sizin yirmi yıldır hiç anlamadığınız gibi… Bunun kuralı böyle. Oy istemesin de türkü söylemesini mi istesin vatandaştan?

“Bunu da ödeyemeyecek olanlar var”mış.

Muhakkak. Fakirliğin sınırı yok ki.

Eldeki imkânlar çerçevesinde, daha alt gelir grubundakiler için de bir çözüm yolu düşünülmeli.

Fakat bu durumu istismar etmek dürüstlüğe sığmaz. Ayda 500 lira taksit imkânı sunulsa, “Niye 100 lira değil?” diye itiraz edeceklerin sözüne kıymet veremeyiz.

Biliyoruz ki ayda 100 lira dense, ona da “Niye 10 lira yapmadınız?” diyeceklerdir.

*

250 bin konut hamlesi ilk açıklandığında, “Ya iki katı talep olursa, ya üç katı talep olursa?” diye endişe edenler olmuştu.

İlk günden dört katı başvuru geldi. Sonraki günlerde çığ gibi arttı ve üç gün önceki duruma göre 4 milyonu aştı.

Vatandaşın teveccühü diye de bakılabilir, ihtiyacı diye de. Doğru olan, belki ikisi birden…

Yalnız, durum son derece kritik yapıya büründü.

4 milyon içinden 250 bin kişi konut sahibi olmaya hak kazanacaksa, 3 milyon 750 bin kişi, adı kurada çıkmadığı için üzülecektir.

Kısa zaman içinde üzüntü kızgınlığa, kırgınlığa dönüşebilir.

Oy vermeye niyetlenirken, düşüncesi de, tavrı da ters dönebilir.

Başvurunun çok olması üzerine ikinci hamlenin geleceği duyuruldu. Pek fazla fark oluşturmaz.

Memnuniyetsiz talip sayısı 3 milyon 500 bine düşmüş olur sadece. Şayet başvuran sayısı daha çok artmazsa…