Bu kaçıncı ittifak?

İyi Parti’den CHP’ye karşı son dönemde yükselen sesler, muhtemel bir sağ ittifaka hiç de uzak olmayacakları izlenimi veriyor. Meral Akşener’in bu konuda önderlik etmemesinin sebebi olarak ise başarısız bir çalışma ihtimâline karşı CHP’yi de kaybetmek istememesine bağlayabiliriz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine çalışmalar yapan altı partinin nihaî hedefinin Erdoğan’dan kurtulmak olduğu konusunda şüphe yok tabiî…

YAKLAŞIK iki ay önce, Fatih Erbakan’ın üçüncü ittifak çıkışıyla ilgili fikirlerimi yazmıştım. HDP’nin çalışmalarının ardından CHP Genel Başkanı da yeni ittifaklardan bahsetmeye başladı. Ancak içerik, Kılıçdaroğlu’nun da, Erbakan’ın da bahsettiklerinden farklı çıkabilir karşımıza.

Bilindiği gibi HDP, fiilen içinde olsa da hukuken gizli bir ittifak istemiyor artık. Zira biliyorlar ki, Erdoğan’ı yenme ihtimâli, HDP’nin de içinde bulunduğu bir blok oluşturmaya mecbur bırakıyor muhalefeti. Ancak hep söylediğimiz bir çıkmazı var bu genel ittifakın; terör örgütüne sırtını dayamış bir parti ile aynı safta bulunmayı içine sindiremeyen seçmen kitlesi...

Cumhurbaşkanlığı yarışında asla Erdoğan’a oy vermeyecek bir kitle var. Ancak bu kitlenin içinde, sayıları hiç de azımsanmayacak bir seçmen grubu da var ki HDP ile yapılacak bir ittifakı asla içine sindiremiyor. Özellikle sol ulusalcılar ile gerçek milliyetçileri ve muhafazakârları bu grubun içinde sayabiliriz. HDP’nin Millet İttifakı içerisinde olması hâlinde sandığa gitmeme ihtimâli olan bu grup, muhalefeti farklı arayışlara yönlendiriyor. İşte HDP’nin, çoğu terör örgütleri ile anılan, küçük ama radikal sol partileri tek çatı altında seçime sokma gayretlerine verilen destek de bu yüzden!

Bu radikal sol ittifak, öncelikle terör örgütünün siyâsî uzantısıyla ortak hareket ettiği tezini çürüterek, Millet İttifakı’nın mevcut ve muhtemel tüm bileşenlerinin kendi seçmenlerini ikna edebileceği bir ortamın önünü açacak. HDP, kendi seçmenini Ekrem İmamoğlu dışındaki çatı adaylar için konsolide etmekte zorlanacağı için büyük ihtimâlle ilk tura kendi adayı ile girecek.

Herkes biliyor ki, HDP’nin içinde olmadığı bir ittifakla muhalefetin ilk turda sonuç alması mümkün değil. HDP de her ne kadar Millet İttifakı içinde olmasa da ilk turda alacağı oy ve Meclis’teki sandalye sayısı ile yaklaşık iki yıldır dillendirdiği yönetimde söz sahibi olma kozunu ikinci turda kullanacak. Burada pazarlıklar gizli saklı olacaktır muhtemelen.

Dolayısıyla HDP, ikinci turda Millet İttifakı adayını kerhen destekliyor görüntüsü çizebilir. Ancak hükûmete bakan veremeyecekse bile Meclis aritmetiğindeki kritik sayısı sayesinde -tehditle de olsa- iktidara diledikleri icraatı dayatacaklarından şüpheniz olmasın. Velhâsıl, radikal sol ittifak, seçmeni kandırmaktan başka bir sebeple kurulmayacak.

Malûmunuz, bu oyunun dışında dillerde dolaşan bir başka ittifak daha var. Henüz ortada iki ittifak olduğu için bu da şimdilik “Üçüncü İttifak” adıyla anılıyor. Kılıçdaroğlu’nun “Üç de olur, dört de olur” diyerek açık ettiği bu oluşum, niyet olarak Fatih Erbakan’ın yeşil ışık yaktığı ittifaka yakın duruyor. Şimdilik bunun peşinde koşuyor gibi görünen ise Ahmet Davutoğlu. Fakat bu çalışmalarda yalnız olmadığı konusunda çok kuvvetli işaretler var.

İyi Parti’den CHP’ye karşı son dönemde yükselen sesler, muhtemel bir sağ ittifaka hiç de uzak olmayacakları izlenimi veriyor. Meral Akşener’in bu konuda önderlik etmemesinin sebebi olarak ise başarısız bir çalışma ihtimâline karşı CHP’yi de kaybetmek istememesine bağlayabiliriz. Güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine çalışmalar yapan altı partinin nihaî hedefinin Erdoğan’dan kurtulmak olduğu konusunda şüphe yok tabiî. Ancak her parti kendisi için daha kuvvetli bir konum peşinde. Bunu da gerek seçmenlerini mutlu ederek alacakları oya, gerekse kuracakları ittifakın diğerinden daha fazla oy almasına bağlıyor olmalılar. Bu konudaki en iddialı partinin de İyi Parti olması kaçınılmaz.

Eğer kurulacak bir sağ ittifakın içinde olur ve o ittifakın cumhurbaşkanı adayı ikinci tura kalırsa, muhalefetin en büyük partisi olmadığı hâlde iktidara gelme şansını yakalayacak İyi Parti. Böylesi bir ihtimâlde adayın da çok önemli olacağını tekrar hatırlamamız gerekir. Kendisi aday olmaya kalksa radikal soldan, Abdullah Gül’ü aday gösterse solun tamamından tepki göreceği kesin. O hâlde adayı, Kılıçdaroğlu’na kabul ettiremediği İmamoğlu olacaktır İyi Parti’nin. Ancak muhtemel sağ ittifakın, muhalefetin en güçlü ittifakı olacağından emin olmazsa bu plâna dâhil olmayacağı kanısındayım. İşte o yüzden -şimdilik- perde arkasında durmayı tercih ediyor.

Burada zamanlama çok önemli. Sağ ittifakı muhalefetin zirvesine taşıyabilmesi için CHP’yi yalnız bırakması şart. Yalnız kalacak CHP’ninse HDP’nin kucağına atılması gibi bir sorunun çözülmesi gerekir. Zira CHP-HDP ittifakı, muhalefetin en büyük sayısal gücünü temsil etmektedir.

Yukarıdaki bütün varsayımlar seçime kadar kapatılmamış bir HDP üzerine kurulmuş olduğundan, muhtemel bir kapanma üzerine konuşulabilecek başka senaryolar olacaktır.

Yapmaya değil, yıkmaya gelenler her yolu deneyeceklerdir.