Bu gidiş nereye?

Türkiye’nin nüfus bakımından en büyük ilçesi İstanbul Esenyurt’ta üç beş çapulcu “Burası Kürt bölgesi, burası Kürtistanbul” diyebiliyorsa, diğer partilerin stantlarına saldırma cesareti gösterebiliyorsa, bunlara bu cesareti verenlerin şöyle bir silkinmeleri lâzım. En azından seçmenin “Bu gidiş nereye?” diye sorması lâzım. Bunların hiçbirini göremediğimiz gibi, bu durumdan rahatsız olduklarına şahit olamıyoruz. Vaziyet gayet normal onlar için.

SEÇİM öncesi yazıp editöre gönderdiğim bu yazımı, seçimden sonra okuyor olacaksınız. Yerimde olsanız siz ne yazardınız?

Birtakım tahminlerde bulunup anket firmaları gibi rezil olmak da var sonuçta. Çiçek böcek yazma alışkanlığımız da yok. Hayırlısı bakalım.

Seçimlerde alınacak sonuçlardan tamamen bağımsız olarak (zaten sonuçlara etkisi de olmayacak) bir saptama yapmak istiyorum bu yazımda. Türkiye’yi, özellikle büyük şehirlerimizi bekleyen ciddî bir probleme dikkat çekmek istiyorum.

Biz anlatınca kimilerine hikâye geliyor. Altan Tan anlatsın biraz da.

Öncelikle Altan Tan kimmiş, ona bakalım isterseniz…

Tan 1958, Batman doğumlu bir siyasetçi. Kendisi yazar ve gazeteci aynı zamanda.

Siyâsî hayatında Refah Partisi, Aydın Menderes’in Büyük Değişim Partisi ve Demokrat Parti geçmişi olsa da 2011 yılında Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır milletvekili adayı olarak Meclis’e girmiştir.

Sonraki iki dönem de HADEP’ten yine Diyarbakır milletvekili olarak seçilmiştir. Yani etnik Kürt milliyetçiliği ekolünü sürdüren partilerin içini dışını gayet iyi bilen bir isim. Ve yani işin direkt mutfağından bildiriyor.

Peki, ne bildiriyor? Kendisine kulak verelim:

“Bir kesim ne pahasına olursa olsun, Erdoğan, AK Parti gitsin, İmamoğlu kazansın, Hükümet zayıflasın, 2028 seçimlerine bir hazırlık yapalım, PKK da eski siyasetlerini devam ettirsin yani silahlı çatışma devam etsin, 40 yıllık hikâye böyle devam etsin çizgisinde…”

Devam ediyor Tan:

“DEM Parti’de mevcut durumun devamını yani PKK’nın silahlı mücadeleye devam etmesini isteyenler Ekrem İmamoğlu’na oy verecek.”

Bütün bu açıklamaları da Halk TV’de yaptı üstelik. Aynı ekranı paylaştığı beş altı katılımcı da tüm Türkiye gibi dinledi bu açıklamaları. Gıkları da çıkmadı.

PKK'nın silahlı mücadeleye devam etmesini isteyen o “bir kesim”, İmamoğlu’ndan yol, metro, altyapı, üstyapı, kentsel dönüşüm, şehrin depreme hazırlanması, trafik probleminin çözülmesini filan istemiyor.

Neyi istiyor peki?

Hükümet’in zayıflamasını, PKK’nın eski siyasetine devam etmesini, 40 yıllık silahlı mücadelenin bir kırk yıl daha sürüp gitmesini istiyor.

Bu arzu ve beklentileri için İmamoğlu’na destek veriyorlar. Hayırlı işler(!).

Bu parantezin içine Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya başta olmak üzere bütün büyükşehirlerde DEM’in CHP’ye verdiği direkt ya da dolaylı destekleri de alabiliriz dostlar.

Sorarsanız, aralarında herhangi bir ittifak yok. Biz ona “kent uzlaşısı” diyelim, üzülmesinler.

40 yıldır mücadele verdiğimiz ve nihayet sınırlarımız dışına attığımız, şimdi de sınırlarımız dışında kökünü kazımakta olduğumuz PKK ve tüm uzantıları İmamoğlu (ve CHP adayları) kazansın istiyorlar.

İsmine ister “kent uzlaşısı”, ister “iş birliği”, isterseniz de “ittifak” deyin, bu kirli ortaklığın nihaî hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zayıflaması, zafiyet içerisine düşmesi ve PKK’nın bu zafiyetten faydalanarak eski günlerine geri dönebilmesi.

Bakınız dostlar, belediye hizmetleri bugün gelmez, yarın gelir. Bugün yapılmayan/yapılamayan yollar, metrolar beş yıl sonra yapılır. Aksayan işler geç de olsa, güç de olsa bir şekilde toparlanır.

Ancak bu kirli pazarlıkta Türkiye’nin belediyelerini masaya bırakmışsanız ve bu durumdan milliyetçi ve Atatürkçü geçinen CHP tabanı rahatsızlık duymuyorsa, sesini yükseltmiyorsa, asıl ciddî sıkıntı buradadır.

Türkiye’nin nüfus bakımından en büyük ilçesi İstanbul Esenyurt’ta üç beş çapulcu “Burası Kürt bölgesi, burası Kürtistanbul” diyebiliyorsa, diğer partilerin stantlarına saldırma cesareti gösterebiliyorsa, bunlara bu cesareti verenlerin şöyle bir silkinmeleri lâzım.

En azından seçmenin “Bu gidiş nereye?” diye sorması lâzım.

Bunların hiçbirini göremediğimiz gibi, bu durumdan rahatsız olduklarına şahit olamıyoruz. Vaziyet gayet normal onlar için.

Aynı nakarat dillerinde: “Her şey çok güzel olacak.”

Görelim Mevlâ’m neyler, neylerse güzel eyler.

YRP’nin ve SP’nin CHP’yi, CHP’nin DEM’i, DEM’in PKK’yı sevindirmeye çalıştığı bu seçimde, Mevlâ’m, ülkemiz için en hayırlısını nasip etsin. (Âmin.)

Kalınız sağlıcakla efendim…