Brüksel’den Şuşa’ya, Libya’dan Afganistan’a stratejik adımlar

Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Amerika’ya ayak izi bırakan Erdoğan’ın bu başarıda payı büyük! Başta ABD’de olmak üzere tüm Batı ülkelerinde Türkiye düşmanı lobilerin yoğun çalışmasının varlığından haberdar olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gecesini gündüzüne katarak bir diplomasi harekâtına da başkomutanlık etmekte.

SON bir buçuk yılı baz aldığımızda, birçok alanda durma noktasına gelen etkinliklerin, Koronavirüs önlemleri kapsamında ertelenen EURO 2020 Şampiyonası’ndaki Türkiye-İtalya maçıyla yeniden start aldığını, Brüksel’de gerçekleştirilen NATO Zirvesi ile de o eski hareketli günlerimize geri döndüğümüzü rahatlıkla söyleyebiliriz.

Her ne kadar açılış maçında umduğumuzu alamasak da, yazı dosyasını bir gün önceden kaleme aldığımızdan dolayı, sonucunu buraya aksettiremediğim ve kardeş ülke Bakü’de oynanacak olan Galler ve İsviçre maçlarından elde edeceğimiz puanlarla gruptan çıkacağımıza olan inancım tamdır.

Avrupa’nın gözü farklı ülkelerde oynanan turnuvada, dünyanın gözü ve kulağı ise Brüksel’de gerçekleştirilen NATO Zirve’sindeydi…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’e gitmeden evvel, kurmaylarını Akdeniz’in paylaşılamayan ülkesi Libya’ya göndermesini çok önemli ve değerli bulduğumuzu buradan hatırlatmak isterim.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun başkanlık ettiği, Millî Savunma Bakanı Akar, İçişleri Bakanı Soylu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Güler, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanı Fidan, İletişim Başkanı Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’ın yer aldığı heyetin, Libyalı mevkidaşlarıyla ele aldıkları konuların Brüksel hattıyla paylaşılacak olması, çok kritik adımların atılacağının sinyalini veriyordu bize.

“Komünizmi engelleme” amacıyla 4 Nisan 1949 tarihinde kurulan NATO paktında yer alan ülkemiz, örgütün dayanışma ruhuna özgün hareket kabiliyeti gösteren vazgeçilmez bir üyesi konumunda…

Belçika’nın başkenti Brüksel’deki zirveye başkanlık eden ABD Başkanı Biden’in arka plândaki amacı, ABD’nin uluslararası arenadaki “dominant” pozisyonuna, nükleer ve yapay zekâya dayalı silahlanma girişimleriyle meydan okuyan Çin’e gözdağı vermek, Rusya’yı da masa başında tutmaktı ki bunun semeresini büyük ölçüde aldı.

Biden-Erdoğan görüşmesi

Zirvede liderlerin ikili görüşmeleri de büyük bir merak uyandırmaktaydı. Bunlardan en önemlisi, ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılacak olandı ki öyle oldu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Biden ile yaptığı yarım saati aşan görüşme sonrasında, “Terörle mücadele başta olmak üzere Türkiye’nin önceliklerini, hassasiyetlerini ve haklı beklentilerini müttefiklerimizin dikkatine sunduk” açıklaması, görüşme içeriğine dair ipuçlarını da barındırıyordu.

Kabul edilmesi gereken en önemli unsur, Türkiye’nin o eski klasik kabuğundan sıyrıldığını ve “bölgesel aktörler” arasında yer aldığı gerçeğidir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Akdeniz sorununda anahtar pozisyonda bulunan Türkiye ile diyaloğa geçme isteği ve “Suriye ve Libya konusunda iki ülkenin beraber çalışma konusunda bir özverisi olduğunu” ifade etmesi, bu tezimizi destekler mahiyettedir.

Bugün yakın ve uzak coğrafyaya baktığımızda, Amerika ve Rusya’nın bulunduğu her yerde artık Türkiye’nin de yer aldığını rahatlıkla görmekteyiz.

Ülkelerin ve liderlerin “müttefik” olsalar dahi görüş ayrılıkları yaşamaları muhakkaktır. Bu çerçevede, özellikle Suriye koridorunda PKK/KCK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG güçlerine verilen açık destekten duyulan rahatsızlığın dile getirilmesi, DEAŞ’la yürütülen mücadeleye destek talep edilmesi, bölgedeki barış ve istikrarın devamı için son derece ehemmiyetliydi.

Ayrılma kararı, bir beyin ölümü göstergesi mi?

NATO’nun Afganistan’dan ayrılma kararı sonrası oluşacak boşluğu doldurması ve Kabil Havaalanı’nın olası Taliban saldırılarına karşı korunması için sahaya sürülen Türkiye, NATO’dan destek isterken, öte yandan da “Pakistan ile Macaristan’ı yanımızda görmek istiyoruz” dedi.

NATO’nun Afganistan’dan ayrılmasını “beyin ölümü” olarak gören uzmanlar, Türkiye’ye umut bağlanmasının altında yatan “asıl” etkenin Türkiye’nin giderek yükselen gücüyle bölge aktörlüğünü elde etmiş olduğunu umarım görmezden gelmezler!

Afganistan, ülkemiz açısından son derece önemli bir durak. Türkiye, kendisine biçilen kaftanın kıymetinden haberdar. Bu yüzden istediğini alacak bir güce sahip.

Geriye, ABD tarafından verilmeyen, daha doğrusu, parası peşin ödendiği hâlde gasp edilen Patriotlar nedeniyle Rusya’dan aldığımız S-400’ler ile buna bağlı F-35 konularının çözümü kalıyor. Tabiî bu bir süreç; bunu da ilgili bakanlarımız, muhataplarıyla birlikte yürüterek çözüme kavuşturacaklardır.

Zirvede Yunanistan Başbakan Kiriakos Miçotakis ile de bir görüşme gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülkenin “Sıkıntılı Konular” başlığında üzerlerine düşeni yapması gerektiğini belirterek ayrıldı Brüksel’den.

“Şuşa Beyannamesi”

Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Asya’ya kadar uzanan geniş coğrafyayı kapsayan NATO şemsiyesi altına girmek için gün sayan Ukrayna, hedefine bir adım daha yaklaşırken, Kafkasya’nın önemli figürü Azerbaycan, Brüksel sonrası Erdoğan’ı ağırladı…

Ağırlanan yer, 1992 yılından bu yana Ermenistan tarafından işgal edilen ve 44 günlük Karabağ Savaşı’nın ardından 8 Kasım 2020 tarihinde azatlığına kavuşan Şuşa vilâyetiydi.

13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması’ndan günümüze sayısız antlaşmaya imza atan Türkiye ve Azerbaycan, iki ülke ilişkilerinin niteliksel boyuta, bir bakıma “müttefik” başlığına taşınması için Şuşa Beyannamesi’ni imzaladılar.

Her iki ülke arasındaki ortak çıkarların süreklilik kazanması, ekonomiden savunmaya, sağlıktan eğitime, kültürden insanî yardıma, gençlikten spora varıncaya kadar birçok alanda imkânların birleştirilmesi anlamına gelen beyanname, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkelerine uygunluğu açından hem küresel, hem de bölgesel barış ve istikrara katkı sunacaktır.

Beyannamede, hayatın normalleştirilmesi adına, Ermeni işgalinden kurtarılan rayonlarda daha önce döşenen mayınların can almasının önüne geçilmesi için bölgenin süratle temizlenmesi, Türkiye adına başkonsolosluk açılması ve Şuşa’nın yeniden ihyası gibi başlıkların yanı sıra, stratejik öneme sahip “Güney Gaz Koridoru”nun hayata geçirilmesi, Azerbaycan’ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki Zengezur Koridoru’nun açılması, Nahçıvan-Kars demiryolunun inşaatı gibi son derece önemli yatırımlar da yer aldı.

Tüm bunlar, Azerbaycan ile Türkiye arasında hedeflenen 15 milyar dolarlık bir ticaret hacmine yaklaşıldığının göstergesi...

Türk dünyası atlasındaki dayanışmanın pekiştirilmesi amacıyla ihdas edilen Türk Keneşi, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Mirası Vakfı, TÜRKPA, TÜRKSOY, YTB, TİKA ve YEE çerçevesinde gerçekleştirilen faaliyetler, bu beyanname sonrasında hız kazanacaktır.

Büyük karede görünen

Sonuç olarak, millî savunma sistemlerine yaptığı yatırımlar ile sınır ötesinde gerçekleştirdiği başarılı harekâtları politik hamlelerle müzeyyen kılan Türkiye için “Politik enerjisinden doğan gücünü sahaya yaymada oldukça mahir. Küresel gücün karşısında direnen, oyun kurucu rolüyle gerçekleştirdiği taktiksel ataklarla bölgesel dengeleri elinde bulunduran bir aktör” diyebiliriz.

Esad ve Trump deneyimlerinden yola çıkarak, liderlere güvenme politikasından vazgeçen devlet aklının uluslararası düzeydeki yazılı metinlere güvenmeyi tercih etmesi, Avrasya politikasının sürdürülmesi açısından da oldukça önemlidir.

Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Amerika’ya ayak izi bırakan Erdoğan’ın bu başarıda payı büyük!

Başta ABD’de olmak üzere tüm Batı ülkelerinde Türkiye düşmanı lobilerin yoğun çalışmasının varlığından haberdar olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gecesini gündüzüne katarak bir diplomasi harekâtına da başkomutanlık etmekte.

Bize düşen görev, Brüksel’den Şuşa’ya, Libya’dan Afganistan’a uzanan stratejik adımları takip etmek.