
DOSTLAR, duymuşsunuzdur, Paşabahçe Vapuru restore edilip Haliç’in suları ile
buluşturulmuş.
Ne zaman? Üç gün önce… Hani şu üçlü “oğul” soyisimli
muhalif aktörler var ya (Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Kaftancıoğlu), başrolü kapmış
kahramanlar gibi objektiflere poz verirken bir fiyonk gülümsemişler. Onlara İP
İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da eşlik etmiş.
Gönül isterdi ki, Altılı Masa’nın tamamı bu
nümayişte yer alsın. Ama denk gelmiyor demek ki. İş güç, ayrı telden çalmak da
cabası… Kolay değil tabiî. Neyse, dönelim vapur konseptimize!
Önce kürsü konuşmalarını icra etmişler;
Kılıçdaroğlu’nun ne dediğini, nasıl dediğini biliyoruz artık. Fakat İmamoğlu
büyük laflar etmiş. Ayasofya’nın cami olarak açıldığı vakitte olmadığı kadar
maneviyat doluymuş. Söylediklerini duyunca, bir vasıtayı hizmete kazandırmanın
ne derece yüce bir iş olduğunu anlamamak mümkün değil. Sanırsınız bir mabedin
açılış töreninde ki, “Tersane, neredeyse 25-30 yıl sonra 600 yılını dolduracak.
Dünyanın en eski tersanesi. Böylesi bir değeri yaşatmak, geleceğe taşımanın
manevî hazzının benim şu an hücrelerime kattığı o değeri, maneviyatı tarif
edemem. Buna kelimeler yetmez” demiş.
Sonra Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, her şeyi kendi
diledikleri gibi çarpıtmakta usta olduklarından olmalı, ya gerçekleri hiçe
saymayı özgüvenden sayarak (“Ben yaptım/yaparım, oldu/olur”) ya da yetkiyi pay
edemediklerinden, ikisi de kaptan şapkalarını aynı anda takarak vapuru suya
indirmeye hazırlanmışlar.
O da ne?
Vapurun tek dümeni olmasın mı?
İmamoğlu jest yaparak Kılıçdaroğlu’na bırakmış
kaptanlığı. Böylece şapka takmakla kaptan olunmayacağını anlayıp tenzil-i rütbe
eyleyerek zabit (yardımcı kaptan) olmaya razı olmuş.
Öyle ya, bir geminin tek kaptanı olur. Şapka da
onundur. Kaptan ileri görüşlüdür ve ufku geniştir. Bindiği gemiyi suya indirir,
gece gündüz demez de yol alır, yolcularının sorumluluğunu da taşır, yük de
taşır ve yetmez, gemiyi en son o terk eder. Kaptan yardımcısı da kaptanın sağ
koludur.
Kılıçdaroğlu dümene geçmiş geçmesine de, vapur suya
nasıl inecek? Orası basına kapalı. Kürsü konuşmaları ve dümen başında poz
verdikten sonrası asıl kaptan rütbesine haiz olan kişi görevi yapacaktır
nasılsa.
“Keşke” diyorum, “Madem geçti dümenin başına
Kılıçdaroğlu, suya da indirseydi de görseydik”. Meselâ Togg’a binip direksiyona
geçen Sayın Cumhurbaşkanımız gibi…
Gerçi kaptan şapkasını takmak, dümene geçmek
yalancıktandı, biz anladık. Öyle büyük beklentilerimiz de yoktu. “Dümene geçmek”
ile “dümen çevirmek” arasında bir tercih yapmak gerekirse, basına verilen “Dostlar
alışverişte görsün” pozundan sonra en iyi bildiği işi tercih etmek akıllıca…
Kutluyoruz. Alkışlıyoruz.
Yemek yarışmasının şeflerinden Danilo Şef'in dediği gibi, “Braviii!” diyorum…