İNSAN mânâya
müptelâ olduğundan, arayışı sırasında farklı hÂllere rücû eder. Her daim
kalbine ve aklına anlam kazandıracak gıda ve kuvveti ararken farklı ruh hâllerine
de girer.
İnsan, hayatının devamını
sağlayan bilinçli ve idrak edici ruh hâli, bir ışık ve hayat suyu arar. İnsan,
kalbine gıda ararken, ancak kalbini besleyen manevî gıdaların zevkli olmasıyla
mutmain olur. Aklına kuvvet ararken merak, onun mürşidi olur.
Ruh, ancak insanın kabzası olarak
mecraya girdiğinde mânâ yoluna da girmiş olur. Bu yolda iz bir ve yol tektir.
Bu yolda devamlılık sadece şevk ile sağlanır ve süreç gerçekleşir.
Aksi durumda insan hayatı
sıradanlaşır ve bir maddî beden seviyesine iner. Sadece beden mertebesindeki
bir ceset, toprak olmaktan kaçamaz.
İnsanın donanımına bakıldığında, en
çukurdan en yücelere kadar kat edebileceği bir pencereden gördüğü hayatın,
lezzeti ve devamı mânâ inkişafındaki şevkle gidilen yegâne yol olduğu
anlaşılır.
İnsanı bu yoldan alıkoyan da
sadece kendisidir. Kendi içinde benliğindeki kötü his ve bitmek bilmeyen
arzularıdır.
İnsan evrende her şeye muhtaç bir
yazılım ile kodlanmıştır. Bu öyle bir yazılım ki, ancak her şeydeki doğru şevk
yolunun yaşanmasıyla anlaşılır. Merak ile aklını dokuyan insan, ruhundaki şevki
kaybettiğinde dermanını da kaybeder.
Kişi, arzularının en yüksek
derecesine ulaşabilmek için gerekli niteliklere sahip olmaya duyduğu derin
eğilim, maddeden arınarak ilerlerse hedefe erişir. Madde odaklı çıkılan
arzuların varacağı nokta hiçlikten başka bir evrilmeye müsaade etmez.
İnsanın aklı ne kadar merak
ederse etsin, her defasında bilimsel olarak bir sınır ile verileri toplar.
Bunlara en güzel örnek, ilk ve son durum arasındaki farkın bu durumun bağlı
olduğu değişkene göre anlam kazanmasıdır. Bunun aksi bir durum, asla güvenilir
bilgiler içermez. Kişinin kuruntusundan başka bir duruma da yol açmaz. Bu ise
normal dışı bir davranıştır.
Kişinin bedensel, psikolojik ve
ruhsal/zihinsel güçleri şevk ile işler. Bir işte şevk kalmamışsa insan o işi
yapmak bile istemez. Özellikle son yıllarda büyük fabrikalarda çalışanlar
akreditasyon için şevke yönlendirilmektedirler.
İnsanlar akılları ile bilimsel
sonuca ulaşırken sınır çerçevesindeki bir kıyaslama ile veriler elde ederler. Benzer
şekilde ruhsal ve psikolojik olarak da nefse takılı olan ego/benlik ile
kendisine sınırlamalar çizerek ruh ve mânâ âleminde veriler elde eder.
Temizlikten maksat, kişinin hem
kendisini, hem de yaşadığı toplumu temiz kılma yolunda olmasıdır. Temiz olmayan
bir ruh hâli topluma temiz bir veri sunamaz. Bu nedenle kişilerin “Ben
istediğimi yaparım”, “Bu benim/benimdir” gibi mikro ölçekteki görüş, bedensel
ve psikolojik olarak kişinin kendisini istenmedik davranışlara sokma fikri,
aklın çerçevesinde değildir.
Makro ölçekte toplumlarda
kişilerin hayatlarını ilişki, iletişim, birlikte iş yapabilme yeteneği ve aynı
anlama ne derece odaklanıldığı gibi olaylar toplum hayatını kontrol eder. Buna
toplumda toplumsal kurallar, sosyal yapı, gelenek ve görenekler gibi anlamlar
yüklenmiştir.
Dolayısıyla makro ölçekte toplumu
şekillendiren ve topluma yön veren durumlar başkaldırılacak ve tamamen itiraz
edilecek olaylar olarak görülemez. En azından eylemsizlik, dinamik ve
etki-tepki gibi bilimsel veriler ile sosyal ve siyasal olayların analizinde
bilimsel olarak görülemez.
Mikro ölçekte kişinin kendisi
için bile belirsizliği, insanı kendisine, bedenine, psikolojisine ve zihinsel
ölçütlerine zarar verecek oluşumlara girilemeyeceği sonucuna ulaştırır. Diğer
bir ifadeyle bir kişi, “Ben bana aidim” ve “Tasarruf hakkı benimdir” gibi
özgürlük görünümlü fakat ciddi zararlar içeren oluşumlara giremez.
Gerek bireysel (mikro ölçekte),
gerekse toplumsal açıdan (makro ölçekte) STK, örgüt veya kuruluş, bir insanın
akıl, kalp, psikoloji, zihin/ruh ve hayat sınırlarını yırtarak “her şeyi
yapmasını” veya “her akla ve zihne geleni” fiile döküp uygulamaya kalkmasını
isteyemez. İsterse bu bir hatadır ve en kısa yoldan dönülür.
İlk etapta göze, kulağa, akla,
kalbe ve ruha hoş gibi görünen “özgürlük budalası” ifade ve beklentiler,
zehirli bir bal gibi yenildikten sonra insanı ve bulunduğu toplumu da zehirler.