Boşnakları Türk görmek ve Boşnakların kimlik oluşumu (3)

Paramiliter güçlerle oluşturulan Bosna Sırp Cumhuriyeti Komutanı Ratko Mladiç’in, Srebranica Katliamı’ndan önce sarf ettiği “Türklerden intikam almamızın vakti geldi” sözü üzerine üç günde erkek çocuk ve yetişkin 8 bin 372 Boşnak Müslümanı katletmesi ve Boşnakları “Türk” diye adlandırması, farklı birçok kesimde hem bir aşağılanma duygusu, hem de tarihsel reflekslerimiz gereği büyük bir tepki oluşturdu.

YAZI dizimizin bugünkü kısmında ise Türkiye perspektifinden bölgemizde gelişen olaylara bakış açılarımızı ele alacağız…

***

Türkler için 1980-1990 yılları arasında Rusların Afganistan’ı işgali, İran-Irak Savaşı, ABD’nin Irak’ı ve Irak’ın Kuveyt’i işgali gibi Müslüman topraklarda yaşanan olumsuzluklar, Bosna-Hersek’teki Müslümanların öldürülmesi kadar toplumda infial yaratmamıştır.

Bunun başlıca sebepleri ise, Afganistan’ın Osmanlı hâkimiyetinde bulunmamış olması, İran-Irak Savaşı’nın Müslümanlar arasında cereyan etmesi ve Kuveyt’in işgalinin petrol sebebiyle olmasına bağlanması idi.

Osmanlı’nın son 100 yılında bazı bölgelerden geri çekilmeye başlamasından itibaren her İslâm coğrafyasından olduğu gibi Balkanlardan birçok Boşnak da Anadolu’ya göç etti. Bu göç, farklı zamanlarda birçok farklı sebepten kaynaklandı. Bugün birçok araştırmaya göre Türkiye’nin farklı şehirlerinde 5 milyon civarında Boşnak kökenli vatandaşımız bulunmakta ve yaşlı kesim hâriç, Boşnakça dilini genellikle konuşamamaktadır.

Genç ve yetişkin nesil ise Bosna’yı ve ata topraklarını hayâllerinde tutmakta, olması gerektiği kadar olmasa da iki ülke arasındaki kültürü, ticareti ve diğer birçok bağı canlı tutmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda Boşnakların büyük çoğunluğu ise Cumhuriyet dönemi içerisinde etnik kimliğini de unutmadan Türkleşme eğilimi göstermiştir.

Türk milliyetçiliğini savunan partilerden bile Boşnak kökenli kişiler milletvekili ve belediye başkanı olmuştur. Ama bu kesim her zaman Boşnak kökenli olduğunu bilmiş ve rûhunda yaşatmaya çalışmıştır.

***

Bosna-Hersek’te savaşın patlaması ile beraber Balkanlarda yıllardır pusuda bekleyen devletlerin ellerine bırakmak zorunda kaldığımız Müslümanların, medenî olduğunu düşündüğümüz Avrupa’nın ortasında katledilmeye başlanması, bölge için dönüm noktalarından biri oldu.

Özellikle paramiliter güçlerle oluşturulan Bosna Sırp Cumhuriyeti Komutanı Ratko Mladiç’in, Srebranica Katliamı’ndan önce sarf ettiği “Türklerden intikam almamızın vakti geldi” sözü üzerine üç günde erkek çocuk ve yetişkin 8 bin 372 Boşnak Müslümanı katletmesi ve Boşnakları “Türk” diye adlandırması, farklı birçok kesimde hem bir aşağılanma duygusu, hem de tarihsel reflekslerimiz gereği büyük bir tepki oluşturdu. Ayrıca durumu anlamak isteyenler için bir ilginin oluşmasına da sebep oldu.

Boşnaklar, özellikle Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle birlikte “Türk” ile özdeş görünmenin birçok sıkıntısını çekti. Bunu özellikle savaşlarda ve katliamlarda hissetti. Her ne kadar Slav milletinin bir kolu da olsalar, savaş zamanında Hıristiyanlar kendi askerlerini motive etmek için hep Osmanlı dönemindeki Kosova Savaşı gibi yenilgilere atıf yaparak, Türklerden intikam almayı Boşnaklara saldırarak gösterdi.

Ziya Gökalp’in “İslâm’a girenler Türk kalmışlardır”  ve İsmet Özel’in “Kâfirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir!” gibi kan bağını kasteden bir söylem geliştirmemiş olsalar da, Boşnaklar ve Arnavutlar gibi kendi kültürü, dili ve tarihi olan milletleri tarif ederken doğrudan “Türk” atfının yapılması, birçok sıkıntıyı ve varlıklarının yok sayılmasını beraberinde getirmiştir.

Gökalp ve Özel’in düşüncelerinde Türk ile Osmanlı dönemi Boşnak din kitaplarında yer alan “Od kad si ti Turcin?” (Ne zamandan beri Türk’sün?), “Od Kalu: Bela” (‘Kalu: Bela’dan beri) öğretisindeki Müslümanlığa yapılan atıftaki Türk aynı değildir. Gökalp ve Özel’in perspektifinden bakarsak, yüzyıllarca Hint yarımadasında İslâmiyet’i yaymaya çalışan Pakistanlı ve Hindistanlı Müslümanları da, Endülüs’te İslâmiyet’in bayraktarlığını yapan Arapları da Türk diye nitelendirmemiz lâzım. Sonuçta tarihteki kaynağı ve çıkış noktası bize ait olmayan bazı kavramlarla bugünü tanımlamaya çalışmak bizi yanlış yerlere sürüklemekte, görüş açımızı daraltmakta ve iki milleti birbirinden ayrı görmeme niyetiyle yola çıkılsa da din kardeşlerimizi yok saymaya kadar gitmektedir.

Aliya İzzetbegoviç’in dedesinin Osmanlı döneminde Üsküdarlı Sıdıka Hanım ile tanışıp evlenmesi ve soyunun bir kolunun Osmanlı milletine dayanması, Boşnakların bir millet olarak tanınması için hayatını fedâ eden Aliya’yı hangi mânâda olursa olsun Türk yapmaz. 

Boşnakların Türkiye ya da Bosna-Hersek’te kendisini “Türk” diye adlandırması, bize yakınlıklarını, sevgi ve muhabbetlerini göstermektedir. Fakat bizim Boşnaklara, “Bakın, size tarihte Avrupalılar Türk demiş, sizler aslında Türk’müşsünüz”  gibi yaklaşımlarla kim olduklarını, nereden geldiklerini hatırlatmaya çalışma çabası bir fayda getirmeyecek ve ilişkilerin kardeşlik düzeyinde sürmesine imkân vermeyecektir.

***

Üç bölümden oluşan bir yazı dizisi ile Boşnak milletinin tarih boyunca uğradığı katliamları ve millî-dinî varlık mücadelesinin belli bir kısmını anlatmaya çalıştık.

Muhakkak her yazıda eksik kalan ve unutulan yerler olmuştur. Tarih boyunca yaptıkları mücadelede şehit olan tüm Boşnak, Türk ve diğer Müslüman milletinin şehitlerinin ruhları şâd olsun!

Fuzûlî’nin, “Aşk imiş ne var ise âlemde, ilim bir kiyl-u kâl imiş ancak” sözü ile bitirerek bâki selâm ederim.