Bosna-Hersek’te kurulacak Soykırım Müzesi’ne bizim de katkımız olmalı: “Her yeni zaman hoş geldi!”

Boşnaklarla ilgili soykırımın uluslararası arenada nasıl bir umursamazlıkla karşılandığı, nasıl gösterildiği ortada. Bu soykırımın ve diğer her şeyin başında onlara yardım eden, onları destekleyen Büyük Britanya ve Fransa var. 1990 ve sonrasında BM üyelerinin hepsi elemine edildi, çıkarıldı; bu bir İngiliz politikası olarak yapıldı.

90’LI yılların başında Bosna’da bir savaş oldu. Adaletsiz bir savaş… Silahsız Boşnaklara bir yandan Sırplar, bir yandan Hırvatlar saldırdı. Avrupa’nın ortasında Müslüman bir devlet istemiyorlardı. Onların elinde yıkılmış Yugoslavya’nın ordusundan kalma silahlar vardı, ilave yardım da aldılar. Maksat, bütün Boşnakları yok etmekti, olmadı, Boşnaklar direndi. Başlarında Aliya İzzetbegoviç gibi bir komutan vardı.

Sırpların düşmanlığı vahşete dönüştü, vahşetleri katliama... Nihayet soykırımda karar kıldılar. O toprakların hepsine sahip olmak istiyor, bir tane bile Müslümanın yaşamasına tahammül edemiyorlardı, değil ki devlet…

Dünyanın gözü önünde soykırım yapıldı. Belgelendi, tarihe geçti, kayıtlar ortada. Ancak bunun zaman içinde unutulmaması gerekiyor. Yarınki nesillerin olup bitenlerden habersiz kalması, gelecekte tarihin tekerrür edeceğini gösterir. Bu yüzden Boşnaklar bir “Soykırım Müzesi” kurma hazırlığında. Şahitlerin ölmesiyle her şeyin son bulmasına razı değiller, belge ve bilgi topluyorlar. Uzun soluklu bir iş bu ve kararlılıkla yürütülen, maddî zorluklara rağmen mutlaka başarılı olunması gereken bir süreç.

Türkiye’nin de bu işe katkıda bulunması gerektiği aşikâr. Dünyanın her tarafında ciddi hizmetlerde bulunan TİKA’nın bigâne kalmayacağını düşünüyor Bosnalı Müslümanlar. Başta Balkanlar olmak üzere bütün dünyaya ibret olacak bu müzenin bir an önce açılması, dünya barışı açısından da önem arz ediyor.

“TİKA’nın gitmediği tek yer kaldı, herhalde o da Antarktika!” diye düşünüyordum ki, geçenlerde rastladığım bir haber, orada da Türkiye adına faaliyete başlandığını anlatıyordu. Bir üs kurulacak ve bilimsel araştırmalar yapılacak. Türkiye adına Antarktika’da bu faaliyeti yürütecek olan kurumun adı farklı olsa da ben bu işin de içinde TİKA’nın olduğunu düşündüysem, sadece isim benzerliğine bağlamak gerekir.

Konumuz olan Soykırım Müzesi’ni, Adalet ve Kalkınma Vakfı Soykırım Müzesi Proje Yöneticisi Alvid Hubiyar ile konuştuk.

***

“Soykırım, ‘etnik temizlik’ diye yorumlanan ama var olmayan bir kavramla örtülmeye çalışılıyor”

·       Soykırım Müzesi çalışmalarına ne zaman başladınız?

İki yıl önce ilk adım atıldı soykırımla ilgili bilgi ve belge toplamak için. 20 yıl geçti soykırımın üzerinden. O dönemi yaşayan insanlar bir bir aramızdan ayrılıyor, yani deliller kayboluyor yavaş yavaş. Birçok tarihî konuya ışık tutacak bir konu bu. Uzun süre düşündük, en sonunda bu proje hayata geçmeye başladı. Soykırım Bosna'da, Boşnakların tarihinde çok derin yaralar açtı. Boşnaklar hiç böyle bir şey yapmadı. Boşnak karakterine uygun bir şey değil bu zaten. Bu kadar çok kayıp da olmadı daha önce. Soykırımın arkasında her zaman ekonomik sıkıntılar da yatıyor.

Her şeyden önce “etnik temizlik” ifadesini kullanmaya başladılar. Soykırım yerine uydurulmuş sahte bir isimlendirme. Çünkü uluslararası alanda etnik temizlik diye bir kavram yok. 

·       Asıl sebep ekonomik mi, başka bir etken de var mı soykırımın arkasında?

Bu, Sırpların “Büyük Sırbistan” ideolojilerinin bir sonucu aslında. Boşnakların etnik temizliği ile ilgili toplanıp, onların insanlık haklarını yok etmekle ilgili. Bunun arkasında bir gerçek var aslında: Hiçbir zaman onların olmayan toprakları ele geçirmek ve yüzyıllar boyunca burada yaşayan Boşnakları tarihten silmek. Öldürebildiklerini öldürdüler, sağ kalanların ise haklarını gasp ettiler ve onlara “Anadolu'ya gidin!” dediler.

·       Bu topraklara bütünüyle sahip olmak istediler, çünkü siz Müslümansınız. Avrupa'nın ortasında Müslüman bir devlet rahatsızlık veriyordu onlara…

Evet, o yüzden de soykırıma gittiler, insanlık dışı yöntemlere başvurdular. Bizim bugün yapmaya çalıştığımız müze, tam anlamıyla bir mesaj amaçlı. Soykırımla ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak istiyoruz. Soykırımın arkasında her zaman bir devlet olur, bu bir devlet projesidir. Bu projeyi uygulamak için iyi bir destek lazım, küçük gruplar bunu yapamaz ya da bir çete. Soykırımın temelinde plan ve tercümesi var. Arkasından soykırımı saklamak için bazı delillerle sahte gerçekler oluşturmaya çalıştılar ki bunun tercümesini de yapmaya çalışıyorlar. Boşnaklara uygulanan soykırımla ilgili konuşmak gerekirse, aslında bunu hemen söylemek lazım: Uluslararası bir problem bu…

·       Muhakkak...

Belki 92'yi hatırlarsınız, uluslararası kamuoyu, Boşnaklara yapılanı hemen soykırım olarak tanıdı. En sonunda anlaşıldı ki, bu soykırıma karşı bir şey yapmak gerekiyor. Birleşmiş Milletler’in bunu durdurması gerektiğinin farkına vardılar. 92'de taktik değiştirildi, soykırım farklı bir isimle anılmaya başlandı.

·       Nasıl bir isim kullandılar?

Her şeyden önce “etnik temizlik” ifadesini kullanmaya başladılar. “Etnik temizlik” gibi bir terimin anlamı yok, karşılığı yok. Soykırım yerine uydurulmuş sahte bir isimlendirme. Çünkü uluslararası alanda etnik temizlik diye bir kavram yok.


·       Suçu hafifletmek için çalışmışlar. Türkçede “kılıfına uydurmak” diye bir deyim vardır, kılıfına uydurmanın bir yolunu aramışlar soykırım yerine etnik temizlik ifadesini kullanarak…

Elbette… Daha ironik bir şey varsa eğer, o da soykırımın, Sırpların millî bir politikası olmasıdır. Geçen yüzyıldan itibaren şöyle bir strateji güdüyorlar: Bu etnik temizliği yapmadan önce “Arnavutlar, Kosova'daki Sırplara etnik temizlik yapıyorlar” iddiasını ortaya attılar. Yaptıklarına ve yapacaklarına bu şekilde zemin hazırladılar. 1990'dan itibaren uluslararası alanda bir paradoks gerçekleşiyor.

·       Ne tür bir paradoks?

Sırpların uyguladığı Boşnak soykırımını durdurmak için bir şey yapılmıyor. Ondan sonra hemen savaş mahkemeleri kuruluyor savaş suçları için. Aslında bir yanda devam eden bir soykırım var, siz onunla ilgilenmiyorsunuz, fakat öte yandaki, mesela Nijerya'daki savaş suçları ile uğraşıyorsunuz… Demek istediğim, Boşnaklarla ilgili soykırımın uluslararası arenada nasıl bir umursamazlıkla karşılandığı, nasıl gösterildiği ortada. Bu soykırımın ve diğer her şeyin başında onlara yardım eden, onları destekleyen Büyük Britanya ve Fransa var. Onların kendi sebepleri var bizim gerçeklerimizi durdurmak ve söyletmemek için, engellemek için. 1990 ve sonrasında BM üyelerinin hepsi elemine edildi, çıkarıldı; bu bir İngiliz politikası olarak yapıldı. “Hep olan bir şey değil” dediler, “Size böyle denk geldi” dediler. Tam bir timsah gözyaşı…

“Müzenin girişi, Saraybosna Tüneli’nin girişi gibi olacak”

·       Müzeyi nasıl planlıyorsunuz?

Soykırım Müzesi’nde bir kategori uygulaması yapıyoruz. Soykırım konuşulurken başka bir şey konuşulmaması lazım. Diğer konular bir anda önemsiz hale geliyor çünkü. Bu bölümü tarihten silemeyiz. Boşnaklar için çok büyük bir dağılım söz konusu oldu. Son derece kritik bir şekilde Boşnak sayısı azaldı. Soykırım müzesindeki anlatımı iki bölümde topluyoruz: “Olayların yapılması ve öncesi” ile “akademik olarak bu olaylara bakış açısı”. Tam olarak anlatmak gerekirse insanlar üzerindeki psikolojik etkiler önemli… Son yirmi yılda soykırımla ilgili bazı çalışmalar oldu, o çalışmaların hepsinin de bir araya getirilmesi uzun sürdü.

·       Sebebi neydi?

Uzun sürdü, çünkü Boşnaklar dağınık haldeydiler. Ya detaylı olarak akademik anlamda bilgi-belge tam toplanamadı -popülizme rağmen- veya projenin yeterli olmadığı düşünüldü. Sınırları açık bir proje olduğu için öyle görüldü. Hem sosyolojik, hem antropolojik, hem hukukî, hem ekonomik, hem de iletişim yanı var bu konunun.

·       Geniş bir açıya sahip olacak bir müze hazırlığı içinde olduğunuzu söyleyebiliriz o halde…

Bugünkü müze anlayışı, eşyaların saklandığı bir depo olmanın ötesine geçti. Bugün müzeler yeni konseptle idare ediliyor, belli bir fikri destekleyen yapıya sahip olunmak zorunda. Müzenin malzemeleri sadece dikkat çekmek için olmamalı, bu farklı bir konsept. Bugünkü müzeler bütün diğer medya unsurlarıyla yarış içinde. Düşünün ki, bunun içinde o kadar çok rekabet var, o kadar çok başarı da.

Ders kitaplarında bile savaş dönemi işlenmezken, soykırım konusu ve müzesi elbette büyük bir sıkıntı sebebi demektir Bosna'da. O dönem yapılanlar inkâr ediliyor, her şeyi yok sayıyorlar. 

·       Ne zaman tamamlayacağınızı düşünüyorsunuz?

Bizim için bir zaman sınırı yok. Artık insanlar buna millî bir dava gibi bakamaz. İnsanlar eskisi gibi öğrenmiyor bilgiyi, o şekilde eğitim almıyor. Şimdi daha kısa zamanda, daha etkili bir şekilde eğitim yapılıyor. Bizim konseptin uyguladığı sistem de bu aslında. Tam anlamıyla müzenin karakteri hakkındaki fikrimiz uluslararası bir perspektife sahip. Gerçekleri ortaya çıkarmak için çalışan bir sistem kuruyoruz müzede.

·       Nasıl bir sistem olacak?

Ziyaretçi müzeye geldiğinde, o soykırımda yaşanan ölümleri hissetsin istiyoruz. Los Angeles'te bir tane Tolerans Müzemiz var bizim, hologramla anlatılan bir sessiz müze orası. Girişte iki tane kapı var. Bir tanesi askerlikle ilgili olanların, yani erkeklerin girdiği kapı, diğeri ise kadın ve çocuklar için. Buradaki amaç, ziyaretçinin daha girerken aile fertlerinin birbirinden ayrı kalmayı hissetmesini sağlamak. Güney Afrika'da, Johannesburg'daki Apartheid Müzesi’nde de bu uygulama var. Bir giriş beyazlar için, bir giriş de siyahîler... Saraybosna Tüneli hakkında bilginiz vardır…

·       Evet, birkaç defa ziyaret ettik orayı…

Müzenin girişini o tünelin girişi gibi yapmak istiyoruz. Oradaki bir parçanın benzerini koyacağız. Ziyaretçi eğilip tünelden geçerken, çekilen sıkıntının bir kısmını da olsa anlamalı. Bir tane toplu mezar örneği yapmayı düşünüyoruz ayrıca. İnsanlar anlasın ya da en azından anlamaya çalışsın toplu mezarın nasıl bir şey olduğunu.

“Bu işi ibadet gibi gördük; ibadet zor olmaz ki…”

·       Soykırım Müzesi ile ilgili çalışmalarınıza başlarken, yürütürken zorluklar yaşadınız mı?

Zorluk yaşamadık, çünkü bu projeye inanan herkes, ben ve arkadaşlarım, bu işi bir anlamda ibadet gibi gördük -öyle görüyoruz-. İbadet zor olmaz ki… Biz bütün vaktimizi, ailemizden ve işimizden kısıp bu işe ayırıyoruz. Müzeye gelecek herkesin soykırımı layıkıyla hissetmesi için elimizden geleni yapıyoruz.

·       Projeye nasıl başladınız?

Biz bu özel projeye bir sebeple başladık aslında. Devlet yetkilileri tam anlamıyla çalışmıyorlar, bu projeyi yürütemezler. Fakat bu işin mutlaka yapılması gerektiğini düşündük.

·       Proje devlet destekli değil mi?

Biz özel bir ekibiz; devletle birlikte yürütmeye, partner olmaya çalışıyoruz ama farklı bir konseptle. Destek var fakat alışılmıştan farklı. Müzenin sahibi devlet olacak ve müze tanıtımıyla ilgili çalışmaları da devlet yürütecek. Biz bu işi sahipleneceğiz ve vakıf olarak faaliyeti yürüteceğiz.

·       Devletin desteği hangi yönde olacak?

Her şeyden önce teorik alanda uzmanlara, ekonomik yardıma ve başlangıç için kullanılması gereken malzemelere ihtiyaç var. O kısmı devletten beklemek durumundayız.

·       İşiniz zor, yolunuz uzun...

Bu projenin tamamlanması için en az on yıl lazım. Müze olacak ama tamamlanması uzun sürecek. Karmaşık bir proje… İçinde tiyatro salonu gibi bir bölüm bulunacak, orada film gösterilecek, akademik konuşmacılar davet edilecek. Tarihçilerin, bilhassa onların desteklemesini istiyoruz. Bu işin temelinde tarih uzmanlarının bulunması gerekiyor. Geleceği ancak bu şekilde sağlanabilir. Yapılan bütün çalışmalar, açılana kadar bize büyük bir destek anlamına gelecek.

·       Halkın haberi var mı bu aşamada?

Şu an için çok az bir kesim haberdar. Zamanı geldiğinde herkesin haberi olacak. Biz istemiyoruz hemen bir anda ortaya çıkmasını, aceleye getirmek istemiyoruz. Günü gelince ortaya çıkıp açıklayacağız hepsini. Bosna-Hersek'te, bunun karşısında duran büyük bir güç de var, bunu unutmamak gerekir!

·       Kimi kast ediyorsunuz?

Sırpların gücünü...

·       İşin zorluğu varsa burada olsa gerek. Sırpların karşı çıkmamalarını hiç kimse beklemez. Devlet üçlü bir yönetime sahip olduğu için bir gizlilik de söz konusu aynı zamanda. Bu şartlarda nasıl yürütebiliyorsunuz çalışmaları?

Biz sadece Boşnak Meclisi’nden destek alıyoruz ve bundan sonra da oradan bekliyoruz. Diğerleri henüz bilmiyorlar.

·       Bu durumda iyi bir sürpriz yaşayacaklar demektir...

Çok sert bir tepki göstereceklerini tahmin ediyorum, ama biz devletten ziyade kantona güveniyoruz. Çünkü böyle bir proje devletten de, Yüksek Temsilci’den de geçmezdi, yasaklanırdı hatta. Ders kitaplarında bile savaş dönemi işlenmezken, soykırım konusu ve müzesi elbette büyük bir sıkıntı sebebi demektir Bosna'da. O dönem yapılanlar inkâr ediliyor, her şeyi yok sayıyorlar. Eğitimi de Batılı ülkeler düzenledi burada, ABD yönlendirdi daha çok. O yüzden yok sayıldı savaş dönemi.


“Duygudaşlık, kardeşlik böyle bir şey işte!”

·       Ne kadar bir alanı kaplayacak müze?

4-5 bin metrekare civarında olacak.

·       Yeri belli mi şimdiden?

Birkaç potansiyelimiz var ama kesin yer kararlaştırılmadı.

·       İstihbaratları güçlü olduğu bilinirken, yürüttüğünüz bu çalışmaları bugüne kadar nasıl gizli tutabildiniz?

Onların düşündüğü gibi değil, hiçbir şey aslında... Onlar kendilerini güçlü sanıyorlar. Onlar Boşnakların böyle bir işi yapabileceklerine de inanmadılar. Bu konuda aldıkları duyumun doğru olduğuna bile inanmadılar.

·       Neden?

Çünkü benzer birkaç proje hazırlandı daha önce fakat yürütülemedi.

·       Yaşınızı sormak istesem?

36 yaşındayım…

·       Savaş döneminde gençtiniz…

14 yaşındaydım. Sarajevo'da kuşatma altındaydık. Çok kişi kaçarken benim ailem buraya geldi. Hemen savaş öncesindeki bir yıl burada kaldık. Tünelden geri çıktım sonra. Evimiz Ilıca tarafındaydı.

·       Ailenizden kayıp oldu mu?

Hayır, sadece bir amcam sakat kaldı, gazi oldu. Ailemin çoğu Foça'dan sürüldü. Hiçbiri Doğu Bosna'ya geri dönemedi. Çoğu da sonra öldü. Ailemin temeli burada. Derseniz ki bu duygusallık nereden geliyor aileden kayıp yokken, şehit yokken…

·       Hayır, öyle demiyorum, gayet iyi anlıyorum…

Yine de açıklamak gerekirse benim duygularım Müslüman olmamdan kaynaklanıyor ve Boşnak olarak bunlara bir cevap verme gerektiğini düşünüyorum…

·       Biz de aynı düşüncedeyiz, biz de ailemizden kimseyi kaybetmedik Bosna Savaşı sırasında, Türkiye'de, uzaktaydık, ama sizi çok iyi anladığımızı sanıyoruz…

Teşekkür ederim. Duygudaşlık, kardeşlik böyle bir şey işte!

Fransa destek vermek istedi, Ermeniler de birlikte çalışmayı teklif etti bize. “Siz bizim soykırımı tanıyın, biz de sizinkini” dediler, kabul etmedik.

“Müzeyi amatör kişilere bırakmak istemiyoruz”

·       Bu çalışmalarınız tamamlandıktan ve Soykırım Müzesi açıldıktan sonra dünyada nasıl karşılanacağını düşünüyorsunuz?

Herhalde büyük bir etki yapacak, yankısı büyük olacaktır. Fakat büyük bir tepki göreceğini sanmıyorum. Çünkü bu soykırım, bütün dünyanın bildiği bir konu; dünyanın gözleri önünde işlendi o cinayetler, toplu mezarlar uydudan bile takip edildi.

·       Türkiye'den müze konusunda bir isteğiniz olacak mı?

Uzman desteği isteyebiliriz. Türkiye bize birkaç büyük projede yardımcı oldu bugüne kadar. Türkiye'de büyük bir akademik birikim, bilgi ve tecrübe var. Bizim için önemli olan, tecrübeli akademik bireylerin bize yardımcı olması. Son dönemde Balkanlarda böyle bir müze yapılmadı. Bu işe giriştik ama tecrübeli insanımız da yok müzecilikte. Biz o yüzden hata yapmak da istemiyoruz. Aslında uluslararası arenada müzelerden partner edinmek istiyoruz; birkaç müze ile iletişime geçtik.

·       Hangileriyle mesela?

ABD'de birkaç yerdeki müzelerle irtibatımız oldu, Belçika’yla da var. Amerika'dan Lord Culture ile temas halindeyiz, Paris'te, Berlin'de de ofisleri var. Türkiye'de de bir uygulamaları olmuş, İstanbul'da bir kültür projesi gerçekleştirmişler, onu da referans gösteriyorlar. Belçika Tempra'daki müze, 2. Dünya Savaşı simülizasyonlarını Polonya'da uyguladı, Danimarka'da da uygulamalar yapmışlar.

·       Müzede hologram uygulanacak mı?

Düşünüyoruz, öyle bir planımız var. Farklı dillerde hazırlanacak, Türkçe dâhil elbette. Amatör kişilere bırakmak istemiyoruz bu yüzden.

“Fransa destek vermek istedi, Ermeniler de birlikte çalışmayı teklif ettiler”

·       Türkiye'den bir talepte bulundunuz mu?

Henüz değil...

·       Sakıncalı bir tarafı olabileceği ihtimalini dikkate almak gerekir mi sizce, Ermeni sorunu ile ilişkilendirilerek aynı bağlamda değerlendirilmesi gibi?

O bir sorun, ama onun karşısında sağlam durmamız gerekiyor. Burada dünyanın çoğunlukla kabul ettiği bir soykırım var. Ermeniler ise çift taraflı oynuyor. Aynı devletler onları elinde oynatıyor.

·       Ermenistan'ın size de destek sözü verdiği doğru mu?

Evet, Fransa destek vermek istedi, Ermeniler de birlikte çalışmayı teklif etti bize. “Siz bizim soykırımı tanıyın, biz de sizinkini...” dediler, kabul etmedik.

·       Ermenilerin ve Fransızların bu konudan haberi varsa, Sırp ve Hırvatların duymadığını düşünmek pek doğru olmaz gibi görünüyor…

Hayır, bizim başkanlar böyle işlerle uğraşmazlar, anlamaz onlar. O yüzden biz bu aşamaya geldik. Özel işlerimizi bırakıp bu konuya eğiliyoruz bir an önce sonuçlandırmak için. Aslında bu proje, devletin yapması gereken bir iş, ama bizim devlet, motoru çalışmayan bir araba gibi, ittirmek için uğraşıyoruz, yoksa yürümez. Eğer onun için bedel ödemek gerekiyorsa ona da hazırız. Hayatımızdan bir on yıl verebiliriz. Sadece bunu başaralım…

Bosna'nın her tarafı toplu mezarlarla dolu. Sırpların öldürdüğü Boşnaklar gömüldü o toplu mezarlara. Ermenilerle ilgili tek mahkeme kararı bile yok. Fakat bazı devletler nezdinde Ermenilerinki gerçek, bizimki değil. 

·       Bunun için bir maddî destek var mı?

Özel yardımlarla yürüyor şimdilik. Diyanet teşkilatımız yardım ediyor. Bir anda büyük para da gerekmiyor zaten. Önemli olan, sağlam yürümek… Yavaş da olsa ilerliyoruz. Bu konuda çok sorular oluyor, fakat burada kararlılık, finanstan daha önemli. Profesyonel ve kaliteli şekilde yapılırsa kendini yürütür hale gelir zamanla.

“Türkiye’nin kadro ve finans desteği sağlayacağına inanıyoruz”

·       Süreci hızlandırmak için ne yapılmalı?

Bu yolda yürüyor olmak önemli. Türkiye, Balkanlarda pek çok projeye destek verdi. Hiçbiri para getiren projeler değil. Bize de destek olacaklarına inanıyoruz. Üsküp'ten Bosna'ya kadar her yanda kültür işlerine TİKA çok yatırım yaptı, yapıyor da. Hiçbirinde geri dönüş hesabına girmedi. Küçük bir kasaba kütüphanesine bile geçenlerde 300 bin avro bağışladı, hem de karşılıksız. İnanıyoruz ki Soykırım Müzesi’ne hem kadro, hem de finans desteği mümkün olacaktır.

·       Mesleğiniz neydi?

Eski dönemde Bakan Danışmanı idim.

·       Hangi alanda?

Ekonomi…

·       O zaman finans yönünden sıkıntı çekmezsiniz...

Bu proje benim için olduğu kadar, buraya emek veren bütün arkadaşlar için de her şeyden daha önemli…

·       Aliya ile görüştünüz mü hiç?

Evet, 19 yaşındaydım ve bir defa karşılaştık, tokalaştık. Benim için tarihî bir andı. Her Bosnalı gibi çok duygusaldır benim Aliya'ya bakışım. Onun yaptığı işleri hep heyecanla takip ettik.

“Devlet olarak şu an Bosna-Hersek, fiilî anlamda işgal altında”

·       Müzenin açılışı için büyük ve kapsamlı bir program düşünüyor musunuz?

Uluslararası bir kampanya yapacağız müze için. Çünkü bu konuda bazı yanlış bilgiler var dünya kamuoyunda. Gerçekler olduğu gibi gün yüzüne çıksın diye bütün çabamız. Dünya, sadece Srebrenitsa'daki insanların katliama uğradığını, diğer yerlerdeki Boşnakların normal ve kendiliklerinden öldüğünü sanıyor, böyle bir gözle bakıyorlar buraya.

·       Fotoğrafları, filmleri, belgeleri, şahitleri olan ve sonradan toplu mezarları ortaya çıkarılan soykırımı kabul etmiyorlar ya da etmek istemiyorlar…

Kesinlikle! Mahkeme Ermenilere diyor ki, “Yer gösterin, nerede soykırım yapılmış?” ama bir cevap veremiyorlar. Fakat Bosna'nın her tarafı toplu mezarlarla dolu. Sırpların öldürdüğü Boşnaklar gömüldü o toplu mezarlara. Ermenilerle ilgili tek mahkeme kararı bile yok. Fakat bazı devletler nezdinde Ermenilerinki gerçek, bizimki değil. Tam bir paradoks bu ve hem de ironik!

Sadece Türkiye'ye baskı uygulamak için kullanılan bir kart bu! Diğer tarafta ABD de bu konuda çok dikkatli. İki tarafı da idare etme politikasını titizlikle yürütüyor yıllardır. İşte bu, politika! 93'te gördük ki, soykırım çok kısa bir sürede önlenebilir. Bir anda NATO vurdu, hepsi durdu, hemen bitti. O kadar beklenmeseydi, Bosna'nın yarısı işgal edilmez, yüzbinlerce Boşnak ölmezdi. Devlet olarak şu an Bosna-Hersek, fiilî anlamda işgal altında. Kıbrıs'ta da durum böyle. Bu, sadece mahkemelerin vereceği bir karar değil, dünya kamuoyunun idrakine sunulması gereken bir olgu.

Hollanda örneği var mesela önümüzde. Hollanda suçunu kabul etti. Yıllar süren hukuk savaşı sonunda Srebrenitsalı bir kişi tazminat kazandı. Sabır ve inatla bunu kazandı...

·       Yahudiler bu yöntemle, yani sabır ve inatla bir devlet kurdular, bu ikisini bir taktik haline getirdiler…

Haklısınız... Küçük bir lokalden büyük bir çete haline geldiler.

 

·       Her gün de büyümeye devam ediyorlar sınırları genişletmek suretiyle...

Filistin işgal altında olan bir yer, orada ölümler bile normal karşılanır oldu. Burada da Sırp Cumhuriyeti denen yer soykırım üzerine kuruldu. Bizim bunu her zaman dile getirmemiz lazım. Sırp Cumhuriyeti’ndeki insanlar demokratik haklarını arayacaklar. Bizim müzenin asıl amaçlarından biri de bu. Sırplar her zaman aynaya bakacaklar, bizim de o aynaya bakmamız gerek “görmemiz için”.

·       Müze nasıl bir binaya sahip olacak?

Sadece bina bile anıt bir eser olsun istiyoruz. Kamboçya'da böyle bir yapı var, orada yapılan soykırımı ifade ediyor, Zaha Hadid adlı mimar yaptı ki bu mimar, Iraklı Hıristiyan bir mimar. İngiltere'de çalışıyor bildiğim kadarıyla, Belgrad'da da büyük bir projesi var. Bizim de o şekilde yapmamız ve Güneydoğu Avrupa'nın ortak değeri olması gerek. Bu açıdan Bosna'dan daha otantik başka bir yer kalmadı zaten. Bütün lise öğrencileri en az yılda bir de olsa müzeyi ziyaret etsin istiyoruz. Unutulmaması için…

Biz asla pes etmeyeceğiz. Bitirme garantimiz şu an olmasa da kararlıyız. Bitirene kadar bütün gücümüzle çalışacağız. Bizde bir söz vardır: “Her yeni zaman hoş geldi…”

·       Son olarak Türkiye ve Bosna ilişkisi üzerine kısa bir değerlendirme yapar mısınız?

Türklerle iletişimimiz var ama yeterli değil. Birbirimizi seviyoruz ve daha yakından tanımamız gerekiyor. En tepede çok iyi ilişki var. Bunun halka da aynı şekilde yansıması lazım. Medyanın gücü de bu noktada önemli. Öğrenci değişimi olmalı ve iş ilişkileri gelişmeli…