VARSAYIN ki, hayatınızda
hiçbir şey belli değil. Ne yarın, ne ertesi gün, ne de binlerce yıl sonrası
için bir plânınız var. Ayrıca ne olabileceği ile ilgili bilginiz de yok…
Karnınız
acıkıyor. Neyi yerseniz veya içerseniz daha iyi olacağını bilmiyorsunuz. Kimi
diyor “Et ye”, kimi “Sadece sebze”… Kimine göre beyaz et yemek gerek, kimince
kahve zararlı. Ancak “Günde bir fincan iyi gelir” diyen de var.
Eğitim
istiyorsunuz, “Şu okula git” diyen de, “Bu okula git” diyen de kıyâmet gibi.
Meslekler keza öyle… Eğlenceden iş hayatına, seyahatten sporlara kadar ciddî
bir belirsizlik söz konusu. “Evlen bir an evvel” diyenlerin sayısı az olmadığı
gibi, “Evlenip de başına belâ mı alacaksın?” diyenlerin sayısı da az değil.
Böyle bir hayat, güzel bir hayat mı?
Her
şeyi sıfırdan öğrenmek zorunda kaldığın bir hayat… Bu sorunun daha acılı olanı
da, çocuklarımızın bu belirsizlikte, keşmekeşte, kargaşada bırakılmasından daha
zalimce bir davranışın olmayışı. O hâlde bir şeyler yapılmalı. Ama ne?
Bunun
için sağlamcı olma ve dolayısıyla test edilmiş süreçler önerilebilir. Test
edilmiş süreçler bize sağlam bir zemini işaret edecektir. Test edilme
dediğimiz, öyle 5-10 senelik, üç beş bin kişilik süreçler değil. Yüz
milyonlarca insanın dâhil olduğu ve asırlarca test edilmiş süreçleri
kastediyoruz. Böyle bakıldığında anlaşılacaktır ki, en sağlam zemin, bizim
medeniyetimizdir. Bu konu üzerinde uzun uzun durulabileceği gibi, “Ârife târif
gerekmez” sırrı icabı okura güveniyoruz.
Yüzlerce
yıldan beri hem bireyde, hem toplumda, hem de farklı toplulukların bir arada
yaşadığı ülkelerde huzur, güven ve hayat kaynağı olmuş bir medeniyetimiz var.
Bu medeniyet mensuplarının şu anki hâlleri kendi medeniyetimizi değil, Batı Medeniyetini
zemin olarak esas almalarından kaynaklanıyor.
Bizim
medeniyetimiz çocuklara kazandıracaklarıyla insanoğlunu, kendisine “en iyi
tercih” diyerek sunulan “boşluğun insanı” olmaktan kurtaracaktır.
Medeniyetimizin “sıdk”ları yani doğruları tüm zamanlar, mekânlar ve insanlar
için karşılığı olan doğrulardır ve hepsi bugün de geçerlidir.
Meselâ
iyilik etmek… Buna karşı çıkacak bir tane din veya ideoloji bulabilir misiniz?
Tüm zamanları ve kâinatın tamamını tarayın, bulamazsınız! Tebessüm etmek, yalan
söylememek, hakka ve komşuya saygı, helâl yemek… Bunların hangisi insanlığa
zarar vermiştir? Alkol almadık diye kötü durumlara düşüp rezil rüsva mı olduk?
İnancın, canın, aklın, neslin, malın korunması (kötü niyetliler hâricinde)
kimin karşı çıkabileceği bir hedeftir?
Aileden
başlayarak günlük hayatta bunları çocukların görmesi, şâhit olması kritik
derecede önemlidir. Bir o kadar önemli olan da çocuk kalplerinin, zihinlerinin
belirsizlik, tartışmalı bilgi, insan üretimi ideoloji ve safsatalarla ifsat
edilmemesidir. Gençlik çağına kadar eğer çocuk, sâbitelerine sahip olmamışsa,
her bilgiden, görüşten dolayı oradan oraya savrulur. Güven oluşamadığından
dolayı içi dışı bir olmak, dürüstlük gibi birçok değeri kazanamaz. Meselâ biri
çıkmış, “İlk insan Âdem (as)” diyor, biri de çıkmış, “İlk insan, hayvanların
evrimleşmesiyle meydana gelmiştir” diyor. Çocuk ne yapsın şimdi? Sanki
yetişkinler savrulmamış gibi çocuklara da böyle şeyler verilmeye kalkışılıyor
zaman zaman. Sonra gelsin değersizlik safhaları, kendini boşlukta hissetmeler...
Yasaklanmamalı da tabiî… Yani?
Şunun
farkındayız: Anasından, babasından, soyundan, milletinden, hattâ aldığı
eğitiminden bağımsız olarak her bireyin bir imtihanı, bir kaderi var. Bizim
medeniyetimizin şartlarında doğmuş, büyümüş bazı insanlar farklı inançları
tercih edebiliyorlar. Ama bizim medeniyetimizin sâbitelerini kendine sâbite
edinmiş insan, hangi inanca, ideolojiye mensup olursa olsun, tâbiri câizse
-cinsiyetten bağımsız olarak söylüyorum- adam gibi adam olur. Rahatlıkla
söylenebilir ki, esâsen farklı medeniyet, inanç ve ideoloji mensuplarının da
bizim medeniyetimize göre çocuk yetiştirmeleri sadece kendilerinin yararınadır.
Herkesin memnun olacağı bir şekilde çocukların sâbitelerini rahat
oluşturabilmeleri için gençlik çağına kadar tek kaynaktan yani kendi
kaynaklarımızdan ve insan üretimi olmayan veya İlâhî kaynakları referans alan kaynaklardan
beslenmelidir. Ondan sonra ne verirseniz verin! Kitabı da, makaleyi de, filmi
de birbirinden farklı türlerde verseniz, Allah’ın izniyle feraset ve basiret
üzerine kendi yolunu tayin ve tercih edebilecektir.
Her
çocuk, boşluğun değil, medeniyetimizin insanı olursa hem kendi, hem de beraber
yaşadığı diğerleri rahat eder, bu durumdan memnun olur. Genç yaşına kadar bunu
kazandırmak mümkündür. Her ne kadar tüm insanların sonsuz mutluluğa, şerefe,
huzura kavuşmalarını istiyor olsam da, insanların hür tercihlerine de sonuna
kadar saygı duymak zorundayız.
Bu
saygımız, demek değildir ki, her yerde ve her zaman, her inanca göre doğru olan
sâbiteler öğrenmelerini, hayatlarını onlara göre inşâ etmelerini istemeyecek
veya bunun için çabalamayacağım. Nasıl şu anda bizler ilâcı hangi inanç
mensubunun bulduğuna bakmadan içiyorsak, herhangi bir inanç medeniyetine mensup
insanların da bizim medeniyetimizin sâbitelerini almalarında hiçbir mahsur
yoktur. Durum böyle olunca, bütün insanlığı bu güzelliklerden haberdar etmek
kalıyor geriye. Haberdar etme işiyle kimlerin mükellef olduğunu, bu yazıyı bu
cümleye kadar okuyabilen kıymetli şahsiyet zaten bilir!