Bonzai hepimizi buharlaştırırken

Alkolizmi, kumar ve uyuşturucu bağımlılığını veya fuhşu ilaç veya polisiye tedbirlerle tedavi edemeyiz. Kişiler bütün bağımlılıkların ve kötülüklerin tuzağına sevgi, ilgi ve merhamet yokluğundan dolayı düşmektedirler. Bütün bağımlılıkların panzehri, birbirimize göstereceğimiz sevgi, saygı, merhamet ve ilgidir.

“TOPLUM” dediğimiz insanî bir aradalık hali, bütün insanî farklılıkları bünyesinde barındırdığı, herkesin bütün farklılıklarıyla yine “toplum” dediğimiz yapının damarlarının, kalbinin ve beyninin işlevsel olarak çalışmasına katkı sunduğu sürece var olan bir olgudur.

Bu insanî yapının sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi, kişilerin eğitim, sanat, siyaset, din, ahlâk, ticaret, kültür, felsefe ve bilim alanlarında yapacakları yapıcı, üretici, geliştirici faaliyetlere bağlıdır. İnsanî faaliyetlerin toplumsal hayatı güçlendirmesi, geliştirmesi ve güçlendirmesi için bireylerin akıl, ahlâk, eleştirel düşünce, yenilenme, değişim ve gelecek perspektifiyle hareket etme şeklindeki değerleri esas almaları gerekmektedir. Bilim, akıl, felsefe, maneviyat, ahlâk ve sanat alanlarında bireyler geliştikçe toplumsal ve insanî gelişim denilen olgu oluşmaktadır.

Toplumsal ilişkilerimizi bilim, sanat, felsefe, ahlâk, maneviyat ve üretimle canlandırmak yerine uyuşturucu, alkolizm, bonzai, cinayet, fuhuş, mafyacılık, kumar, çocuk kaçırma, insan ticareti ve dolandırıcılık gibi kötülüklerin sosyal hayatımızı zehirlemeye başladığını görüyoruz. Her gün kaçırılan ve öldürülen çocuk haberlerini, bonzai kullanımındaki artışa dair verileri, fuhuş baskınlarını ve insan ticaretini okuyoruz.

Tarihte sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış coğrafyamızın “kötülüklerin merkezi” olma şeklinde kaygı verici bir durumla karşı karşıya olduğu gerçeği, ürkütücü bir şekilde önümüzde durmaktadır.

İnsanların gelişigüzel bir arada olması, onların toplum olmalarına yetmemektedir. Bir insan topluluğunu toplum hâline getiren şey, insanlar arası ilişkilerde sevginin, saygının ve ilginin olmasıdır. Birbirimize sevgi, saygı, şefkat ve merhametle yaklaşmamanın sonucu olarak hepimiz birbirimize yabancılaşıyoruz.

Çocuklar, gençler ve yetişkinler, ailelerinden ve çevrelerinden bulamadıkları sevgiyi, ilgiyi ve mutluluğu balide, esrarda ve bonzaide bulmaya çalışmaktadırlar. Toplumumuzu ve insanlar arası ilişkileri çürüten esrar, kokain, eroin, metamfetamin, bonzai ve her türlü uyuşturucu bağımlılığına karşı birbirimizin hayatını doldurmalı, birbirimizle ilgilenmeliyiz. Birbirimizin hayatında boşluk bıraktığımızda o boşluğu uyuşturucunun doldurduğunu unutmamalıyız. Birbirimizin hayatını öyle doldurmalıyız ki çocuklarımızın uyuşturucuya, bonzaiye, alkole ve esrara hiçbir bağımlılıkları oluşmasın!

Kimyasal içeriklere sahip farklı uyuşturucular, insan hayatını psikolojik ve sosyal açılardan tahrip etmekte ve kişileri bir bütün olarak kendisine bağımlı hâle getirmektedir.

İnsana ilk başta sahte bir keyif ve haz veren uyuşturucu maddeler, süreç içerisinde fizyolojik, psikolojik ve sosyal hayatımızın işleyişini tamamen bozarak insan hayatında telâfi edilmez acılara ve ıstıraplara neden olmaktadırlar. Bireylerin psikolojik ve fizyolojik dengeleri bozulduğunda, toplumda bütün sosyal ilişkiler yozlaşmakta ve ekonomik çöküş başlamaktadır.

Ülkemizde uyuşturucu kullanımı 8 yaşına kadar düşmüş bulunmaktadır! Çocuklarımız çok erken yaşlardan itibaren kendilerini ölüme götürecek, adına “uyuşturucu bağımlılığı” dediğimiz kötülüğe hayatlarını teslim etmektedirler. Ülkemizde esrar ve bonzai, en çok kullanılan uyuşturucu maddeler olarak bilinmektedirler. On ve yirmili yaşlar arasındaki gençlerde alkol ve uyuşturucu kullanımın artması kaygı verici bir gelişmedir.

Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Antep, Adana ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerimizde uyuşturucu bütün yaşam alanlarına sızmış bulunmaktadır. Uyuşturucu bağımlılığının sadece büyük şehirlere özgü olduğuna dair bir algı vardır. Bu eksik algının aksine, bugün uyuşturucu kullanımı Anadolu’nun bütün şehirlerine ve köylerine kadar inmiş durumdadır.

Temel ihtiyaç dışına çıkan kötüye karşı bağımlılık

Ülkemizde 2 milyon civarında sanal kumar bağımlısı olduğu hesaplanmaktadır. Küresel kumar sektörü, internet üzerinden insanlarımızı kumar bağımlısı hâline getirerek toplumumuzu soymaktadır. Ülkemiz, bir uyuşturucu ve kumar coğrafyası olma tehlikesi ile yüz yüze bulunmaktadır.

Uyuşturucu, alkol, kumar ve fuhuş gibi kötülükler, insanların doğal, normal ve insanî ihtiyaçları değildirler. Bu kötülüklerin ve bağımlılıkların hepsi, anormal ve patolojik toplum anlayışı ve toplumsal ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Kişiler arkadaş ve sosyal çevrelerinde uyum sağlamak ve yakın çevreleri tarafından kabul edilmek için genellikle alkole, uyuşturucuya ve kumara başlamakta, bulaşmakta, bağımlılaşmakta ve buharlaşmaktadırlar.

Bütün bağımlılıkların kaynağı psikolojik ve sosyolojiktir. Diğer insanlarla ilişki kurmak ve toplum tarafından kabul edilmek için uyuşturucu ve alkol kullanmak, kumar oynamak gibi ön şartlar olamaz. İnsanlarla kuracağımız ilişkilerde onların ahlâkî ve manevî özelliklerini, kitaba ve düşünmeye ilgilerini, felsefe, sanat ve bilim alanlarındaki gayretlerini esas almalıyız.


Kendisini insanî açılardan geliştirmeye çalışan her kişinin desteklenmesi, takdir görmesi ve onaylanması gerekmektedir. Alkol, uyuşturucu, fuhuş ve kumar gibi bağımlılıklar, sosyal ve insanî kabul gerekçesi değil, bilâkis kişiyi toplumdan uzaklaştıran ve marjinalleştiren facialardır.

Alkolizmi, kumar ve uyuşturucu bağımlılığını veya fuhşu ilaç veya polisiye tedbirlerle tedavi edemeyiz. Kişiler bütün bağımlılıkların ve kötülüklerin tuzağına sevgi, ilgi ve merhamet yokluğundan dolayı düşmektedirler. Bütün bağımlılıkların panzehri, birbirimize göstereceğimiz sevgi, saygı, merhamet ve ilgidir. Sevgi ve merhamet gelince bütün insanî eksiklikler tamamlanmakta, bütün bağımlılıklar buharlaşmaktadır.

Uyuşturucuya, kumara, fuhşa ve alkole bağımlı bir harabeye dönüşmek yerine, birbirimize insan olarak bağlı olan canlı ve dinamik varlıklar olmalıyız. Maddeye bağımlılığı değil, insana bağlılığı benimseyen, içselleştiren ve uygulayan bir yaşam kültürüne ihtiyacımız var.

Uyuşturucu, alkol ve fuhuş gibi kötülükler, fizyolojik anlamda esarete neden olduğu gibi, psikolojik anlamda da çaresizlik ve çöküntü oluşturmaktadır. Madde, fuhuş ve kumar tuzağına düşen kişiler, ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerinin bu kötülüklerden kurtulamayacaklarına, hayatlarını bu kötülüklere teslim etmekten başka bir yollarının olmadığına inanmaktadırlar.

Uyuşturucu, alkol, kumar ve fuhuş gibi kötülükler, insanda “öğrenilmiş çaresizlik” dediğimiz psikolojik çöküntüyü yaratmaktadırlar. Kişilerin, bu kötülüklerin yarattığı içselleştirilmiş çaresizlik psikolojisinden kurtularak kendilerini ve hayatlarını güçlendirmeyi ve tahkim etmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. İnsan kendisinin güçlü, uyuşturucu, alkol ve kumarınsa birer yanılsamadan başka bir şey olmayan zafiyetler olduğunun farkına varmalıdır.

Bu tür bağımlılıkların arkasında hayatla kurulan çarpık ve yoz bir anlayış bulunmaktadır. Çoğu kişi haz ve keyif veren deneyimler yaşamak için uyuşturucuya, kumara ve alkole başlamaktadır. Alkolsüz, uyuşturucusuz ve kumarsız bir hayatın sıkıcılığı ve monotonluğundan kurtulmak için başlayan bağımlılıklar, zamanla bütün hayatı esir almaya başlamaktadır.

Bağımlı hâle gelen kişi, bütün hayatını uyuşturucu ve alkol kullanmanın, kumar oynamanın hizmetine sokmaktadır. Yaşam için kullanmak ile başlayan uyuşturucu, alkol ve kumar bağımlılıkları, kullanmak için yaşamak olarak ifade edebileceğimiz, “canlı olarak mezara gömülmek” anlamına gelen bir sonuç doğurmaktadır. Herkesin, hayatı ve insanı her türlü maddenin ve bağımlılığın üstünde tutan, insana en güzel şekilde yaratılmış en şerefli varlık olarak bakma bilincinin farkında olması gerekmektedir.

İnsan, kendisine insanî anlamda hak ettiği değeri göstermeli!

Hayata ve insana madde gibi kullanılacak nesneler gibi bakmanın çok ciddî sonuçları bulunmaktadır. Bugün ülkemizde çocuk kaçırma olayları artış göstermektedir. Özellikle yaz aylarında artış göstermesi ve bu olaylara sıradan vakalarmış gibi alışmak bakımından tehlikeli iki gelişmeyi not etmeliyiz. Birçok çocuğun kaçırıldığına, tecavüz edildiğine ve öldürüldüğüne dair haberlere gazetelerin üçüncü sayfalarında rastlamak mümkün. Birçok çocuğun fidye almak için kaçırıldığını da biliyoruz.

Ülkemizde cinsel istismara ve saldırıya uğrayan çocuk sayısının yıllık olarak 500 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Çocukların, patolojik kişilerin veya suç örgütlerinin hedefi olmaları, ülkemizde “kaçırılan, işkence edilen, tecavüz edilen ve öldürülen çocuklar” şeklinde çok ciddî bir sosyal ve insanî problemin oluşmasına neden olmaktadır. Çocuğu kaçıran, ona tecavüz ve işkence ettikten sonra öldüren kişinin psikolojik ve zihinsel altyapısının iyi bir şekilde sorgulanması lazımdır.

Maddeye bağımlılığı değil, insana bağlılığı benimseyen, içselleştiren ve uygulayan bir yaşam kültürüne ihtiyacımız var.

Uyuşturucu, alkol, fuhuş ve kumar gibi kötülüklere bağımlılık düzeyinde köle olunduğu gibi, çocuğu kullanmayı, işkence etmeyi ve öldürmeyi haz ve heyecan kaynağı gören vahşi ve anormal bir hastalıklı tip ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği de maalesef mevcuttur.

Çocuğu, kaçırılan, işkence ve tecavüz edilen, en sonunda öldürülen veya çocuktan maddî kazanç elde edilen bir nesne olarak gören patolojiyle mücadele edilmesi, hepimizin ahlâkî, insanî, dinî ve manevî görevidir. Çocuklarımızın bilgisayar, internet ve madde bağımlısı olmalarına yol açacak ortamlar, davranışlar ve gelişmeler konusunda dikkatli olmamız gerekmektedir. Çocukların fizyolojik ihtiyaçları kadar psikolojik, manevî, sosyal ve ahlâkî açılardan gelişmeleri için çaba sarf etmeliyiz.

Çocuğu kaçırılacak, işkence ve istismar edilecek zayıf ve çaresiz bir nesne olarak görmek yerine, ona, insanlığı en özel şekilde temsil eden varlık olarak bakmalıyız.

Bonzai tehdidi

Sentetik bir uyuşturucu olan bonzai maddesi, çocuklarımız ve gençlerimiz için büyük tehlike olmaya başlamıştır. Bonzai kullanımının on ve yirmi beş yaş arası çocuk ve gençler arasında yaygınlaşması, bütün toplumu tehdit eden bir durumdur. Her köşe başında kolaylıkla bulunabilen, bir içimliği üç beş liraya satılan, tek bir kullanımda bile bağımlılık yapabilen bonzai kullanımı yüzünden çoğu ergenlik döneminde olan genç, hayatını kaybetmektedir.

Bonzai tehdidi, bir kâbus gibi bütün toplum kesimlerini etkisi altına almış bulunmaktadır. Bütün polisiye tedbirlere rağmen bonzai kullanımı azalmamakta, bilâkis artış göstermektedir. Çocuklar ve gençler, genellikle en yakınları olan akrabaları eliyle bonzai gibi uyuşturucu madde kullanma tuzaklarına düşürülmektedirler. Çocuklarımızın yakınlarında olan kişiler, özellikle akrabalarımız konusunda çok dikkatli olmamız gerekmektedir. Çocuklar ve gençler, bonzai kullanımını bir bağımlılık olarak değil, günün popüler modası olarak görme eğilimindedirler. Bonzainin gençlerin modası olarak görülmesi, onun kullanımının artmasına da neden olmaktadır. Bonzai kullanımının katbekat artması sonucu bu bağımlılığın neden olduğu ölümlerde de büyük artışlar gerçekleşmektedir.

Çocukların ve gençlerin bonzaiye yönelmeleri üzerinde ciddiyetle düşünmeliyiz. Çocuklarımızı ve gençlerimizi sağlıksız bir zihniyet ve dünya görüşüyle yetiştiriyoruz. Hayatta tek amacın haz veren her nesneyi tüketmek olduğu şeklinde hedonist ve materyalist bir anlayışı, çocuklarımızın yetişme biçimi ve yaşam felsefesi hâline getirdik. Ölüme gitme pahasına çocuklar ve gençler kolaylıkla bonzai gibi maddeleri haz yaşamak için kullanmaktadırlar.

İnsanımıza, haz vereni tüketmek yerine, hak olanın peşinde olmayı değer hâline getirmeyi fark ettirecek yeni bir zihniyet değişimini sahici anlamda geliştirmemiz gerekmektedir.

Çocukların ve gençlerin kolaylıkla bonzai zehrini kullanmalarını sağlayan şey, içinde bulunduklarını sandıkları, kendilerini dışlanmış, yalnız ve marjinalize edilmiş olma şeklindeki duygusal sıkışmışlık durumudur. Çocuklar ve gençler, yaşadıkları marjinalize edilmişlik ve yalnızlık şeklindeki bu sıkışmışlık durumunu aşmak için bonzaiye yönelmektedirler. Başka bir ifade ile kişiler, bonzaiye “yeni bir çıkış yolu” olarak bakmaktadırlar. Bonzainin bir yeni yaşam aracı değil, bir ölüm yolu olduğu konusundaki farkındalığın geliştirilmesi lazımdır.

Çocuklarımızı ve gençlerimizi dışlamadan, yargılamadan ve onları yalnızlığın sıkışmışlığına itmeden onlarla verimli ve üretken ilişkiler kurmak konusunda kendimizi geliştirmeliyiz.

Kumar, uyuşturucu, fuhuş ve kumar gibi bağımlılıklara çok erken dönemlerden itibaren esir olan çocuk ve gençlerimizin mevcut olduğu gerçeğiyle bütün toplum olarak yüzleşmeli, kendimizi sorgulamalı ve bu şok edici gerçekle güçlü bir şekilde başa çıkmanın yollarını öğrenmeliyiz.

Sevgiye, saygıya, merhamete ve ilgiye dayalı insanî bağlılıklar geliştiremediğimiz için, insanlarımız içlerindeki boşluğu, mutsuzluğu ve anlamsızlığı bonzainin, uyuşturucunun, çocuk kaçırmanın, fuhşun ve kumarın karanlık ve kirli bağımlılığında tatmin etmeye çalışmaktadırlar. Bonzai, bugün ölümü temsil eden bir bağımlılık türü hâline gelmiştir. Bonzai, bağımlılık ve ölümle hepimizi buharlaştırmadan önce, bütün toplum olarak birbirimize bağlı insanlar hâline gelerek bütün bağımlılıkları buharlaştırmamız mümkündür.