Bölgesel güç olarak Avrasya Ekonomik Birliği’nin geleceği

Bölgesel bir örgüt olarak iktisadî amaçlarla kurulan Avrasya Ekonomik Birliği’nin küresel bir güce dönüşmesi, kısa vadede mümkün görünmemektedir. Üye ülkeler arasında ekonomik değerler bakımından büyük farklar söz konusudur. Rusya, her anlamda diğer üye ülkelerin üzerinde değerlere sahiptir. Dolayısıyla üyeler arasındaki farklılaşmanın zamanla kapanmasından çok artması ve kriz doğurması ihtimâli yüksektir.

DEVLETLERİN uluslararası alanda ortak sorunlarını çözmek için örgütlenme yoluna gitmeleri, uluslararası kuruluşların doğmasına neden olmuştur.

Bununla birlikte, uluslararası entegrasyon girişimleri ve birlik oluşturma fikri, aktörlerin kendi ulusal ve uluslararası çıkarları üzerine inşâ edilmiştir. Dolayısıyla siyasal, ekonomik, toplumsal ve dinî nedenlerle beraber ideolojik ve çıkar amaçlı nedenler, bütünleşme hareketlerinin ortaya çıkmasında rol oynamıştır.

Küreselleşme ile değişen ilişkiler ve dekolonizasyon sürecinin tamamlanıp ulus-devlet sayılarının artması, entegrasyon hareketlerini ve örgütlenmelerini de arttırmıştır. Küreselleşme olgusu ile birlikte hem uluslar ve devletler, hem de bunlar arasındaki ilişkiler daha karmaşık ve birbirine bağımlı hâle gelmiştir.

Yeni iktisadî düzende, uluslararası ticarette serbest ticaret yaklaşımı benimsenmiş ve dış ticarette kısıtlayıcı uygulamaların kaldırılması hedeflenmiştir. Küresel ticaretin serbestleştirilmesi için başlatılan ekonomik entegrasyonlardan en önemlisi, Avrupa Birliği’nin kurulmasıdır. Bununla birlikte SSCB’nin dağılması sürecinden sonra önemi daha fazla artan Avrasya bölgesinde oluşturulmuş olan ekonomik entegrasyon hareketleri de dikkat çekmektedir.

Gerek jeopolitik, gerekse jeostratejik konumu gereği tarih boyunca birçok toplumun hâkimiyet mücadelesi verdiği, kadim medeniyetlerin doğduğu siyasal, ekonomik ve kültürel öneme sahip bir bölgedir Avrasya.

Tarihsel süreçte Avrasya, önemini hiçbir zaman kaybetmemekle beraber, bölgesel ve küresel devletlerin bu coğrafya üzerindeki güç mücadelesi ve etkin olma istekleri de hâlen devam etmektedir.

Bununla birlikte, SSCB’nin dağılmasından sonra Türk cumhuriyetleri ve Sovyetlerden ayrılan diğer devletler, kazanmış oldukları bağımsızlıklarını pekiştirmek, ulusal güvenliklerini emniyet altına almak, ekonomik sorunlarını çözmek ve uluslararası sisteme entegre olmak için bölgesel ve bölge dışı aktörler ile işbirliği, organizasyon üyelikleri ve ikili ilişkiler gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bu bağlamda Avrasya bölgesine yönelik entegrasyon ve oluşumların içinde yer almışlardır.

Rusya ise dağılmanın ardından bölgedeki eski gücünü ve itibarını tekrar kazanmak için bu devletlerin üzerindeki nüfûzunu arttırma girişimlerinde bulunmuştur. Bu amaçla Bağımsız Devletler Topluluğu, Şangay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulmasına öncülük etmiştir.

Ekonomik gerekçelerle kurulmuş olan Avrasya Ekonomik Birliği’nin geleceği konusunda tartışmalar devam etmektedir. Bölgesel bir örgüt olarak iktisadî amaçlarla kurulan bu örgütün küresel bir güce dönüşmesi kısa vadede mümkün görünmemektedir. Üye ülkeler arasında ekonomik değerler bakımından büyük farklar söz konusudur. Rusya, her anlamda diğer üye ülkelerin üzerinde değerlere sahiptir. Dolayısıyla üyeler arasındaki farklılaşmanın zamanla kapanmasından çok artması ve kriz doğurması ihtimâli yüksektir.

Rusya’nın bu projeyi ekonomik ortaklık ile sınırlı tutmak istemediği aşikârdır. Rusya’nın esas hedefi, bu örgütün ifade ettiği yumuşak güç aracılığıyla eski Sovyet coğrafyası olarak gördüğü Avrasya’nın önemli bir bölümünde kendi küresel etkinliğine entegre olacak bir hegemonya oluşturabilmektir.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu gibi, üye ülkeler ve üye olması beklenen diğer ülkeler arasında tarihten gelen sorunların varlığı da birliğin geleceğini olumsuz yönde etkileyen unsurlar arasında yer almaktadır. Buna karşın, üye ülkelerin Çin ile ekonomik işbirliğini geliştirmek için bazı anlaşmalar imzalamaları ve Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin Nisan 2019’daki zirvesinde Putin’in iki hareketin birleştirilmesi yönünde yapmış olduğu açıklamalar da gelecekte Çin’in birliğe üyelik durumunun oluşabileceği ihtimâlini doğurmaktadır.

Şayet Çin ve İran gibi, bölgede yer alan güçlü aktörlerin birliğe dâhil olmaları durumu gerçekleşirse, uzun vadede Avrasya Ekonomik Birliği’nin küresel bir aktör olması muhtemeldir.

Görüldüğü üzere, kuruluş süreci yeni sayılabilecek nitelikte olan bu ekonomik entegrasyon hareketinin geleceği hakkında net söylemlerde bulunmak mümkün değildir. Değişen ve gelişen uluslararası/bölgesel konjonktüre göre Avrasya Ekonomik Birliği’nin de geleceği şekillenecektir.