
ÇİN, BM İnsan Hakları Toplantısında yine beyaz propagandalarına devam etmek için kadın hakları ve etnik grupların dil, yazı ve kültürünün korunduğunu iddia ederek sistematik soykırımı yalanlamaya çalıştı.
Cenevre’de düzenlenen toplantıda Çin, Doğu Türkistan’daki insanlık dışı suçlarını çeşitli yollarla inkâr etmeye yeltendi. Çin propaganda ajansı Global Times’te yer alan bilgiye göre, 3 Temmuz’da Cenevre’de gerçekleşen BM 53’üncü İnsan Hakları Toplantısı sırasında, Uygur kadın ve kızlarına yönelik çeşitli suistimal, ceza kamplarında toplu tecavüz, zorla kısırlaştırma ve kürtaj, ayrıca zorla çalıştırma suçlarını inkâr etmek için sözde Çin İnsan Hakları Araştırma Derneği, “Çin’de İnsan Hakları Kavramı ve Uygulamaları” adlı sahte bir propaganda konferansı düzenledi.
Konferansta konuşan Lanzhou Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde öğretim görevlisi olduğu iddia edilen Li Liang isimli bir Çinli, “Bazı Batı medyasında çıkan haberler, insanlara genellikle, “Xinjiang (Doğu Türkistan) kadınlarının zayıf, aciz ve geri kalmış olarak yanlış bir izlenim veriyor. Oysa gerçek durum farklı” diyerek soykırımı yalanlamaya çalıştı.
Öte yandan BM İnsan Hakları Konseyi 53’üncü Oturumu devam ederken, Çinli delegeler, rejimin Doğu Türkistan’da Uygur dili, kültür ve medeniyetine yönelik yasaklamaları tümüyle inkâr etmeye çalıştılar. Çin’in Xinhua Haber Ajansı’na göre, Doğu Türkistan’daki sözde Xinjiang Üniversitesi Çin Dili ve Edebiyatı Enstitüsü Çin Dili Bölümü Müdür Yardımcısı Zhang Dengke, ilgili oturumda, “Xinjiang (Doğu Türkistan) çok etnikli bir bölgedir ve her millet kendi dilini günlük yaşamda dilediği gibi kullanabilme şansına sahiptir. Her ülkede olduğu gibi Çin’in de devlet dili politikası vardır” şeklinde yalan söyledi. Etkinlikte konuşan Zhang Dengke, “Çin Devleti, ortak bir dil ve yazı kullanımını şiddetle teşvik ediyor ve standartlaştırmaya çalışıyor. Aynı zamanda tüm etnik grupların kendi dillerini ve yazılarını kullanma ve geliştirme özgürlüğünü koruyor. Azınlıklar dillerini yargıda, hükümette, eğitimde, medya ve çeşitli platformlarda, radyo-televizyonda, internet ve sosyal iletişim alanlarında yaygın olarak kullanmaktadırlar. Bunun yanı sıra Moğolca, Tibetçe, Uygurca, Kazakça ve Kırgızca alfabesiyle kodlanmış yazı karakter setleri, klavyelere entegre edilmiştir. Bu konuda Çin Hükümeti olarak belirli standartlar belirlenmiş ve çeşitli çalışmalar yürütülmüştür” şeklinde palavralar attı.
Çin zulmünden kaçarak güvenli ülkelere sığınan kamp tanıklarının ve Uygur Türkü kadınların maruz kaldıkları zulümlere ilişkin ifadeleri ve de insan hakları araştırmacıları tarafından yayınlanan araştırma raporları ile Çin medyasından sızan bazı veriler, Doğu Türkistan’daki Uygur kadınların çeşitli baskılarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
(Sözde) Çin İnsan Hakları Araştırma Derneği, Doğu Türkistan halkına yönelik keyfî tutuklama, zorla çalıştırma ve sistematik soykırımı örtbas etmek için Cenevre’de, “Xinjiang’da zorla çalıştırma asla olmadı” adı altında yalan propaganda konferansı da organize etti. Komünist rejim ile yönetilen Çin Devleti’nin etkisi ve baskısı altında olan Kaşgar Üniversitesi Hukuk ve Politika Enstitüsünden Doç. Nasırcan İbrahim adındaki Uygur asıllı bir şahıs da BM toplantısında yalan ifade vererek, “Bütün etnik gruplara mensup insanlar çalışmakta özgürdürler. Kariyerlerini kendileri belirleme hakkına sahiptirler ve Xinjiang’da zorla çalıştırma diye bir şey yoktur” şeklinde konuşarak soykırımı yalanlamaya çalıştı.
Gözlemciler, Çin rejiminin son zamanlarda Doğu Türkistan’daki soykırım suçlarını ve İslâm karşıtı radikal baskıcı politikasını örtbas etmek için yalancı şahitler aracılığıyla toplumu kandırmaya çalıştığını, oysa Müslümanların en temel dinî inancına yasaklamalar getirdiğini ve bundan dolayı milyonlarca kişiyi “aşırı dinci” yaftasıyla toplama kamplarına veya hapse mahkûm ettiklerini, Uygurları köle işçi olarak çalıştırdıklarını, kamplarda kadınlara toplu tecavüz ve zorunlu kürtaj, zorla kısırlaştırma gibi ağır insanlık dışı işkenceler yapıldığını belirtiyorlar. Onlarca ülke bu durumu “soykırım” olarak tanımlamışken, sahtekâr Çinli yetkililerin BM toplantılarında yalancı tanık kullanmalarının, aslında soykırımın bariz bir göstergesi olduğu ifade ediliyor.
Çin rejimi bir yandan Doğu Türkistan halkını toplama kamplarına gönderirken, diğer yandan binlerce insanı Çin’e transfer ederek düşük ücretle çalışmaya zorluyor. Bunun yanı sıra Çinlileri, yüksek maaş, bedava konut ve tarıma elverişli topraklar tahsis ederek Doğu Türkistan’a yerleştiriyor.
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün (ASPI) raporunda, dünya çapında tanınmış Batılı 83 markanın tedarik zincirlerinin Uygurların zorla çalıştırılmasından yararlandıkları gösteriliyor. Buna ek olarak, 9 Avrupa menşeli şirketi de kapsayan şekilde dünya çapında önemli görülen teknoloji, otomobil, ayakkabı ve giyim şirketleri de Çin ile suç ortaklığı yapıyor.
Yine Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nden bir ekibin kamu verileriyle Uygurların Çin eyaletlerine sürgün edilmelerinin özellikle son zamanlarda hız kazandığı ve Uygurların millî değerlerini benimsemeleri yahut dinî inançlarına bağlı olmalarına katiyen izin verilmediği gözlemleniyor. Raporda listelenen 83 şirket arasında Almanya’nın BMW, Bosch, Mercedes-Benz, Puma ve Siemens; İtalya’nın Caddy; İsveç’in H&M ve Electrolux, Filipinler’in Jack&Jill; Fransa’dan Lacoste ve İspanya’dan Zara gibi muteber şirketleri bulunuyor. H&M gibi bazı markalar, soykırımla suçlanmasının ardından Çin’le ilişkilerini kestiklerini duyurmuşlardı.
Çin’in Doğu Türkistan’a götürdüğü gazeteciler baskı ve zulmü görmediler (!)
ÇİN’in misafiri olarak Doğu Türkistan’a götürülen Çindaş Türk gazetecileri, kendilerine gösterilen Çin kukla tiyatrosunu izledikten sonra, yine Çin’in gözüyle, kendilerine ısmarlanan izlenimlerini aktardılar.
ÇKP yönetimi işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar ve Kazaklar başta olmak üzere diğer Türk halklara yönelik işlenen insanlık suçları ile etnik soykırım, Türkiye kamuoyunda ve uluslararası toplumda büyük ilgi ve artan bir tepki ile gündem olmaya devam ediyor.
MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin Filistin lideri Mahmud Abbas’ın Doğu Türkistan’daki soykırımı destekleyen açıklamasına karşı gösterdiği son derece önemli ve değerli açıklamasının ardından Türkiye’deki diğer siyâsî partilerden de Doğu Türkistan meselesi ile ilgili art arda açıklamalar geldi. AK Parti, MHP, GP ve İyi Parti mensubu milletvekillerinin TBMM’de yaptıkları konuşmaların yanında birçok grup, işgalci Çin’in Ankara Büyükelçiliği önünde bir kez daha harekete geçti.
İşgalci Çin yönetimi, bu insanlık suçlarının üzerlerini örterek gizlemek için, özellikle Çin’in Uygur zulmünü hiç görmeyen ve hatta mazlum Uygurları suçlayan, adeta ÇKP’nin Türkiye’den devşirdiği Çindaş gazetecileri 9-13 Temmuz tarihleri arasında Doğu Türkistan’a götürerek başkent Urumçi, Kaşgar ve Turfan kentlerinde önceden hazırlanan Çin tiyatrosu sahnelerini ziyaret ettirdi.
ÇKP Merkez Komitesine bağlı olarak Türkiye’de Çin propagandası yapan Çin Uluslararası Radyosu’nun (CİR-TÜRK) haberine göre, Çin’in misafiri olarak Doğu Türkistan’a götürülen Çindaş Türk gazetecileri, kendilerine gösterilen Çin kukla tiyatrosunu izledikten sonra Çin radyosuna soykırımcı Çin’in gözü ile izlenimlerini aktardılar.
“Gökhun Göçmen (Çin Medya Grubu İstanbul Temsilcilisi), Doğu Türkistan’da (işgalci Çin’e ve Çincilere göre Xinjiang) bol bol fotoğraflar çekti. Turfan’daki bir e-ticaret firmasını ziyaret ettiğinde firmanın canlı yayın satışına da katıldı. Göçmen, Xinjiang’ın dikkat çeken bir yer olduğunu söyledi. Xinjiang’ın tarihten beri farklı etnik grupların toplu hâlde yaşadıkları bir bölge olduğuna işaret eden Göçmen, Xinjiang toplumunun istikrarlı olması, ekonomisinin gelişmesi ve kültür çeşitliliğinin korunmasıyla Xinjiang’ın daha dinamik hâle geldiğini dile getirdi. Göçmen, Türkiye’ye döndükten sonra kendi çektiği video ve fotoğraflarla dünyaya gerçek Xinjiang’ı anlatacağını belirtti.”
“Hasan Bögün (yazar ve yorumcu), bölge hakkında gerçek bilgileri edinmek için bölgenin farklı etnik gruplarıyla yakından temas kurmanın kendisinin uzun zamandır talebi olduğunu kaydetti. Ziyaretin mükemmel geçtiğine dikkat çeken Bögün, farklı etnik grupların uyum içinde bir arada yaşadıklarını gördüğünü söyledi. Bögün, daha fazla yabancı araştırmacı ve akademisyenin Xinjiang’a gelip bu toprakta meydana gelen değişimlere tanıklık etmelerini ümit ettiğini dile getirdi. Xinjiang halkının yaşam koşullarında iyileşme için tüm tarafların katkı yaptığını kaydetti.”
“Kamil Erdoğdu (gazeteci), Çin’in insan hakları dâvâsının başarılı bir şekilde geliştiğini ve gözle görülür ilerlemelerin kaydedildiğini ifade etti. Erdoğdu, Batılı basın kuruluşlarının haberlerinin, Xinjiang’a olan duygusunu etkilemeyeceğini belirtti. Kıdemli bir Türk gazeteci olan Erdoğdu, yıllar önce Xinjiang’i ziyaret etmişti. Xinjiang’da yerden göğe kadar değişimlerin olduğunu hatırlatan Erdoğdu, ‘Xinjiang’a ilk geldiğimde caddelerde bu kadar araba yoktu ve uçuşlar da sınırlıydı. Trenin hızı da yavaştı. Günümüzde burada gökdelenler çok görülüyorken ulaşım koşulları çok kolaylaştırıldı. Hızlı trenle Urumçi’den Turfan’a sadece 50 dakikada ulaşılır. Erdoğdu, Batılı basın kuruluşlarının Çin’in insan hakları konusu için bir şeyler uydurmaya çalıştıklarını ama bunların gerçek olmadığını vurguladı. Erdoğdu, ‘Xinjiang’a gelirseniz buradaki gerçek durumları görürsünüz, Xinjianglıların mutlu hâlde yaşadıklarını ve Xinjiang’ı güzel bir geleceğin beklediğini göreceksiniz’ dedi.”
“Mehmet Ali Güller (Cumhuriyet Gazetesi), Çin Hükümeti’nin desteğiyle Xinjiang’ın ülkenin en hızlı gelişen bölgelerinden biri hâline geldiğini hatırlattı. Son yıllarda Xinjiang’ın birçok uluslararası fuar ve konferansın düzenlendiği yer olduğuna ve burada uluslararası iş birliğinin gerçekleştirildiğine dikkat çeken Güller, bunların Xinjiang’ın modern İpek Yolu’nun önemli bir noktası olduğunu ve büyük gelişme potansiyeli taşıdığını kanıtladığını söyledi.”
Uygur Araştırmaları Merkezi Başkanı Hamit Göktürk ise, bu sözde gazetecilere şu hususları hatırlattı:
“1. Yukarıda isimleri ve izlenimlerini yazdıkları belirtilen Çindaş gazeteciler, Çin işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan normal ve sokaktaki bir Uygur ile asla temas etmediler, ettirilmediler. Çin işgal yönetiminin önceden kulaklarını çekerek şantaj ve tehditle kurguladığı Çin kuklası, Hitay mollası ve din düşmanı Abdurrakip ve benzeri komünist imamlarla görüştürüldüler. Bu nedenle Çin’in dünyada ayyuka çıkmış, ifşa ile rezil rüsva olmuş baskı, zulüm ve soykırım cinayetlerini hiç görmediler. İzlenimlerinde bunlardan hiç söz etmediler.
2. Doğu Türkistan, Komünist Çin tarafından 1949 yılında zorla işgal edilmiş bir Türk yurdudur. Çin, bu ülkede işgalci, yabancı bir güçtür. Çin bu ülkeyi 74 yıldan beri sömürmekte, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını zorla gasp ederek Çin’e taşımaktadır. Bu ülkenin asıl sahiplerini işsizliğe, yoksulluğa ve açlığa mahkûm etmektedir. Ülkeyi Çinlileştirmek için bu zengin kaynakları kullanarak demografik asimilasyon amacı ile etnik Han Çinlilerini bölgeye yerleştirmektedir.
3. ÇKP işgal yönetimi, 2017 yılından beri ‘aşırılık ve terörle savaş’ kampanyası ile bölgeyi dünyadan tecrit etmiştir. Faşist Hitler’den ilham ve örnek alarak ülke genelinde kurduğu Çin tipi Nazist toplama kamplarında 1-3 milyon arasında Uygur, Kazak ve diğer Türk halklarını haksız ve hukuksuz olarak hapiste tutmaktadır. Bu toplama kamplarındaki tutuklulara insanlık dışı zulüm ve işkenceler uygulamakta, Uygur kadınlar soykırım amacı ile zorla kısırlaştırılmakta, genç kadınlara ise sistematik taciz uygulanmaktadır.
4. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, AK Parti Bursa Milletvekili Osman Mesten, Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, İyi Parti Milletvekilleri Bilal Bilici ve Selçuk Türkoğlu başta olmak üzere birçok milletvekili ve siyasi, açıklamaları ile sizin bu Doğu Türkistan izlenimi olduğunu ileri sürdüğünüz sözleri yalanlamaktadır.
5. ÇKP işgal yönetiminin Doğu Türkistan’daki bu ağır insan hakları ihlâlleri 31 Ağustos 2022 tarihinde BM İnsan Hakları Yüksek Konseyi’nde ‘insanlık ve soykırım suçu’ olarak açıklanmıştır.
6. BM başta olmak üzere bütün uluslararası platformlarda hemen hemen her hafta Çin’in Doğu Türkistan Türklerine yönelik sistematik soykırım cinayetleri gündeme getirilerek tartışılmakta ve Çin yönetimine bu insanlık dışı cinayetlere son vermesi için çağrılar yapılmaktadır.
7. Türkiye’de yaşayan 30 bin Doğu Türkistanlı başta olmak üzere dünyanın 4 kıta ve 28 ülkesinde yaşayan Doğu Türkistanlılar, 2017’den beri Doğu Türkistan’daki aile ve yakınları ile hiçbir şekilde haberleşememektedir.
8. 2017’den beri Doğu Türkistan ile karşılıklı seyahat başta olmak üzere her türden iletişim yasaklanmıştır. Aileler, yurt dışındaki yakınları ile temas kurduklarında suçlu olarak gözaltına alınmaktadır.
9. Uygur Türkleri, ülkelerinde vefat eden aile ve yakınlarının ölüm haberlerini aylar sonra dolaylı yollardan alabilmekte, ancak gıyabı cenaze namazları kılabilmektedirler.
10. Çin’in Doğu Türkistan’daki Hitler faşizminden örnek ve ilham alarak kurduğu toplama kamplarından kurtulabilenlerin yürek yakan ve nefret uyandıran açıklamaları Türkiye’de ve tüm dünyada büyük tepki oluşturmuştur.
11. İşgalci Çin’in Doğu Türkistan Türklerine yönelik baskı, zulüm ve insanlık suçları ile soykırım cinayetlerinin hepsini buraya yazmak asla mümkün değildir.
12. Sizleri Çin, bütün masraflarınızı karşılayarak Doğu Türkistan’a götürdü ve önceden hazırlanan Çin tiyatrosunu seyrettirdi. Sizler Çin işgal yönetiminin gösterdiği mekânları ve konuştuğunuz ÇKP yetkililerinin anlattıkları ile Çin’in direktifleri doğrultusunda izlenimlerini yazdınız. Siz sokaktaki bir Uygur’la asla görüşmediniz, görüştürülmediniz. ÇKP’nin yayın organında ‘izlenim’ diye yazdıklarınızın tamamı düzmece ve Çin yalanlarıdır. Ve asla inandırıcı değildir.
13. Çin usulü gazetecilik yerine gerçek gazetecilik yapmak istiyorsanız, Çin’in Doğu Türkistan’daki insanlık suçları ile soykırım cinayetlerinden kaçarak ülkemize sığınan ve İstanbul’da yaşayan ÇKP mağduru 30 bin Doğu Türkistanlı ile yüz yüze görüşün, onları da dinleyin. Çin’de size gösterilenlerle Çin’in mazlumu Uygurların anlattıklarını karşılaştırın ve düşüncelerinizi doğru tahlil ederek gerçekleri yazın. O zaman gerçekten gazeteci olmuş ve gerçek gazetecilik yapmış olursunuz.
14. İnsan olmanın onuruna inanmış ve vicdanınızın sesini dinleyerek gerçek ve tarafsız gazeteciliğin kurallarına uygun gazeteci-yazar olmak isterseniz, Çin zulmünden kaçarak ülkemize gelen ve İstanbul’da yaşayan Uygur Türkleri ile görüşmek isterseniz, yardımcı olmaya hazırız.”
https://www.ishaanxi.com/c/2023/0705/2883712.shtml
https://baijiahao.baidu.com/s?id=1770581709527290327&wfr=spider&for=pc
https://baijiahao.baidu.com/s?id=1770623360867446282&wfr=spider&for=pc
http://www.news.cn/world/2023-07/04/c_1129730822.htm
https://m.guancha.cn/politics/2023_07_04_699549.shtml
http://www.uyghurnet.org/isgalci-cinin-dogu-turkistana-goturdugu-turk-gazeteciler/
https://criturk.com/bir-gormek-bin-duymaktan-iyidir/
https://rhaajans.com/haber/15781170/cri-turk-fm-yorumculari-cinin-xinjiang-uygur-ozerk-bolgesinde