Bizimkilerin maşallahı var, bütün atışlar tam isabet

Atmaca, Bozdoğan, Cirit, Çakır… Alfabetik sırayla gidiyor. A’dan itibaren her harfe bir füze yapılmış. D, E, F atlandıktan sonra devamı gelmiş. Gökdoğan, Göktuğ, Hisar… Son harfe kadar yolu var. Uzak mesafeye tam anlamıyla nokta atışı yapan füzeler üretenlerin duacısıyız. “Yerli ve millî” sözünden hoşlanmayanların kulakları zonklasın!

İKİ yüz metre atışı yapılacak. Öncesinde tam teçhizatlı koşu. Saha etrafında iki tur at, gel ve atış noktasında tüfeğinle uzan.

Nefes nefese.

Yatıp tüfeği doğrultunca, namlunun ucu dalgaya tutulmuş geminin burnu gibi inip kalkıyor.

İki yüz metre ne kadar uzak mesafeymiş meğer!

Koşarken sırtta taşınan, “teçhizat” denilen malzemenin giderek ağırlaştığını, koşunun sonuna doğru bir beygir yüküne denk hissedildiğini de kaydetmek gerek.

Uzaktaki hedef ise ufacık görünüyor.

Nefesi tut, tetiği çek.

Söylerken basit.

Üçer mermi attıktan sonra kimin ne vurduğunu tespit etmek için komutla beraber kalkıp hedefe doğru yürüyüş.

Heyecan dorukta.

Yamulan adımlarla hedef kâğıdı yanına varınca umulmadık bir netice.

Üç delik yan yana.

Tam istenildiği gibi ufak bir üçgen oluşmuş.

Diğerleri arasında sadece bir isabet kaydeden var, iki isabet kaydeden var. Arada bir üç vurulmuş. Hiç vuramayan da olmuş. Komutan “Karavana” deyip güler.

Fakat öfkeli bir gülüş bu. Öfkeye 360 derecelik bir tur attırmış, sert tepki göstermenin bütün seviyelerini geride bırakmış, acı acı gülüşe ulaşmış. Aşırı ravaktan dolayı tadından yenmez duruma gelmiş bayram tatlısı gibi.

Az mermi isabet ettiren ve karavanadan dolayı acı gülüşe muhatap olan askerlerin savunmaya geçişi görülesi bir sahne.

“Komutanım, bu tüfeklerin ayarı bozuk.”

“Koşudan dolayı nefes nefese kaldığım için tutturamadım.”

“Nişan aldığım zaman hedefi tam görüyordum. O sırada tetiği çektim ama…”

Komutanın hoşgörüsüyle söylenmiş sözler bunlar.

Benim kâğıttaki üç noktayı görünce takdir edeceğini sandım. Yorgunluğum bir anda geçti. Onun tepkisi ise hiç beklemediğim yerden geldi.

“Terörist misin yoksa?”

“Yok, değilim.”

“Hem askere geç geliyorsun, hem koşuda zorlanıyorsun, hem üçte üç yapıyorsun!”

“Avcı olduğum içindir.”

Etraftakilere döndü “Utanın, utanın” dedi, “Dedeniz yaşındaki adam, üçte üç yapıyor, siz dökülüyorsunuz”.

Genç askerler, “Hoca avcıymış komutanım”, “Avcıymış”, “Avcı” diyerek savunmayla teselliyi harman ediyor.

Zayıf atış yapanların avunması ve savunması bu şekilde harmanlanıp makul ve mantıklı bir yere bağlanmış oldu.

Sivil hayattan gelen atış tecrübesine yaslanınca, rahatladılar. “Usta bir avcı kadar iyi atış yapamayız ki” demeye getirdiler.

Hâlbuki bırakın ustalığı, acemi avcı bile sayılmazdım. Sadece birkaç defa ava çıkmışlığım vardı. Fakat öyle sert bir ithamla karşılaşınca, bir dayanak bulmak gerekiyordu. Bir yere bağlamak için aklıma avcılık geldi. Terörist sanılmaktansa avcı bilinmeyi tercih ederim elbette.

Aradan uzun yıllar geçse de unutulmuyor.

Tüfeklerin ayarı hakikaten pek iyi sayılmazdı.

Acemilikten, iyi nişan alamamaktan, ayarsızlıktan dolayı, atılan mermilerin bazıları hedefi bulmayıp başka yere gitmiştir.

*

Bilen bilir de ben yeni öğrendim.

Scud füzelerinin de hedefi tutturma garantisi yokmuş.

Atıldığı noktayı bulamayıp etraftaki tarlalara düştüğü çok olurmuş.

Tam anlamıyla sukûtuhayâl.

O füzeler Sovyet dönemi ürünü.

Uzmanlar İran füzelerinin de hedefi bulmakta zorlandığını söylüyorlar.

Bizimkilerin ise maşallahı var.

Atmaca, Bozdoğan, Cirit, Çakır…

Alfabetik sırayla gidiyor. A’dan itibaren her harfe bir füze yapılmış. D, E, F atlandıktan sonra devamı gelmiş.

Gökdoğan, Göktuğ, Hisar…

Son harfe kadar yolu var.

Uzak mesafeye tam anlamıyla nokta atışı yapan füzeler üretenlerin duacısıyız.

“Yerli ve millî” sözünden hoşlanmayanların kulakları zonklasın!

*

Yıllar öncesinde kalmış iki yüz metre atışını, bu, füzelerin sapmasına dair bilgi ile beraber hatırlayınca, zihnimde farklı ihtimaller belirdi.

Füzelerin bile kilometrelerce uzaktaki tarlalara düştüğünü öğrenmek aydınlattı diyebiliriz.

O kadar titizlikle üretilen füzeler sapıyorsa, ayarı tam olmayan tüfeklerden atılan mermiler de sağa ve sola gitmiş olabilir.

İki yüz metre atışı sırasında belki de benim hedefimdeki üç noktadan biri veya ikisi yan tarafta atış yapan askerlerin sapmış mermileri olabilir diye düşündüm.

Eğer öyle olduysa, bu da benim için sukûtuhayâl demektir.

Bunca yıl iyi atıcı geçindikten sonra üstelik…

Bugün için tespit edilmesi imkânsız olsa da böyle bir ihtimal can sıkıcı.

Neyse ki füzelerimizin başarı yüzdesi çok yüksek. Önceki asırdan kalma tüfeklere muhtaç değiliz. Eski düzen, eski zihniyet devam etseydi, hurdaya atılması gereken şaşı tüfekleri hâlâ kullanıyor olacaktı askerlerimiz.