“SİZİN oralarda ne yetişir?” sorusuyla karşılaşanlar,
genellikle “Bizim orada her şey yetişir” diye cevap verir. Hatta bazen sormadan
bahsi geçer. Çok rastladım da oradan biliyorum.
Her şeyden kastın ne olduğunu merak ederseniz, buğdaydan
başlayıp sayarlar.
Memleketinin çorak olduğunu bildiğim bir arkadaşım da
tereddütsüz “Her şey yetişir” cevabı verdiğinde şaşırmıştım.
- Say bakalım…
- Buğday, arpa, elma, armut…
- Başka?
- Yulaf da var.
- Yonca yok mu?
- Hay aklınla bin yaşa! O da var.
- Bu kadar mı?
- Yetmez mi?
Anladım ki “her şey”in çapını da, çevresini de orada
yetişenler belirliyor. Ondan ötesi ekstraya giren cinsten. Çoğunlukla da
imkânsız çerçevesine...
*
Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti, “Bizim orada şu
yetişir, bizim memleketin şusu meşhurdur” diye konuşan arkadaşlarının sorusuna
şöyle cevap vermişti:
“Bizim oralar çoğu kayalıktır, çoraktır. Sadece adam
yetişir.”
Biz önce “adam”ı, sonra onun memleketini görenler,
rahmetli üstadın doğru söylediğine şâhitlik ederiz.
Adam da adamdı ha!
Öyle, gibisi mibisi yoktu.
Birini övmek, takdir etmek için söylenilen “Adam gibi
adam” sözü bu yüzden zayıf bir ifadedir.
“Gibi” olan, “aslı” ile aynı değildir; aslına ancak
benzeyebilir.
Islak imzalı esas nüshanın fotokopisini ve noterin vurduğu
“Aslı gibidir” mührünü düşünelim. Aslı gibidir ama aslı değildir.
Demek istediğim, bir kişi adamsa gibisiz olmalı.
Sözü söz olmalı.
Elini masaya vurduğunda, yalnızca masa değil, masanın
altındaki zemin de sarsılmalı.
Babayiğit birilerini aradığında, ortaya çıkanlar da
ona lâyık olmalı.
*
Şimdi bu satırları okuyanlar, bizim oralarda ne
yetiştiğini merak edebilirler.
İnanın ki her şey yetişir bizim memlekette.
Öncelik zeytindedir tabiî.
Sonra ne geldiğini merak edenler için üretilenleri sıralayabiliriz.
Çay ve muz hâriç, meyveleri, sebzeleri saymakla bitmez.
Yeryüzünde bitmeyen bir şey yok. Bizim oraların
ürünleri de biter ama sayış uzun sürer.
Malûm, “Gemlik” ismi, zeytinle beraber anılır.
Fakat ünü zeytini geçecek bir ürün geliyor yakın
zamanda.
“Togg” diyelim, ötesini söylemesek de olur.
Bütün dünya şimdiden tanıdı.
Bir süre önce ABD’de fuarda tanıtıldı.
Örnek otomobillerin Türkiye tanıtımı 27 Aralık 2019’da
yapılmıştı. 18 Temmuz 2020’de Gemlik’te fabrikanın temeli atıldı.
Geçen yılın Eylül’ünde, İstanbul fuarında da
otomobiller arz-ı endam etmiş, hatta Aziz Sancar da ziyaret edip memnuniyet ve
takdirlerini bildirmişti.
Gemlik’teki fabrika inşaatı bu yılın Haziran ayı
içinde bitecek, en geç Ağustos’ta üretim başlayacak.
2023’ün ilk aylarında araçlar piyasaya çıkacak.
İnşaat bitmeden, seri üretime geçilmeden, 27 ülkede
marka ve model tescili yapıldı.
Sadece prototip araçlar ile 2021 İF Dizayn tasarım
ödülü aldı Togg. Dünya çapında bir ödül olduğunu belirtelim.
Çok geç başladık, yerli otomobil konusunda evvelce bin
türlü engelle karşılaştık ama sağlam ve emin adımlarla hem de hızlı bir şekilde
yürüyoruz. Çok şükür. Dalga geçmeye, küçük göstermeye, önemsiz olduğunu
anlatmaya çalışanlara inat… Çok şükür!
Bu proje, bu hareket, bu hamle, hepimize heyecan
veriyor.
Yerli marka otomobil konusunda heyecan duymayan,
ilkokulda her sene yerli malı haftası kutlanırken hasta olup okula gitmemiş
olabilir.
Bu ülkede yaşayan, ülkesini seven kim varsa memnun
olmalı.
Fakat şaşırtanlar karşımıza çıkıyor ve buna da karşı
çıkıyor. Biliyoruz ki onlar zaten her şeye karşı.
*
Togg ise, sıfırdan yüz kilometreye 4,8 saniyede
çıkıyor.
Pek çok araçtan ciddi ölçüde hızlı.
Elektrikli otomobilin bataryası da burada üretilecek.
Tasarımdan, üretimden daha önemli husus bu. Batarya ile çalıştığına göre,
içeride üretilmeli. Yoksa tam anlamıyla dışa bağımlı olunur.
Otomobillerin tavanı da göze hoş görünen güneş paneli
ile donatılmış. Çok havalı duruyor.
Avrupa test merkezlerinde ayrodinamik (aerodinamik
yazan da var) ve akustik testlerinden geçmiş.
Bugün itibariyle Gemlik’teki tesiste 694 kişi
çalışıyor. 469’u mühendis. Dörtte biri kadın. Bütün çalışanların tecrübe
ortalaması 12 yıl. İnşaat bitip üretime geçince en az bin 400 kişi çalışacak.
Bir süre sonra 2 bin kişiye ulaşacaktır.
Fabrika temeli atıldıktan sonra bizim köyde arsa
fiyatları arttı. Önümüzdeki yıl daha da yükselir. Kesin bilgi. Yine de
yaymayalım.
Togg dolayısıyla “tersine göç” dedikleri bir durum da
söz konusu. Üst düzeydeki mühendislerden 27 kişi Avrupa’daki işini bırakıp
Gemlik’e geldi.
Togg’un arması ise Doğu ve Batı’yı sembolize eden
işaretlerden oluşuyor ve klavyede yazarken benzerini çizmek mümkün.
Şöyle: <>
Bu armanın yarısı güneşin doğduğu ve ışığın geldiği
yeri, diğeri güneşin battığı tarafı anlatıyor.
Araçların hem sedan modeli, hem SUV modeli gayet şık.
Sadelik ön plânda. Şık ve modern. Aşırı süslü değil.
Ancak fiyat konusunda kafalar karışık. Telaffuz edilen
tutarlar yüksek görünüyor.
Eğer öyle olursa, zorlanmadan alamayacağımız bir
arabaya “bizim” diyebilir miyiz?
Gerçekten bizim olmayan, nasıl bizim olacak gerçekten?
“Otomobilin Mesut Abisi” Mesut Bıyık, bu konuyu Togg
CEO’su Gürcan Karakaş’a dümdüz sordu.
Cevaptan anladığımız kadarıyla çok yüksek olmayacak
ama düşük de görünmüyor.
O takdirde, heyecanlandığımızla mı kalacağız?
Aklımızdan geçen şudur: Fiyat çoğunluğa yüksek
gelecekse, daha küçük bir araç tasarlanmalı ve hızlıca üretime geçilmeli.
Gürcan Bey’in söylediklerini yanlış anlamadıysam,
içten yanmalı model üzerinde de çalışma yapılıyormuş. Tasarım üzerinde
çalışılmaktaymış. İyi haber! İçten yanmalı araçların en az yirmi yıl daha
piyasası var.
Her iki tür için de küçük modeller üretilmeli ki daha
çok kişi ulaşabilsin.
Yoksa onca otoyol niye yapıldı? (Vosvos kaplumbağanın
ilk çıkış fiyatını hatırlayalım.)
Tabana yayılmayacaksa, tam anlamıyla bizim sayamayız.
Hele fabrika bitsin, üretim başlasın, yeni modeller
çıksın… Ben de bizim köyün otomobilinden bir tane almaya niyetliyim nasipse.