KAVRAMLAR, bize neyi nasıl
düşüneceğimiz konusunda referans olurlar. Kullandığımız kavramla ve ona
yüklenen anlamla meseleleri algılar ve anlarız.
İnsanların
problemleri, olguları ve yeni durumları açıklarken hangi kavramlara atıf
yaptığına bakarak meseleyi ne kadar derinlikli kavradığını anlayabiliriz. Toplum
için de böyledir. Meselelerin hangi kavramlarla tartışıldığına bakarak, o
toplumun entelektüel düzeyi değerlendirilebilir.
Kavramlara
dair sorumluluk, topluma bilişsel olarak yön veren aktörlere aittir. Bunlar bilginin
üretilmesi ve yayılmasında rol alan kamuoyu önderleri, bilim insanları,
entelektüeller, araştırmacılar, akademisyenler ve gazetecilerdir.
Kavramlar,
zihin dünyamızı kuşatan görünmez silahlardır. Bir meseleye bir kavramla müthiş
bir anlam kazandırabilir, başka bir kavramla onu basitleştirerek değersiz hâle
getirebilirsiniz.
Toplum
olarak kavramsallaştırma becerimizin çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Bunu bilim
insanlarımızın yaptıkları açıklamalar için hep ithâl kavram arayışına
girmelerinden anlayabiliriz.
Korona
pandemisi ile birlikte gündemimize oturan filyasyon, karantina, izolasyon, sosyal
izolasyon, sosyal mesafe, yeni normal gibi kavramlar var.
Filyasyonun
“bulaşıcı hastalığa yakalanan kişi üzerinden iz sürerek kimden bulaştığının ve başka
kimlere bulaştırıldığının araştırılması” olduğunu Sağlık Bakanı’nın
açıklamalarından öğrenmiş olduk.
“Sosyal
mesafe” ise muhtemelen ithâl geldi ve iyi bir kavramsallaştırma olmadı. Bunun
yerine “fiziksel mesafe” daha uygun olurdu. Hattâ daha “bizden” bir
kavramsallaştırma olsun dersek, “tecrit” daha iyi olurdu. Sosyal mesafe, “toplumda
damgalanan ya da sorunlu olan kişilere mesafeli durmak” anlamına geliyor.
Sosyal mesafede bir tarafta kaçınılan, diğer tarafta da kaçan birileri vardır. Korona
salgınında ise kaçan ve kaçınılan açısından herkes aynı düzeydedir; bundan
dolayı aralarına sosyal mesafe değil, “fiziksel mesafe” bırakmaları
gerekmektedir.
Bu
dönemde hayatımıza giren kavramlardan birisi de “yeni normal”dir. “Yeni normal”
kavramı, tam bitmemiş salgın dönemini tanımlamak için kullanılmaktadır. Peki,
bu kavramı nasıl anlamalıyız?
“Yeni
normal” demek, “yeniden eskiye dönüş” anlamına gelmemelidir. Bu dönemde beşerî
ilişkilerde “fiziksel mesafe” korunacak, dışarı çıkarken “maske” takacağız. “El
hijyeni”ne dikkat edeceğiz. Tokalaşmıyoruz, uzaktan selâmlaşacağız. Ancak “yeni
normal” kavramı bizim için bu kadar teknik ve basit olmamalı. Salgın sürecinden
sadece bu sonuca varmışsak ve yeni dönemde sadece bu açıdan kendimize çekidüzen
vereceksek, yeterince ders çıkaramamışız demektir.
Bir
kere “eski normal”i, kendimiz için normal değil, anormal bir dönem olarak
görelim. Yaşadığımız kadar geçen zaman içinde hamlıklarımızı, hatâlarımızı
aklımıza getirelim. Kendimizi, sosyal ilişkilerimizi, ne için yaşadığımızı, gittiğimiz
yolun bizi nereye götüreceğini sorgulayalım. Eminim, “anormal” olarak
değerlendireceğimiz ve üzerinde çalışılmaya değer birçok hatâmız çıkacaktır.
Belâ
ve musîbetleri bir yandan maddî sebeplere bağlayıp çâreler ararken, diğer
yandan da karşımıza çıkan ve başımıza gelen ne varsa hepsinin bizim olgunlaşmamız
için birer vesîle olduğunu düşünebiliriz. Korona salgını, tam da böyle bir
fırsatı bize sundu!
Sebebi
ne olursa olsun, başımıza bir felâket geldi ve eski alışkanlıklarımızı
değiştirmek, konforumuzu bozmak zorunda kaldık. Düzeni bozmuşken yeniden her
şeyi eskisi gibi tasarlamaksa felâketten ders çıkarmadığımız anlamına gelir.
Gelin,
bu “yeni normal”i kendimiz için tanımlayalım ve kötü alışkanlıklarımızı bırakıp
yeni meziyetler kazanma fırsatı olarak görelim.
“Yeni
normal”, varoluşumuzu sorgulama, niyet düzeltmesi yapma, hayata dair
sorumluluklarımızı hatırlama süreci olsun. İyiliği yayarak, kötülüklere mâni
olarak dünyayı bir parça güzelleştirme mücadelesi verelim.
Kendimizi
sadece Korona salgınından değil, psikolojik ve sosyal salgınlardan da
koruyalım. Zaman zaman dalıp gittiğimiz dünyalık meşgalelerden kendimizi izole
edip içimizdeki kin, nefret, fesat, haset duygularını kimseye bulaştırmadan
temizleyelim.
Ve
gelin, diğer insanlardan bulaşacak illetli fikirlere ve telkinlere karşı maske
kullanalım. Hayat denen yolculuğun sonunda bizi bataklığa götürecek insanlardan
uzak duralım. İnsan ilişkilerinde ne çok ırak, ne çok yakın, tam ayarında mesafeler
koyalım!
“Yeni
normal”, bizim, fabrika ayarlarına dönüş fırsatımız olsun. Herkes kendi
kalibrasyonunu yaparsa, dünya daha hızlı normalleşme sürecine girecektir.