Bizim için “yeni normal” neyi ifade ediyor?

Ve gelin, diğer insanlardan bulaşacak illetli fikirlere ve telkinlere karşı maske kullanalım. Hayat denen yolculuğun sonunda bizi bataklığa götürecek insanlardan uzak duralım. İnsan ilişkilerinde ne çok ırak, ne çok yakın, tam ayarında mesafeler koyalım! “Yeni normal”, bizim, fabrika ayarlarına dönüş fırsatımız olsun…

KAVRAMLAR, bize neyi nasıl düşüneceğimiz konusunda referans olurlar. Kullandığımız kavramla ve ona yüklenen anlamla meseleleri algılar ve anlarız.

İnsanların problemleri, olguları ve yeni durumları açıklarken hangi kavramlara atıf yaptığına bakarak meseleyi ne kadar derinlikli kavradığını anlayabiliriz. Toplum için de böyledir. Meselelerin hangi kavramlarla tartışıldığına bakarak, o toplumun entelektüel düzeyi değerlendirilebilir.

Kavramlara dair sorumluluk, topluma bilişsel olarak yön veren aktörlere aittir. Bunlar bilginin üretilmesi ve yayılmasında rol alan kamuoyu önderleri, bilim insanları, entelektüeller, araştırmacılar, akademisyenler ve gazetecilerdir.

Kavramlar, zihin dünyamızı kuşatan görünmez silahlardır. Bir meseleye bir kavramla müthiş bir anlam kazandırabilir, başka bir kavramla onu basitleştirerek değersiz hâle getirebilirsiniz.

Toplum olarak kavramsallaştırma becerimizin çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Bunu bilim insanlarımızın yaptıkları açıklamalar için hep ithâl kavram arayışına girmelerinden anlayabiliriz.

Korona pandemisi ile birlikte gündemimize oturan filyasyon, karantina, izolasyon, sosyal izolasyon, sosyal mesafe, yeni normal gibi kavramlar var.

Filyasyonun “bulaşıcı hastalığa yakalanan kişi üzerinden iz sürerek kimden bulaştığının ve başka kimlere bulaştırıldığının araştırılması” olduğunu Sağlık Bakanı’nın açıklamalarından öğrenmiş olduk.

“Sosyal mesafe” ise muhtemelen ithâl geldi ve iyi bir kavramsallaştırma olmadı. Bunun yerine “fiziksel mesafe” daha uygun olurdu. Hattâ daha “bizden” bir kavramsallaştırma olsun dersek, “tecrit” daha iyi olurdu. Sosyal mesafe, “toplumda damgalanan ya da sorunlu olan kişilere mesafeli durmak” anlamına geliyor. Sosyal mesafede bir tarafta kaçınılan, diğer tarafta da kaçan birileri vardır. Korona salgınında ise kaçan ve kaçınılan açısından herkes aynı düzeydedir; bundan dolayı aralarına sosyal mesafe değil, “fiziksel mesafe” bırakmaları gerekmektedir.

Bu dönemde hayatımıza giren kavramlardan birisi de “yeni normal”dir. “Yeni normal” kavramı, tam bitmemiş salgın dönemini tanımlamak için kullanılmaktadır. Peki, bu kavramı nasıl anlamalıyız?

“Yeni normal” demek, “yeniden eskiye dönüş” anlamına gelmemelidir. Bu dönemde beşerî ilişkilerde “fiziksel mesafe” korunacak, dışarı çıkarken “maske” takacağız. “El hijyeni”ne dikkat edeceğiz. Tokalaşmıyoruz, uzaktan selâmlaşacağız. Ancak “yeni normal” kavramı bizim için bu kadar teknik ve basit olmamalı. Salgın sürecinden sadece bu sonuca varmışsak ve yeni dönemde sadece bu açıdan kendimize çekidüzen vereceksek, yeterince ders çıkaramamışız demektir.

Bir kere “eski normal”i, kendimiz için normal değil, anormal bir dönem olarak görelim. Yaşadığımız kadar geçen zaman içinde hamlıklarımızı, hatâlarımızı aklımıza getirelim. Kendimizi, sosyal ilişkilerimizi, ne için yaşadığımızı, gittiğimiz yolun bizi nereye götüreceğini sorgulayalım. Eminim, “anormal” olarak değerlendireceğimiz ve üzerinde çalışılmaya değer birçok hatâmız çıkacaktır.

Belâ ve musîbetleri bir yandan maddî sebeplere bağlayıp çâreler ararken, diğer yandan da karşımıza çıkan ve başımıza gelen ne varsa hepsinin bizim olgunlaşmamız için birer vesîle olduğunu düşünebiliriz. Korona salgını, tam da böyle bir fırsatı bize sundu!

Sebebi ne olursa olsun, başımıza bir felâket geldi ve eski alışkanlıklarımızı değiştirmek, konforumuzu bozmak zorunda kaldık. Düzeni bozmuşken yeniden her şeyi eskisi gibi tasarlamaksa felâketten ders çıkarmadığımız anlamına gelir.

Gelin, bu “yeni normal”i kendimiz için tanımlayalım ve kötü alışkanlıklarımızı bırakıp yeni meziyetler kazanma fırsatı olarak görelim.

“Yeni normal”, varoluşumuzu sorgulama, niyet düzeltmesi yapma, hayata dair sorumluluklarımızı hatırlama süreci olsun. İyiliği yayarak, kötülüklere mâni olarak dünyayı bir parça güzelleştirme mücadelesi verelim.

Kendimizi sadece Korona salgınından değil, psikolojik ve sosyal salgınlardan da koruyalım. Zaman zaman dalıp gittiğimiz dünyalık meşgalelerden kendimizi izole edip içimizdeki kin, nefret, fesat, haset duygularını kimseye bulaştırmadan temizleyelim.

Ve gelin, diğer insanlardan bulaşacak illetli fikirlere ve telkinlere karşı maske kullanalım. Hayat denen yolculuğun sonunda bizi bataklığa götürecek insanlardan uzak duralım. İnsan ilişkilerinde ne çok ırak, ne çok yakın, tam ayarında mesafeler koyalım!

“Yeni normal”, bizim, fabrika ayarlarına dönüş fırsatımız olsun. Herkes kendi kalibrasyonunu yaparsa, dünya daha hızlı normalleşme sürecine girecektir.