Bizden de selâm olsun Kutlu Nebî’ye!

Sen ki, kâinatta bir nur olup yeri ve göğü aydınlatansın! Âlemlere rahmet olup o virane gönülleri kuşatansın. Ve Sen ki, sevgi ve muhabbetinle, o gülleri kıskandıran güzelliğinle ümmetin sevgilisi olup kalplerde daima var olansın! Bizlerden de binler selâm olsun Sana Ey Kutlu Nebî!

HÂDDİMİZ olmasa da, hoşgörü ve şefkat denizine sığınarak, Rabbimizin çaresiz, virane ve gözleri yaşlı kullarından binler selâm olsun!

Günahlarımızın elem verici dertleriyle, içimizi yakan o sonsuz özleminle, yüreğimizi kor eden aşkının aleviyle ve Âlemlerin Rabbine şükürler olsun ki, Sana ümmet olabilmenin sevinciyle binler selâm olsun Sana Ey Nebî!

Gül bahçesinin en nadide gülü olan, geceyi nurlandıran, yıldız misali gönüllerde aydınlanan, gündüz güneşimiz, gece ayımız, deryada sonsuzluğa açılan rahmet tufanımız, Sen ki “O dediyse doğrudur” diyen gözleri yaşlı Hz. Ebubekir’in dostu, adalet timsali Hz. Ömer’in rüyası ve Ümmetin Sevgilisi, binler selâm olsun Sana!

“İzzetim ve celâlim hakkı için, eğer Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” diye buyuran Âlemlerin Rabbinin mazharına layık olan, “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler, yine de bu davadan vazgeçmem!” deyip davasına gönülden sarılan, bin bir zulüm olsa da kutlu davasına baş koyan, dikenler arasında güller toplayan, damlayken deniz, nefes iken tayfun olan Ey Sevgili, binler selâm olsun Sana!

Diri diri gömülen mazlum kız çocuklarının feryatlarına son veren, onların o korku dolu gözlerine sevgi ve muhabbet getiren, bu zifiri karanlığı bir nura dönüştüren ve dosta düşmana Muhammedü’l-Emin dedirten Ey Sevgili, binler selâm olsun Sana!

Ya Habibullah, bildiğimiz sandığımız bu kederli yolun bilinmeyen gizemli bir yolcusu olarak sessizce, içten ve gönülden bekledik Seni! O matem dolu günlerin o derin gecelerden, O sana hasret ayların sensiz geçen hüzün dolu yıllarından savrulup ayrıldığı zamanlarda bir tek Seni bekledik. Çünkü bugünlerde gördüğümüz elem dolu manzaralarda bir mum misali erir olduk üzüntümüzden. İslâm âleminin pek çok yerinde Müslümanlardan dökülen kanlarla gözyaşlarımız dinmez oldu. Elbet gün gelecek, İslâm âleminin boynuna atılmak istenen bu zincirler de kırılacak, elbet mazlumun ahı yerini bulacak Ya Resulullah! Gök kubbeyi inleten bu mazlumların acı feryatları, merhametten yoksun bu zalimlerin hem dünyalarını, hem de ahiretlerini yakacak. İşte o zaman Allah namına sabredenlerin zaferi kutlanacak! Kibre boğulup dünyaya ferman buyuranlar da Firavun misali savrulacaklar bu âlem-i dergâhtan.

Ya Nebî, helâl ile haramın bile dert edilmediği, kul hakkı gibi en ince ayrıntının önemsenmediği, yüreklere nifak ekilip İslâm âleminin yerle bir edildiği, küfür üzerine yeşeren zalim bedenlerin kara bulut misali üzerimize doğru geldiği bu dertli günlerde ansızın Sana koşup sarılmayı, Sana doya doya bakmayı, Senin soluduğun o cennet havayı içimize çekmek vardı buram buram ta gönülden ve yürekten… Medine’de bir toz olup savrulmak, Uhud dağını seyredip Hz. Hamza’nın “Selâm olsun Ey Sevgililer Sevgilisi!” deyişini görmek vardı… Sana gelip bir daha geri dönmemek, yanında kalıp Hz. Vahşi gibi gizlice hayran hayran Seni izlemek, bastığın toprak, yürüdüğün yol olmak vardı Ey Nebî!

Olsun, bu hazin vedalarda da bir vuslat vardır elbet. Gönüller sultanı Hz. Mevlâna’nın da andığı gibi, “Vedalar gözleri ile sevenler içindir. Çünkü gönülden sevenler hiç ayrılmazlar”. Bizler de bizi sarıp kucaklayan o aşkın ile yürekten bağlıyız. Belki Sana layık bir ümmet olamadık, belki mazlumun yanında hakkıyla duramadık, ama bu davanda zerren olmaya gönülden bağlandık Ya Habibullah!

Ya Nebî, Sen ki sessizce akan yağmur misali döküldün gönül deryamıza! O nurlu suyunla hayat buldu dünyaya aldanan bu zalim nefsimiz. Tohumken bir bir filizlendik rahmetinle ve merhametinle. Koca bir çınar misali sevgi ve muhabbetinle yeşerdik. Dallarımızda âdeta Senin irfanın, yapraklarımızda âdeta Allah’ın nidaları, köklerimizde “Ya Resulullah” kelâmları ile sarıp kucaklamakta herkesi. Bu buhranlı günlerin ardından eminiz ki, artık hiçbir yıldız kaymayacak gönül dünyamızda. Ve ay, karanlığa dönüşmeyecek mazlumların çile dolu yurtlarında. Kâinat Seninle, yalnız Senin sevginle yanıp tutuşacak Ya Nebî!

Sen ki, kâinatta bir nur olup yeri ve göğü aydınlatansın! Âlemlere rahmet olup o virane gönülleri kuşatansın. Ve Sen ki, sevgi ve muhabbetinle, o gülleri kıskandıran güzelliğinle ümmetin sevgilisi olup kalplerde daima var olansın!

Bizlerden de binler selâm olsun Sana Ey Kutlu Nebî!