Biz yapana kadar en iyisi hangisi? F-35 ile SU35’in derin analizi

F-35 uçağı görünmez değildir; görünürlüğü, uçağın farklı bakış açılarından değişecek şekilde azaltılmıştır. Hava Savunma Füzeleri Radarları, F-35 uçağını burun kısmından güvercin kadar görürken, kanat veya arka kısmından baktıklarında ise çok daha büyük görebileceklerdir. F-35 uçağının Türkiye’ye verilmeme sebebinin de görünmezlik özelliğindeki zafiyetler olduğu değerlendirilmektedir. Çünkü S-400 Füze Sistem Radarı’nın F-35 uçağını tespit menzili, F-35 uçağının Hava Savunma Füzesi’nin yerini tespit menzilinden daha fazladır.

SON üç yılda F-35 savaş uçağı hususunda gerilim yaşadığımız ABD ile bu konuda karşılıklı şekilde bir ikilem yaşandığı izlenimi mevcut.

Üretim ortaklığı noktasında bir araya gelmiş ülkelerden ABD, ortağı Türkiye’yi ekonomi ve güvenlik alanında âdeta İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki pozisyona çekmekte ısrar ediyor. Bu çerçevede bir taraftan bu ortak projeden ülkemizi uzak tutmak istiyor ve bu konuda hamle yapıyor, diğer taraftansa Türkiye’yi hazır müşteri/müttefik nazarıyla gözetmeyi sürdürmeyi arzuluyor.

Türkiye ise, ABD’nin restini görmesine karşılık önemli diplomatik ve ekonomik savunma argümanları geliştirerek hem envanterini güçlendirmek istiyor, hem de ABD’ye tam bağımsız bir ülke olarak varlığını göstererek geri püskürtüyor.

Bu yüzden iki ülke de F-35 savaş uçağı konusunda hem köprüyü tamamen atmayı düşünemiyor, hem de meseleye devlet onuru mesabesinde yaklaşarak iradesini yansıtıyor.

S-400 Hava Savunma Sistemi hususunda Rusya Federasyonu ile yapılan alışveriş ABD’nin hoşuna gitmeyince, kapitalist davranış bozukluğunun haşin dağınık pozisyonları Türkiye’nin tuttuğu muhasebe kalemine ABD açısından önemli bir zafiyet olarak kaydedildi. Böyle olunca, F-35 savaş uçağı konusunda da bir atak yapan Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya yaptığı resmî ziyaret kapsamında Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğü SU35 savaş uçağını ülke kamuoyunun da fark edip durumdan haberdar olması için Ağustos ayında gerçekleşen Teknofest İstanbul’a bir SU57 savaş uçağının getirtilmesi ve söz konusu teknoloji-savunma festivalinde uçağın sergilenmesi hamlesini geliştirdi.  

HABER AJANDA’nın 141’inci sayısını hatırlayacaksınızdır, Türk Hava Kuvvetleri’ne tüm birikimiyle yıllarını vermiş bir vatansever olan Emekli Tümgeneral Mehmet Ateş İrez Paşa ile gerçekleştirdiğimiz “Düşmanı Görünür Kılamıyorsanız, Siz Görünmez Olacaksınız” başlıklı söyleşide, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Hava Kuvvetleri ve de Hava Kuvvetleri envanteri bakımından konuşmuş, F-35 savaş uçağı hakkında da İrez Paşa’dan teknik bilgiler edinmiştik.

Teknofest İstanbul’da SU57’nin sergilenmesi üzerine kamuoyunda bir F-35 ile SU35 mukayesesi gerçekleşti elbette, ancak bu kıyasların hiçbiri, İrez Paşa ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin hacmine erişebilir büyüklükte değildi. Biz de bunun üzerine son derece geniş çaplı bir araştırma dosyası hazırlamak üzere konunun uzmanlarına danıştık ve ülke kamuoyunun bulmak isteyeceği çok değerli bir kaynak veri çalışması ortaya çıkardık…

***

 


Türk Hava Kuvvetleri, envanterindeki 234 F-16 ve 30 F-4 savaş uçağı ile toplam 264 savaş uçağına sahiptir.

F-16 uçaklarının 37’si ve F-4 uçakları, 2030 yılında veya daha önce gövde ömürlerini dolduracaklardır. Diğer uçakların gövde ömürleri, 2040 yılına kadar artan oranda sona erecektir. 

Türkiye, S-400 alınması nedeniyle ABD tarafından F-35 projesinden çıkarılmış ve CAATSA yaptırımları ile tehdit edilmiştir. Bu anlamda yaptığımız çalışmada, ABD yaptırımlarına maruz kalmadan 2020 ilâ 2040 yılları arasında “Harekât İhtiyacı Savaş Uçağı”nın tedarik edilmesine ve Millî Muharip Uçak MMU’nun üretilmesine yönelik atılması gereken adımlara ait veri ve uzman tavsiyelerine şâhit olacaksınız.

Rusya ile de çıkarlarımız bazı bölgelerde çakışmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin tek bir bloğa muhtaç kalmayacak şekilde savunmasını harekât ve maliyet etkin hâle getirmesi zarûrîdir.

Millî Muharip Uçak MMU üretim maliyeti, 200 milyon doların üzerindedir. ABD 100 milyon dolarlık F-35 uçağının maliyetini karşılayamamış ve dost ülkeler ile ortak üretime gitmiştir. Ayrıca “Harekât Bağımsız MMU” sloganı ile yola çıkılmış olmasına rağmen, MMU projesi hâlihazırda, mevcut F-16 uçakları kadar Batı’ya bağımlı hâle gelmiştir.

Bu çalışmada mümkün olduğunca bir bloğa harekât bağımlı olmayacak ve maliyet etkin biçimde MMU üretilmesi ile TSK’nın ilgi ve etki alanlarında harekât ihtiyaçlarını karşılayacak savaş uçağı sistemlerinin karşılanması kapsamında öncelikle Akıncı SİHA projesine verilen desteğin arttırılması, T-X silahlı eğitim uçağının ambargoya maruz kalmayacak esnekliğe sahip olacak şekilde üretilmesi, Millî Muharip Uçak MMU’nun harekât isterlerinin revize edilerek Pakistan ile birlikte Türk cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkeleri ile ortak üretilmesi, ambargo durumunda bekânın sağlanması kapsamında örtülü olarak 20 pilotun SU35 eğitimleri alması ve Türk bombalarının SU35 uçağına entegre edilmesi ve ayrıca Türkiye’nin zamanla eksilecek 4’üncü Nesil savaş uçağı ihtiyacının üçte birinin Avrupa ülkelerinden sağlanması hakkındaki gerekçeler ve yolları açıklanacaktır.

Ancak her şeyden kıymetlidir ki, envanterimiz ve teknolojimiz hangi boyutta olursa olsun, uzman tavsiyelerinin hayata geçirilmesindeki en önemli etken, insan faktörüdür. Yani teknoloji geliştirirken yahut kurulacak ortaklıklarda rol alacak ilk etken, gerçek vatansever, millî ve liyakatli personel olmalıdır.

Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçakları durumu

Türkiye, ABD’den “5’inci Nesil” savaş uçağı F-35 uçaklarını almak istedi. Ancak ABD, Türkiye’nin S-400 Hava Savunma Sistemi’ni almasının F-35 uçakları için tehdit olduğunu açıklayarak proje ortağı Türkiye’yi projede askıya aldı.

Mevcût durumda 5’inci Nesil yeni savaş uçağı alınıncaya kadar Türkiye’nin ana savaş uçağı, 4’üncü Nesil F-16 uçakları olacaktır. Türkiye sahip oldukları teknoloji yeteneğine göre 37 adet Blok-30, 101 adet Blok-40 ve 96 adet Blok-50 F-16 uçağına sahiptir. F-16 Blok-30 uçaklarının gövde ömür süreleri 2030 yılından sonra, Blok-40 ve 50 uçaklarının gövde ömürleri ise 2030 ilâ 2040 yılları arasında azalan oranda bitecektir. Bu durumda Türkiye’nin bekâsı için 2030 ile 2040 yılları arasında savaş uçağı alımı, harekât ihtiyacıdır.

Türk Hava Kuvvetleri, 234 adet F-16 uçağının yanı sıra 30 adet F-4 savaş uçağı ile toplam 264 savaş uçağına sahiptir. Bu uçaklardan 37 F-16 Blok-40 ve 30 F-4 uçağı 3’üncü Nesil, 197 adet F-16 Blok-40/50 uçağı ise 4’üncü Nesil savaş uçağı sınıfındadır.

Türk Hava Kuvvetleri’nin bölgesinde etkin olabilmesi kapsamında, envanterinde asgarî 240 adet 4’üncü Nesil savaş uçağına sahip olmasının bir “harekât ihtiyacı” olduğu değerlendirilmektedir.

F-35 Projesi hakkında genel bilgi

F-35 Projesi, 1992 yılında ABD Deniz ve Hava Kuvvetleri ortak ihtiyaçlarını giderecek ve her göreve uygun yeni nesil bir uçak üretme fikriyle ile ortaya çıkmıştır.

Havacılık tarihi boyunca hiçbir hava aracı “her göreve uygun” olacak şekilde üretilmeye çalışılmamıştır. Savaş uçakları genellikle hava muharebesi, yer hedeflerine taarruz ve elektronik karıştırma gibi saldırı amacına sahip olsalar da “her göreve ayrı uçak” olarak tasarlanmışlardır. 

F-35 veya JSF (Joint Strike Fighter-Müşterek Saldırı Savaşçısı) programı, 1994 yılında ABD-İngiltere iş birliği ile başlatılmıştır. Daha sonra programın maliyetinin çok artacağının görülmesi üzerine yeni ortaklıklar projeye sokulmuştur. F-35 JFS Projesi’nde birinci seviye ortaklar ABD (2 bin 443 uçak) ve İngiltere (138 uçak); ikinci seviye ortaklar İtalya (90 uçak) ve Hollanda (37 uçak); üçüncü seviye ortaklar Türkiye (100 uçak), Danimarka (27 uçak) ve Norveç (52 uçak); güvenlik ortaklığı katılımcıları İsrail (50 uçak) ve de satın alanlar Japonya (42 uçak) ile Güney Kore’dir (40 uçak).

F-35 uçakları ABD’ye sürekli bilgi iletir!

F-35 uçaklarında hakkında ABD dışında kalan diğer ülkeler için büyük dezavantaj ve problem, bilgi paylaşımıyla ilgilidir. ABD, F-35 uçağının yazılım ve önemli aviyonik bilgilerinin içeriklerini paylaşmazken sadece kullanımına izin vermektedir.

F-35 uçağı, uçtuğu sürece etrafında olan elektromanyetik bilgiyi emmektedir. Emilen bu elektromanyetik bilgiyi önce kendi kütüphanesi ile çözüp çözemediğine bakmakta, çözümlerse istihbarat bilgisi olarak, çözemezse elektromanyetik bilgi olarak yerdeki “server” yani ana bilgisayara yollamaktadır. Yani örneğin Türkiye üzerinde uçuyor ise, emdiği elektromanyetik bilgiyi Türkiye’de olan “server” ile paylaşacaktır. Ancak bu kez de devreye ikinci problem girecektir: ABD’nin, Türkiye’deki “server” yani ana bilgisayara kriptolu şekilde gelen bilginin tamamını çözmesi için gerekli yetkiyi vermeyeceği kesindir!

Bu durumda Türkiye’deki “server”, Türk yetkililerin çözemediği kriptolu bilginin hepsini yorum yapmadan ABD’de bulunan “server” yani ana bilgisayara aktaracaktır. Böylece ABD, her sattığı F-35 uçağıyla, ilgili ülke üzerinde devamlı istihbarat toplayan uçaklara sahip olacaktır. Türk F-35 uçakları, attıkları her bombayı ve koordinatı, uçtukları her rotayı ve topladıkları her bilgiyi gerçek zamanlı olarak ABD’de bulunan ana bilgisayara rapor edecektir.

Üçüncü ve en önemli problem ise şudur: F-35 uçaklarını çalıştırmak için uçağa şifre girilmelidir. ABD, bu uçakların kullanılmasını istemediğinde, yapacağı tek hamle, bu şifrelerin uzaktan değiştirilmesi olacaktır.

ABD, F-35 Projesi’nde Türkiye’yi neden askıya aldı?

F-35 uçağı her göreve uygun üretilmişse de, görünürlüğü azaltılmış olarak gövdesinin içinde saklı taşıyabildiği 2 adet 500lb bomba ile birinci görevi, düşman hava savunma sistemlerini vurmasıdır. Normal bir savaş uçağı, 8 adet 500lb bombaya kadar taşıyabilir. F-35 daha fazla bomba taşıyacaksa, bu bombaları gövde içinde saklı yer olmadığı için kanat altında taşımak zorunda kalır. Bu durumda uçağın görünmezlik kabiliyeti ortadan kalkar.

F-35 uçağı görünmez değildir; görünürlüğü, uçağın farklı bakış açılarından değişecek şekilde azaltılmıştır. Hava Savunma Füzeleri Radarları, F-35 uçağını burun kısmından güvercin kadar görürken, kanat veya arka kısmından baktıklarında ise çok daha büyük görebileceklerdir. F-35 uçağının Türkiye’ye verilmeme sebebinin de görünmezlik özelliğindeki zafiyetler olduğu değerlendirilmektedir. Çünkü S-400 Füze Sistem Radarı’nın F-35 uçağını tespit menzili, F-35 uçağının Hava Savunma Füzesi’nin yerini tespit menzilinden daha fazladır.

Meselâ F-35 uçağı S-400 Sistemi’ni 50 kilometreden tespit ediyor ise, S-400 Sistemi F-35 uçağını 100 kilometreden tespit edebilmektedir. Örnek olarak verilen bu mesafeler, sadece uçağın burundan görülmesi durumunda geçerli olacaktır. Elde kesin nitelikte yeterli bilgi yoktur; ancak mevcut bilgiler ile S-400 Sistemi’nin F-35 uçağını arkadan veya yanlardan çok daha fazla mesafeden tespit edebileceği öngörülmektedir. Nitekim S-400 Sistemi’nin alt modeli olan S-200 Hava Savunma Sistemi, 17 Ekim 2017 tarihinde Suriye’de F-35 uçağını vurmuştur. F-35 uçağı hasar almasına rağmen İsrail’deki üssüne dönebilmiş, ancak aldığı hasar nedeniyle uçak bir daha kullanılamamıştır. Suriye, İsrail uçağını vurduğunu açıklamış, buna karşılık İsrail ise F-35 uçağına bir kuşun çarptığını beyan etmiştir.

Aynı anda F-35 ve S-400 alan Türkiye, Hava Savunma Radarlarını değişik noktalara koyarak F-35 uçaklarını çok daha uzak mesafelerden görebilecek ve de vurabilecek taktikleri geliştirebilecektir. Türkiye’nin F-35 uçağına karşı taktik geliştirmesi, tüm savaş gücünü 2 bin 443 uçak ile F-35 uçağı üzerine kurmayı plânlayan ABD’nin savaş ekonomisine ve daha sonra da küresel ABD hâkimiyetine büyük zarar verir.

Türkiye’yi F-35 Projesi’nde askıya alan ABD, neden Türkiye’ye karşı yaptırım kararı almadı?

Yukarıda anlattığımız gibi, Türkiye’nin F-35 Programı’ndan çıkarılma sebebinin, bu uçaklarının zayıf taraflarının ortaya çıkarılması endişesinin olduğu değerlendirilmektedir.

Türkiye’nin karşı hamle olarak SU35 uçaklarını alabileceğini açıklaması, hattâ Sayın Cumhurbaşkanımızın SU57 uçakları ile poz vermesi, ABD için konunun kabul edilemez noktaya geldiğini gösterdi.

Çünkü Türkiye, ABD’nin milyarlarca dolar ve yüzlerce asker kaybederek ulaşmaya çalıştığı “Suriye Projesi”ni Fırat’ın doğusuna kara harekâtı ile bozacağını söylemiş ve bunu Afrin’de yaparak önemli bir işaret vermiş, Akdeniz’in doğal kaynakları için savaşabileceğini ve nükleer silah kabiliyetini kazanmak istediğini de açıklamıştır.

Uzmanlara göre 1960 ile 1980 darbeleri ve 15 Temmuz işgâlci darbe girişiminin nedenlerinin yukarıda açıklanan olaylardan çok daha hafif olduğu düşünüldüğünde, cevaplanması gereken en önemli soru, “ABD neden Türkiye’ye Yahudi lobisinin çok yoğun baskısına rağmen CAATSA yaptırımlarını uygulamıyor?” şeklindedir.

ABD’nin bir “papaz” için Türkiye’ye yaptığı yaptırımlara bakıldığında, teknik anlamda yukarıda sayılan nedenlerden dolayı savaşa yakın yaptırımların uygulanmaya konulması gerekmekteyken böyle bir hamleye girişmemesinin iki cevabının olacağı değerlendirilmektedir.

Birincisi, “ABD, Türkiye’nin Batı’dan ayrılıp Doğu eksenine kaymasını istemiyor”; ikincisi de, “ABD, Türkiye’de hükûmeti (başkanı) değiştirebilecek olumsuz bir olay sonrasında, olayın üstüne kalarak daha fazla ABD karşıtlığını büyütmek istemiyor”.

İç işbirlikçilerden kapalı kapılar ardında ABD yetkililerine tüm olanların bir kişi yüzünden olduğu ve yapılanlara katılmadıklarını deklare edenlerin olabileceği düşünüldüğünde, ikinci ihtimâlin daha yüksek olduğu ve ABD’nin 1960, 1980 ve 15 Temmuz’da olduğu gibi “iç işbirlikçiler”e zaman tanıdığı yönünde uzman yorumları ön plâna çıkıyor. 



Aynı anda F-35 ve S-400 alan Türkiye, Hava Savunma Radarlarını değişik noktalara koyarak F-35 uçaklarını çok daha uzak mesafelerden görebilecek ve de vurabilecek taktikleri geliştirebilecektir. Türkiye’nin F-35 uçağına karşı taktik geliştirmesi, tüm savaş gücünü 2 bin 443 uçak ile F-35 uçağı üzerine kurmayı plânlayan ABD’nin savaş ekonomisine ve daha sonra da küresel ABD hâkimiyetine büyük zarar verir.

F-35 ile SU35 karşılaştırması

F-35 uçakları, Doğu menşeli uçaklardan ileri teknolojiye sahip olan SU35 uçakları ile karşılaştırılmaktadır. F-35 uçaklarının görünürlüğü azaltılmış “stealth” özelliği Rus uçağından, SU35 uçağının ise menzil ve havada kalış zamanı ABD uçağından üstündür.

İki uçağın karşılaştırılması, şu senaryolarla daha sağlıklı şekilde anlaşılabilir:

F-35 ve SU35 birbirlerine yaklaşırken, F-35 uçağı çok daha uzun menzilden, 200 kilometreden SU35 uçağını görebilecektir. Ancak F-35, SU35 uçağının elektronik karıştırma kabiliyetleri nedeniyle çok uzun menzilli “Görüş Ötesi Füzesi”ni atamayacak, atsa da füze boşa gidecektir. Uçaklar birbirine yaklaşmaya devam ettiğinde, 60 kilometrede SU-35 uçağı “Isı Tespit Radarı” ile kendisine yaklaşmakta olan bir uçak olduğunu görebilecektir. Mesafe 20 kilometreye düştüğünde ise iki uçak da birbirlerine radar kilidi ve füze atabilecek mesafede olacaktır. Bu mesafede pilot ve elektronik harp kabiliyetlerine göre iki uçaktan biri, diğerini vurabilecektir.

Ancak 20 kilometre mesafede atılan füzelerde manevra ve elektronik harp nedeniyle boşa çıkarsa, savaşın sonunu “it dalaşı” belirleyecektir. İt dalaşında F-35’in SU35’e karşı hiçbir şansı yoktur. SU-35, it dalaşında manevra kabiliyeti sınırlı olan F-35’i vurabilecektir.

Diğer özellikler olarak, F-35, Düşman Hava Savunma Sistemleri’nin vurulmasında SU35’ten çok daha iyidir. İç Güvenlik Harekâtı’nda teröristle olan savaşta taşıdığı mühimmat, havada kalış süresi ve maliyet olaraksa SU35, çok daha iyi özelliklere sahiptir.

Lojistik destek karşılaştırılması: F-35 uçakları daha güvenilir

Savaş uçaklarının alınması kadar idamesi de karar vermede kritik bir konu!

F-35 uçakları 100 milyon dolar değerinde olup, bakım maliyetleri 5 adet F-16 uçağının maliyeti kadardır.

Bu demektir ki, F-35 uçaklarının alımıyla Hava Kuvvetleri’nin idamesine yönelik bütçeden ayrılacak payın oldukça arttırılması gerekecektir. Bütçe olumsuzluklarına rağmen F-35’in bakım sürdürülebilirliği, Türk Hava Kuvvetleri’ndeki oturmuş ABD sistemi nedeniyle çok daha rahat olacaktır.

SU35 uçakları ise yaklaşık 65 milyon dolar değerindedir ve bakım maliyetlerinin F-35 uçaklarına göre çok daha az olacağı değerlendirilmektedir.

Ancak Türk Hava Kuvvetleri’nde oturmuş bir Rus sistemi olmadığı için lojistik konusunda ilk yıllarda büyük, devam eden yıllarda da ufak aksaklıklar yaşanabilecektir. Ayrıca S-400 Sistemi’nde edinilen tecrübeler kapsamında denilebilir ki, merkezî bir yönetim sistemine sahip olan Rus Silahlı Kuvvetleri, Putin araya girmedikçe bilgi paylaşımında oldukça sınırlı davranmaktadır.  

Eğitim konusunda ABD dokümanları oldukça yeterli ve ileri seviyededir. Radar kontrolünde savaşmaya alışmış Rus pilotlarının çoklu savaş uçağı ortamında eğitimlerinin ABD Hava Kuvvetleri gibi olmadığı ve taktik, teknik ve usûl konularında dokümanlarında eksiklik ve yetersizlikler olabileceği değerlendirilmektedir.  

Türkiye'nin savaş uçağı üretim kapasitesi hangi boyutta?

Türkiye, “Akıncı” isimli ve üzerinde 2 adet 500lb bomba taşıyan SİHA üretmektedir. 2020 yılından itibaren uçmaya başlayacak olan Akıncı SİHA, uygun kullanıldığı takdirde F-16 uçaklarının İç Güvenlik Harekâtı’nda teröristlere karşı mücadelede yaptığı görevin yüzde 80’ini karşılayabilir durumdadır.

Türkiye ayrıca, “T-X” adında ve üzerinde 2 adet 500lb bomba taşıyan silahlı eğitim uçağı üretmeyi plânlamaktadır. Silahlı T-X eğitim uçakları, mecbur kalındığında İç Güvenlik Harekâtı için gerekli uçak desteğini verebilir. Ancak bu uçak konvansiyonel savaşta etkisiz kalır. Siyâsî iradenin T-X uçaklarının yapımı konusunda baskı uygulaması durumunda, bu uçakların 2027 yılında kullanılabileceği de değerlendiriliyor.

Türkiye’nin diğer uçak projesi ise, adı “F-X” olan “Millî Muharip Jet Uçağı Projesi”dir. Bu uçağın harekât isterileri 15 Temmuz öncesinde yazılmıştır. Ayrıca F-35 uçağından çok daha üstün özelliklere sahip olması istenmiştir.

Türkiye’nin 15 milyon dolarlık pervaneli Hürkuş uçağını 15 yılda yaptığı düşünüldüğünde, 200 milyon dolardan fazla maliyete sahip olacak F-X uçağının yapılabilirliğinde büyük sorunların öngörüldüğü ve maalesef önümüzdeki yıllarda yani uçağın lâzım olduğu dönemde fabrikadan çıkamayacağı yönünde genel bir kanı hâkimdir. F-X Projesi’nde harekât bağımsız savaş uçağına sahip olmak maksadıyla yola çıkılmış, ancak gelinen sonuç itibarıyla İngiliz desteği (kontrolü) ve ABD üretimi motorlarla proje yürütülür hâle gelmiştir. F-X Millî Muharip Uçak Projesi’nin mevcût hâliyle devam etmesi durumunda, sahip olunacak yerli muharip jet uçağı dahi F-16 uçakları kadar dışarıya bağımlı olabilir. 

F-X Projesi’nde harekât bağımsız savaş uçağına sahip olmak maksadıyla yola çıkılmış, ancak gelinen sonuç itibarıyla İngiliz desteği (kontrolü) ve ABD üretimi motorlarla proje yürütülür hâle gelmiştir. F-X Millî Muharip Uçak Projesi’nin mevcût hâliyle devam etmesi durumunda, sahip olunacak yerli muharip jet uçağı dahi F-16 uçakları kadar dışarıya bağımlı olabilir.

Son söz

Millî Muharip Uçak konusu da dâhil olmak üzere ABD projesi F-35 ile Rus yapımı SU35 savaş uçaklarına dair tüm değerlendirmeleri okuduğunuz bu çalışmada artılar ve eksiler, ülkemizin âli menfaatleri ekseninde bugünü ve yarını düşünür şekliyle yansıtmaya çalıştık. Uzmanlardan bu kritik bilgiler ekseninde ülkemizin kapasite durumu ve sorunlara yönelik çözüm önerileri de aldık. Ancak yine ülkemizin âli menfaatleri gereği bu düşünceleri yayınlamama kararı aldık.

Yaptığımız araştırma sonucunda hazırlanan bu dosyada aktarılan her veri, Türkiye’nin istiklâlini ve istikbâlini doğrudan etkileyecek kıymettedir. Allah Devletimize zevâl vermesin, irademizi kudretiyle kuvvetlendirsin ve de ülkemizi sinsi düşmandan, hain işbirlikçiden ve zalimlerden korusun! (Âmin.)