Biz mi haber avlıyoruz, haberler mi bizi avlıyor?

Şimdilerde internet, tablet cihazlar ve bilgisayarlar yanında web siteleri ve sosyal medya uygulamaları ile haberleşme hızı olağanüstü arttı. Aylık ve haftalık dergiler de kendilerini bayi rafları ile aboneler dışındaki internet ortamına taşımak zorunda kaldılar. Tüm bu gelişmeler sonucunda bugün okuryazarlık kavramı da değişti. İnternet ve sosyal medya üzerinden “dijital okuryazarlık” şeklinde bir tanımlama ortaya çıktı.

SON zamanların manipülatif, algı operasyonu amaçlı, yalan dolan içerikli haber kirliliği sebebiyle haber almak isteyen toplumlar ve bireyler, avcıyken birer av durumuna düşüyor.

Gündemi yakalamak ve güncel kalmak, ancak günümüzün iletişim yöntemlerini kullanmak ile mümkün.

Peki, güncel kalmak ve gündeme vâkıf olmak ne kadar gerekli ya da ne kadar mümkün? Gerekliyse, neden gerekli? Mümkünse, bunun mümkün olması, faydalı ve iyi bir durum olduğu anlamına gelir mi?

Toplumumuzun okuryazarlık oranı ya da okuma alışkanlıkları hep sorgulanagelmiştir. Yani gazete ve kitap satış rakamları gibi istatistikî veriler ya da kamuoyu araştırma sonuçları ile okuma konusunda gelinen seviyenin istenen seviyeden veya olması gerekenden henüz uzak olduğu genel kabuldür.

Peki, eğitimli olmak ile okuryazar olmak demek, aydın, çağdaş ve ilerici olmak demek midir? Okumuş olmak ve yeniliklere açık olmak demek, yeni olan her şeyi muteber ve değerli yapar mı?

Yanlış bir açıyla ilerleyenlerin bir süre sonra eskiye küfretmeye kalkması gibi, acayip ilericilik hâlleri de görülebilmektedir. Toplumların istikameti ve yol haritası ile bireylerin başlangıç noktasından hedefe ilerleme rotası ne kadar örtüşürse, toplumsal ortak sinerji de o kadar çok olur. Bu, bir vektörel etkidir.

Toplumdaki düşünce farklılıkları ayrı yönlerde birer vektörel etki ile değişimi zorlamaktadır. Ancak toplumun genelinin derinden gelen geleneksel istikameti zaman içinde ölçülü ve sakin bir tavırla değişiklikleri sindirebilir.

Hülâsa, başlangıç noktasından hedefe doğru çizilen bir çizgide koşarken, ilericilikte ölçüyü kaçırmış ya da fazla ileri gitmişler bahsine girmemeyi tercih ederek konuyu toparlamaya çalışayım.

“Mevzumuz, gündemi takip etmek ve güncel kalmak için iletişim yöntemleri nasıl bir işleve sahip olduğunu ortaya koymak…

Haber almada geleneksel yöntemlerin en popüler olanı sözlü aktarım yani “Memleketi sen mi kurtaracaksın?” denilen muhabbetler…

Eskiden bugüne sohbet ortamında, kahvede, pazarda ya da kent meydanında insanlara kulak vermek, bir haberleşme yöntemidir. Bu yöntem hâlen geçerli olmakla beraber daha çok acelesi olmayanlarla sevdiği kişilerin anlatmasını ya da sohbetini sevenlere hitap ediyor.

Avantajı araya girip soru sorma ve tartışma imkânı bulunması ki bence bu, büyük avantaj. Çünkü TV ya da radyoda haber dinlerken soru sorulamıyor.

Diğer bir yöntem olarak bugünün interaktif haberleşme ağına göre geleneksel sayılan radyo, TV ve gazeteler, kendilerini bugüne uyarlamak için internet üzerinden canlı yayınlar yapmakta, haber ve makalelerden bazı alıntıları sosyal medya hesaplarından sürekli paylaşma ve canlı iletişim imkânlarını zorlamaya çalışmakta.

Yani bir anlamda araya girip mesaj ile soru sorabiliyorsunuz(!)…

Bu etkileşim hızı, henüz çok eski olmayan bir mesafedeki (15-20 yıl gibi çok kısa bir geçmiş) eski zamanda mümkün değildi. Hayâl bile edilemeyecek kadar uzak bir durumdu.

Çünkü saat başlarında TV veya radyodan alınacak haber dışında haber kaynağı yoktu. Gazete ise, günlük önemli konuları derli toplu öğrenebileceğiniz önemli, değerli ve saygın bir haber aracı ve kültürel mecra idi.

Gelelim bugüne…

Şimdilerde internet, tablet cihazlar ve bilgisayarlar yanında web siteleri ve sosyal medya uygulamaları ile haberleşme hızı olağanüstü arttı. Aylık ve haftalık dergiler de kendilerini bayi rafları ile aboneler dışındaki internet ortamına taşımak zorunda kaldılar. Tüm bu gelişmeler sonucunda bugün okuryazarlık kavramı da değişti. İnternet ve sosyal medya üzerinden “dijital okuryazarlık” şeklinde bir tanımlama ortaya çıktı.

Bu yöntem, insanlarımızı sürekli elindeki ekranla meşgûl olmaya iten dijital varlıklara dönüştürürken, bir yandan da hızlı ve etkili enformasyonun önünü açtı.

İşte burada bir soru doğuyor: Hızlı, anlık, kontrolsüz ve etkili bir iletişim ile kim kazanıyor, kim kaybediyor?

Sosyal medyada ironik bir espri dolaşıyordu geçen haftalarda: “Sosyal medyada yalanı ilk atan, kazanır.”

“Geç kalmayın, yalanı ilk atan siz olun!” gibi ürkütücü ve ironik bir espri ile acı bir gerçeği yüzümüze vurdular.

Dijital mecranın tehditleri ve güvenilmezliği hakkında uyanık olmak zorundayız.

Madem toplumun okuyan, düşünen, anlamaya çalışan ve sorgulayan önemli bir kesimi sosyal medyada aktif ve dijital okuryazar durumunda, o zaman bize düşen, bu mecralarda doğru haber, bilgi ve kaynakların paylaşılmasına katkı sağlamaktır. Daha ilerisi ise güvenilir bir mecra ile toplumumuzun düşünce dünyasına, haber alma ihtiyacına ve farkındalık seviyesine doğru yönde katkı sağlamaktır.

İşte bu sorumluluk ile inandığımız fikir, değer ve de olaylara dair anlayışımızı, ilgilisine ulaştırmak durumundayız!

Bu yöndeki gayretlerin devamı sayılabilecek bir gelişme oldu…

Beş yıldır yazılarımızla içinde bulunduğumuz Ajanda Yayınlar Grubu, “Haber Ajanda NET” adlı dijital mecrada okuryazarlara hitap eden yeni bir aplikasyon ile telefonlarımıza ulaştığını görmek çok güzel!

Umarım yerelden ulusala, ulusaldan bölgesele, bölgeselden küresele birçok konu ve başlıkta sohbet tadında, öne çıkan haber başlıklarına derinlik kazandıran, dedikodu, yalan ve magazinden arındırılmış bir mecra olarak Haber Ajanda NET uygulaması, toplumsal bilgi ve anlayışımızın güçlenmesine katkı sağlayacaktır.

Bu vesîleyle sizleri muhabbetle selâmlıyorum…