Biz kedinin faresi miyiz Allah aşkına?

Hani derler ya, “Tecrübe, yenen kazıkların bileşkesidir”, eğer bize atılan kazıkları, yaşatılan acıları ve edilen zulümleri tecrübeye dönüştürüp nesillerimize aktaramayacaksak ve onlar da bizler gibi acı çekmeye devam edeceklerse, vallahi de, billahi de hepimize yazıklar olsun!

ŞÖYLE bir geçmişe bakıyorum da o kadar çok içten yıkma çalışması görüyorum ki... Bize bunu yapmaya nasıl cesaret edebildiler? Biz bu oyunlara nasıl kandık? Bu acıları nasıl yaşadık?

Sonra şunu sormaktan kendimi alamıyorum: “Allah aşkına, onlar kedi, biz de onların oynadığı fareler miyiz?”

Tamam, bir kere olur, iki kere olur da yahu mübârek, hep mi olur? İran tarihte pislik yaptı. 80’lerde yine yaptı. İngilizler tarihin her döneminde yaptı. Yahudiler de yine öyle… Şimdi ABD ve Yunanistan gibi birçoğu da aynı içten yıkma pisliğini yapanlar grubuna dâhil oldu. Ne yani, onlar onu yapacak da biz miskin miskin oturacak, yapılanlara razı mı olacağız? Başka bir yolu yok mu bu işin?

Kısa bir tarih taraması yapalım…

Müslümanları önce Sünnî, Alevî, Haricî diye bölüp kavga ettirdiler. Türk devletlerinde ise şehzadelerin çevrelerindekiler kendi menfaatleri yüzünden kardeşi kardeşe düşman edip binlerce insanın can vermesine sebep oldular. Onlar da yetmedi, hak yolda uğraşan tarikatların güzel imajlarını istismar edip sapık tarikatlar icat ettiler. Ermeni, Rum, Sırp vatandaşlarımızla güzel güzel yaşayıp giderken bizi birbirimize düşürdüler.

O da yetmedi, Kürt ve Türk kardeşliğini mahvetmeye çalıştılar. Okullar üzerinden toplumu birbirine düşürüp bölmeye kalktılar, “İmam-hatipli” yahut “İmam-hatipli değil” diye toplumu paramparça etmeye gayret ettiler. O da yetmedi, kadınların kıyafetleri üzerinden bizim birbirimize düşman olmamızı istediler.

Bu tarih boyu devam eden içten çökertme, yıkma ve hükmetme teşebbüsleri hâlen devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek. Peki, ne zamana kadar? O kötü niyetli yöntemleri sonuç alamayıncaya kadar…

“Her zaman istismar edebilecekleri bir farklılık bulamayabilirler” diye aklından geçirmeye kalkanlar bilsinler ki, insanoğlu farklıdır ve mutlaka diğerlerinden farklı bir özelliği vardır. İşte o kötü niyetliler gelişip ilerlememize motivasyon ve motor olacak özelliklerimizi kavga ettirecek şekle ve hâle getiriyorlar.

Bu konuyu açtığım pek çok insan ise, “Biz de akıllı olalım, kendimizi kullandırtmayalım!” diyor. Peki, nasıl kullandırtmayacaksın? Sen işinde gücünde, çoluğunun çocuğunun geçimiyle, dertleriyle uğraşan birisin. İşin gücün yok da adamların hilelerini ve pisliklerini mi araştırıp duracaksın? İşte bize bunların kullandıkları yöntemleri araştırıp bundan sonra neleri nasıl yapabileceklerini anlatacak bir imkân olmalı!

Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı, TESKAV’ın istişare toplantısında bir sunum yaptı. Müthiş bir çalışma! Kıymetli Özşavlı Hoca çok büyük emek vermiş ve Ermeni meselesinin tüm boyutlarını araştırıp ortaya çıkarmış. Binlerce belge var. Orada konuşulanlar aklıma şu soruyu getirdi: “Acaba biz bu konuyu bir trajedi olarak dinleyip okuyarak sürekli izleyip kahrolacak ve sonra başkaları yeni plânları devreye sokup ortalığı karıştırırken olanlardan bîhaber hâlde günlük hayatımıza devam mı edeceğiz?”

Sayın Özşavlı’nın anlattıkları insanın tüylerini diken diken ediyor. “Niye biri o günlerde meseleye uyanıp insanları da uyarmadı?” demekten kendinizi alamıyorsunuz. İşte tam da söylemek istediğimiz bu!

Konferanstan sonra TBMM İdare Amiri Sayın Milletvekilimiz Ali Şahin’i aradım. Uluslararası konularda kendisinden çok istifade ettiğimiz Ali Bey’e şunu sordum: “Herhangi bir ülkenin başka ülkelerin iç işlerini çeşitli tekniklerle karıştırıp o ülkeyi ele geçirme veya yok etme yahut kontrolü altına almaya çalıştığı yöntemlerin ele alındığı bir saha var mı?”

Meğer böyle bir saha varmış. Türkçesi olmayan bir saha. Niçin Türkçesi yok? Çünkü biz, birbirimizle uğraşmaktan, bırakın başka ülkeleri karıştırmayı, kendimizi korumaya bile vakit bulamadık.

İngilizcesi “subversion” olan bu konunun lise 1’den 4’e kadar ders olarak okutulmasını öneriyorum. “Uluslararası Egemenlik Teknikleri” gibi bir isimle Millî Eğitim Bakanlığı’mızın bir ders açmasını ve bu derste tüm bu hilelerin yanı sıra ayak oyunlarının anlatılarak en azından oyunlara ve tuzaklara düşmememizin sağlanması için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bu teklifi öneriyorum.

Yeter artık! Kimsenin kedinin fareyle oynadığı gibi bizimle oynamasına fırsat vermeyelim ve zemin oluşturmayalım. Sayın Halil Özşavlı’nın kitabını da bu derste “örnek olaylar” başlığı altında okutmalıyız.

Hani derler ya, “Tecrübe, yenen kazıkların bileşkesidir”, eğer bize atılan kazıkları, yaşatılan acıları ve edilen zulümleri tecrübeye dönüştürüp nesillerimize aktaramayacaksak ve onlar da bizler gibi acı çekmeye devam edeceklerse, vallahi de, billahi de hepimize yazıklar olsun!

Rabbim bizleri bu zillete düşmekten muhafaza etsin!