Biz gerçekten tanışıyor muyuz Efide?

Ve inanıyorum ki sen, benim içimde ağırladığım ışıktan besleniyorsun. Olsun Efide, ben seni belki de senden çok daha iyi tanıyorum. Varsın olsun, sen benim içimin dehlizlerine girmemek için diren. Sana sarılmamı sağladığında kollarımın, göz yaşını sildiğimde ellerimin, tesellimde kelimelerimin şükrünü etmeme vesile olan dostluğunu seviyorum. Senin janjanlı yaşamak serüvenini seviyorum. Eksilmeye yüz tutmuş renkleri bana hatırlatmanı seviyorum…

NE az görüşüyoruz Efide… Halbûki aynı şehrin seması altındayız, aynı yollardan geçiyoruz desem yalan olmaz değil mi Efide? Birbirimizle olmakta ne de zamansızız değil mi? Heyecanlarımızı, sevinçlerimizi, içimizden taşmak için çırpınan telaşlarımızı, yorgunluklarımızı, argınlıklarımızı göz bebeklerimizde seyretmeyince eksik bir yaşamak düşüyor dostluğumuza. Kirpiklerimize asılan göz yaşlarımızı silmek için ellerimiz uzansa, üşüdüğümüzde omuzlarımıza sevgiyle bir şal sunsak, yüzümüze akseden hislerimizi yüz yüzeyken okusak daha fazla iyi, daha hızlı, daha içten tanış oluruz diye düşünüyorum Efide. 


Ah Efide, büyüklerimiz “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” derlermiş, biz de “Teknoloji çıktı dostluklar zayıfladı” demeliyiz belki de… 


Son görüşmemizde hesaplamıştık Efide, neredeyse üç ayda bir bir araya geldiğimizi fark etmiştik. “Görüşüyoruz ya…” demiştin. Görüşmüyoruz Efide, konuşuyoruz, yazışıyoruz ama görüşmüyoruz. İmlâsı bozuk yazışmalarımız, emoji ile yetinmelerimizi de hesaba katarsak yazıştığımızı da iddia etmekte zorlanıyorum doğrusu… “Şikâyet etme, hayatımızı kolaylaştırıyor bu akıllı telefonlar. Biliyorsundur yapay zekâ randevularını ayarlayabiliyor, cümlelerini düzeltiyor hatta rezervasyonlarını senin belirttiğin şartlara en uygun biçimde yapıyor. Büyük kolaylık!” dediğinde, “Seninle dertleşiyor mu? Seni anlıyor mu? Ağladığında göz yaşını silebiliyor mu?” diye sorduğumda gülümseyip geçiştirmiştin beni… Buna rağmen içini döktükten sonra boynuma sarılıp “Seni tanıdığım için çok mutluyum. İyi ki dostumsun!” demiştin. Sesinde hıçkırıktan bir ritim, nefesinde şefkate muhtaç bir inilti sezinlemiştim. Perdelere dokunup çekilen bir rüzgâr kadar emanetti omzuma düşen başın. İncecik parmakların, çaresiz titreyişleri taşıyorken yorgun görünüyordu? Seni ilk kez bu kadar üzgün gördüm Efide, bu kadar köşeye sıkışmış, bu kadar her şeyi olup hiçbir şeyi yokmuşçasına sahipsiz…  Sonra beni hiç üzgün görüp görmediğini düşündüm. Görmedin Efide… Ölüme “Besmele” çektiğim yaşamak korkumdan hiç söz etmedim ben sana. Anlaşılmamanın yalnızlığında, çocuksu kırılganlıklarımda, dağları inletecek çığlıklarımı içime gömdüğümde, her iyi niyetin ardında menfaat varsayımı yapan kalabalıklar arasında kaybolduğumda sen hiç yanımda değildin Efide… Sahi beni ne kadar tanıyorsun Efide? Biz gerçekten tanışıyor muyuz sence? 


Meselâ, ben neyi çok severim, neden ürkerim, niçin gün batımlarını severim, kimin şiirini ezbere bilirim, hangi şarkı benim canımı yakar?  


Ah Efide, “Ne giysen yakışıyor” diyorsun ya hani, sen benim hep dışımın resmiyle tanışıyorsun; her giydiğimi hatırlıyor, nereden aldığımı biliyorsun? Sen hiç içimin gardırobunda kaç entari asılı biliyor musun? Üzüldüğümde pembeli, morlu çiçeklerle bezeli elbisemin deseninden güller derdiğimden, beyaz bir kurdele ile fiyonklar yapıp kendime verdiğimden haberin var mı? Siyah elbisemi giyip kendime parmak salladığımı, beyaz tülbendime bürünüp tövbelere durduğumu, en haylaz, en şımarık hâlimde taşlı boncuklu şallara büründüğümü, en kederli zamanlarımda anne yadigârı yün hırkamın içinde kaybolduğumu biliyor musun? 


Dışımın rengi seni mutlu ediyor, içimde tüm renleri kucaklayan siyahî korkularım, bembeyaz umutlarım var aslında… Ve inanıyorum ki sen, benim içimde ağırladığım ışıktan besleniyorsun. Olsun Efide, ben seni belki de senden çok daha iyi tanıyorum. Varsın olsun, sen benim içimin dehlizlerine girmemek için diren. Sana sarılmamı sağladığında kollarımın, göz yaşını sildiğimde ellerimin, tesellimde kelimelerimin şükrünü etmeme vesile olan dostluğunu seviyorum. Senin janjanlı yaşamak serüvenini seviyorum. Eksilmeye yüz tutmuş renkleri bana hatırlatmanı seviyorum… 


Ve… Beni okuduğunu biliyorum Efide. Belki senden bir teklif gelir de sil baştan tanışırız seninle…