Birtakım güncel olay

Neden sadece yaşamak isteyen insanların ölümleri bizi idealist bir genç kızın konuşması kadar etkilemiyor? Ne zaman kalplerimiz popülariteye yenik düştü bu kadar? Ben dünyanın bambaşka yerinden bambaşka bir genç kız olarak soruyorum: Neden?

ÇOK yakın bir zaman önce 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg’in BM İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmayı izledim. Öncelikle İsveç’ten bahsetmek istiyorum…

İsveç, eğitim seviyesi oldukça iyi, iki yüz senedir savaş yaşanmamasına rağmen oldukça güçlü bir ordusu olan, dünyaca ünlü giyim, gıda ve araba markalarına sahip, yaşam süresinin en fazla olduğu ikinci, 2004’te yapılan bir araştırmaya göre kadınların ve çocukların en iyi hissettiği birinci, sınırsız doğal güzelliğiyle kartpostal gibi bir ülke...

Ve bu ülkede doğup büyüyen bir çocuk olarak sevgili Greta şöyle söylüyor: “Benim hayâllerimi, çocukluğumu çaldınız boş sözlerinizle! İnsanlar acı çekiyor, insanlar ölüyor ve ekosistemimiz çöküyor. Yok oluşumuzun başındayız. Siz ise sadece paradan bahsetiyorsunuz. Ekonomik büyüme gibi peri masalları anlatıyorsunuz. Bu ne cüret? Bundan kurtulmanıza izin vermeyeceğiz. Dünya uyanıyor ve isteseniz de, istemeseniz de değişim geliyor…”

Konuşmasının tümünü izlediğimde, genç bir kızın bu kadar büyük dertleri bir zirvede konuşacak kadar cesaretli olması beni çok mutlu etti. 16 yaşındaki bir kızın konuşma yapmak için oraya kimler tarafından ve neden getirildiğini düşünmeden önce elbette...

Ve sonrasında, kafamda dönen birçok şey oldu aslında. Dünyanın geneline göre çok iyi imkânların bulunduğu bir ülkede doğan bu kız çocuğu bile “Çocukluğumu çaldınız!” diye dünyanın gözleri önünde ağlayabiliyor… Bana kalırsa, insanların iklim, eşitlik ve siyaset gibi konuları konuşabilmesi için karnının tok, özgürlüğünün tam olması gerekiyor. Yani o zirvede konuşmak için Greta gayet uygun bir kişiydi. 8 yaşından beri sadece eğilimlerini takip edebilecek kadar şanslı olanlardandı kendi söylemiyle.

Konuşmasının ardından dünyaca ünlü birçok kişiden destek yağdı Greta’ya. Birkaç saat içerisinde artık bir simge hâline gelmişti. İşte tüm bunlar olurken, aklımdan bir şeyi çıkaramadım: Ya orada Filistinli, Yemenli, Afganistanlı, Hint veya zulüm altında olan herhangi bir ülkenin vatandaşı gençlerden biri otursaydı, neler olurdu?

Size cevabını vereyim: Öyle bir genç, asla o koltuğa oturamayacak!

Çünkü bu ülkelerde yaşayan çocukların tamamına yakını, 16 yaşına kadar hayatta kalmak için savaş veriyorlar. Okul mu? Çoğu sadece hayatta kaldıkları için şanslılar. Ekosistemin geleceğini düşünmek mi? Yarın ne yiyeceğini düşünmeden önce mi? Eşitlik? Yönetim? Çoğu sadece yaşamak istiyor ve evet, bir insanın en temel hakkı…

Zaten o zirveye çıkmalarına da gerek yok artık. Çünkü hepimiz onları televizyonda her gün görüyoruz. Ölenlerin sayısı 10 ise rutin bir haber oluyor hepimiz için, 100 ise de öyle. Ancak çok büyük bir sayı olursa -gözümüz için- Instagram hikâyelerinde bir siyah ekran paylaşıyoruz. Adlarını ve hayâllerini bilmediğimiz gençler için sadece üç tık... Gönül rahatlığımızın keyfini sürüyoruz.

Neden sadece yaşamak isteyen insanların ölümleri bizi idealist bir genç kızın konuşması kadar etkilemiyor? Ne zaman kalplerimiz popülariteye yenik düştü bu kadar? Ben dünyanın bambaşka yerinden bambaşka bir genç kız olarak soruyorum: Neden?

Çünkü bu sorunun cevabını alamazsak, dünyanın sonunu getirmemiz çok yakın!

Ve sevgili Greta, senin konuşma yaptığın salondaki binlerce mevki ve mâkâm sahibi insan o kadar çok şeye göz yumdu ve o kadar çok şeyi görmezden geldi ki, umarım artık senin dediğin gibi hem iklim sorunlarının, hem de benim umduğum gibi insanlık sorunlarının yükümlülüklerinden kaçmalarına izin vermeyiz. Umarım bu sefer değişim gerçekten yakındır. Dünya kendi sorunlarına yüz sene içinde cevap verecek olabilir ama eminim ki, insanlık kendi haklarını almak için o kadar beklemeyecek!