“Biricik” hikâyeler üzerine

O hikâye ki, bir diğerine ilham olur. Nice biricik hikâye böylece artarak yazılmaya devam eder. O hikâye ki, bir diğerine omuz olur. Nice biricik hikâye böylece ıssızlarda yitip gitmeden yeniden can bulur. O hikâye ki, bir diğerine yol arkadaşı olur.

İNSANOĞLU yeryüzüyle tanıştığı ilk nefesinden, bilmediği bir anda vereceği o son nefesine kadar geçen kısacık ömründe her an birbirinden farklı mücadeleler içerisinde buluverir kendisini. Yaşam sürecinin erken evrelerinden itibaren başlayan bu mücadele, hemen hemen herkes için ortak benzerlikler ve/veya farklılıklar barındırırken, bazıları içinse biraz daha “biricik” olma özelliği taşır.

Bu biricik hikâye, o kişilerin kendi nazarından kimi zaman yenilgilerle dolu olur, kimi zaman ise sevincinin sonsuza kadar süreceğini umduğu zaferlerle… Yenilgi ya da zafer, o an için yazılan her ne olursa olsun, o hikâyeyi biricik kılan şey, en nihayetinde mücadelenin kahramanının her iki durumu da bir istikamet doğrultusunda yaşamayı sürdürme ve anlamlandırma azmi, sabrı, arzusu, ısrarı, coşkusu ve gayretidir.

Evet, yaşam türlü zorluklarla doludur. Çeşit çeşit meşguliyetler, karmaşık sosyal hayat, aile ilişkileri çoğu zaman maddî ve manevî sıkıntılara sürükleyebilir insanı. Ancak, unutulmaması gereken şu ki, birçok zorluk “bir öğreti”yi hedefler ve -o sonsuz merhametten olsa gerek- yine de “zor” olarak tabir edilen o yol içerisinde bile sayısız kolaylık bulunur. O öğreti, öğrenene kadar, öğrendikçe bir yenisini daha öğrenmek üzere süreklilik arz eder. Bu noktada kişiye düşen ve ondan beklenen, zorluk ya da kolaylık fark etmeksizin, dikkatini yolun tümsek ve çukurlarından ziyade “yolun kendisine” odaklamasıdır. İşte o zaman biricik hikâyenin gayesi de beliriverir!

Aslolan “yalnızca yolu yürümek”tir. Yürüyebilmektir. Düşerse yolda düşmek, kalkarsa yolda kalkmaktır. Bazen durmak, bazen korkmak, ama göğsünü daima yola dönük tutmaktır. Azimle…

Azimle yola devam edebilmek kolay değildir elbette. Azmi sürdürülebilir kılmak, işin belki de en çok mücadele gerektiren tarafı olabilir. Çünkü o hikâyenin sonunu bilmeden, sadece sürecin içinde bir yerlerde dolanır insan. Eksiktir, kusurludur, acelecidir, kabiliyetlerinin tam olarak farkında değildir, soruları vardır ama cevapları birden fazladır. Bazen korkar, bazen inatlaşır, bazen öfkelenir, bazen ağlar. Her geciken saniye, azmi korumayı gittikçe zorlaştırır. Ancak hakikat odur ki, artık yola çıkmıştır ve hikâyesi ise o daha yola çıkmadan başlamıştır. Ve yol sisli olabilir, gözler kısa mesafeleri dahi görmekte zorlanabilir. Belki bir anda o sis kalkabilir ya da hiç dağılmayabilir. Yine de aslolan, devam etmektir. Azim ve sabırla…

Azim ve sabırla yolda kalmaya çalışırken bir yandan da düşebilir insan. Hem de o biricik hikâyesinde tüm kalbiyle yolun güzelliklerini seyrettiğini düşünürken… Bir anda… Düştüğünde kolu kanadı incinebilir, kırılabilir. Belki hemen kalkabilir, kalkamayabilir, kalkması uzun sürebilir. Ya da aniden kalkmaya çalışırken yeniden düşebilir, yine düşebilir, bir daha düşebilir. Ve devam etmekten vazgeçebilir düştükçe. Ama yolun sonunda bir “nazlı sevgili” varsa eğer, düşmenin de, kalkmanın da boyutu değişiverir. Dağları deldiren, çölleri aştıran, nehirlerin ortasına korkusuzca sürdüren ve girdiği kör kuyulardan bir küçük umutla çıkartan bir sevgili varsa eğer… Her şey değişir. İşte ona kavuşabilme hayâli, tüm açık yaralarına rağmen yolda tutar onu. Azim, sabır ve arzuyla…

İçinde sevgiliye kavuşma hayâliyle, yolda azim ve sabırla düşe kalka yürüyedursun, bazen bir bakar ki, kalabalıklar sarmış etrafını. Güle oynaya, neşe içinde ilerleyiverir yolda. Zaman hızlı geçer, yol da böylece kolay görünür. Bazen de bir bakar ki, sadece kendisi kalır dönemeçlerde. Keskin yol ayrımlarında azala azala kesilir sesi alkışların. O an acabalar dolanırken beyninin hücrelerinde, ya yeni kalabalıklar yazılır yolculuğuna ya da derin yalnızlıklar. Ama illâ “yürümek” yazılır. Azim, sabır, arzu ve ısrarla…

Herkes gibi, hikâyenin ısrarlı kahramanı için de gün ve gece birbiri ardınca gelir. Gün olur, güvenle hızlanır adımları. Biricik hikâyesine güneş yazılır, ışık yazılır. Diline mutlu mesut şarkılar yazılır. Ardından gece olur, zifiri karanlıklara hapsolur yüreği. Yön tayininde dahi zorlanır. Gözleri bir kuzey yıldızı aramaya başlar. Bulamayabilir, hemen bulabilir, bulması uzun sürebilir… Ama “Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır” demiş ya şair, o da yenilmemek üzere, gecenin tüm karanlığının üstüne üstüne yürür. Azim, sabır, arzu ısrar ve coşkuyla…

Biricik hikâye bu ya, içinde gece de olur, kış da, yokuş da. Lâkin o azmeder, sabreder ve arzuyla, ısrarla, coşkuyla kendisini o “nazlı sevgili” ile buluşturacak yolu her daim gönlünde gülistana çevirir. Yol uzar, vakit geçmez gibi gelir ve elbet gönül o uzayan yol ve zamanda takatten düşebilir. İçindeki güller boyun bükebilir. İşte o an, artık gönlünün ya da bir gönlün sığınağına uğrama vaktidir! Orada korkularını bırakacak, her türlü gürültüden uzaklaşacak, kapalı kapıları önce orada açacak, yıkılmaz duvarları önce orada devirecek, orada yeniden başlayacak, ilk adımın heyecanını yeniden orada hatırlayacak ve yürümeye kaldığı yerden orada devam edecektir. Azim, sabır, arzu, ısrar, coşku ve gayretle…

İşte azim, sabır, arzu, ısrar, coşku ve gayretle yazılan o biricik hikâyelerde yollar bitmez. Yollar hep sonsuza uzanır. Çünkü o yolda azimle yürüyen, aslında kalptir. Zoru kolaylaştıran onun yalın duyguları, sisleri dağıtan onun sabrıdır. Yolda düşüren onun isimsiz kaygıları, düştükten sonra kaldıransa onun derin arzusudur. Kalabalık ya da yalnızlık, her ne varsa, o an etrafta onun penceresinin ısrarlı yansımalarıdır. Günü mutlu kılan ve geceyi korkudan arındıran, onun coşkulu duruşudur. Ve bir an gelip yorulduğunda geriye baktırmayan da yine onun samimî gayretidir. Yazılan, onun biricik hikâyesidir.

O hikâye ki, bir diğerine ilham olur. Nice biricik hikâye böylece artarak yazılmaya devam eder. O hikâye ki, bir diğerine omuz olur. Nice biricik hikâye böylece ıssızlarda yitip gitmeden yeniden can bulur. O hikâye ki, bir diğerine yol arkadaşı olur. Nice biricik hikâye böylece kesiştikleri yerde yolun kalanını birlikte yürür. O hikâye ki, tanır hemen bir diğerini. Sımsıkı sarar yüreğine. O hikâye ki, yalnızca kalpte yazılır ve o yol ki, yalnızca kalple yürünür.

O biricik hikâyelere ve o hikâyelerin kahraman kalplerine binlerce selâm olsun!