KÜÇÜKLÜĞÜMDEN beri defter
almayı ve kullanmayı çok severim. Bazısını kullanmaya bile kıyamam.
Kitaplığımın raflarında uzun seneler bekler. Kullandığım defterler kimi zaman
günlüğüm olur, kimi zaman not defterim. Neyi yazmak istiyorsam ona dönüşür.
Sayfalarında
sevdiğim sözler, şiirler gizlidir. Derslerden sıkıldığımda hiç de iyi olmayan
resim yeteneğimle ağlattığım sayfalar da vardır aralarında.
Fakat
büyüdükçe bu defterler benim için farklı bir mânâ ifade etmeye başladı. Kendimi
bulmak istediğim veya bir dayanak aradığım zamanlarda, sayfalarında kendimi
bulduğum birer anı defteri hâline dönüştüler. Aslında bilmeden çok güzel izler
bırakmışım zamana. Gizli sayfaların arasında mâsumiyet ve çocukluğumu
saklamışım. Bazen bu defterlerin içinde bazı yazılarıma denk geliyorum.
Geçmişten gelen bir çağrı gibi, tam da ihtiyacım olan bir zamanda bana şifa
oluyorlar.
Geçtiğimiz
günlerde arama motorundan, son zamanlarda internette arattığım şeylere baktım.
Hepsi üniversite sınavı ile ilgili arada birkaç otobüs saati veya hava durumu
araması... Aslında o an benim için bir şey ifade etmedi bu yazılanlar. Fakat
gün içinde eskiden çok severek kullandığım kahverengi, kalın kaplı bir
defterime ilişti ellerim. İlk sayfayı açtığımda bir söz çıktı karşıma: “Değişen
dünyamın temelidir meraklarım.”
Bundan
tam beş sene öncesi... İşte o an, geçmişten gönderilen çağrıyı hissettim!
“Merak”... Benim dünyamın temeli olan duygu... Eğitim hayatım boyunca hep
yapmaktan çok korktuğum bir şeyi yapmaya başladığımı fark ettim. Ben de bu
sistemin içinde meraklarından vazgeçerek, sadece sistemin dayattığı şeylere
kapılmış insanlar gibi akıntıda gidiyordum. Aslında hâlâ aynı bendim. Bu sene
de merak ettiğim, araştırmak istediğim bir sürü konu vardı. Fakat sanki
yarınlarım garantiymiş gibi hepsini erteliyordum. Belki şu an odaklanmam
gereken bir sınav var, kabul! Hattâ bu sınav, gelecekteki hayatımı
şekillendirecek. Fakat sınav senesi, geleceğime yatırım yapacağım bir sene
olmalı. Teoride böyle olmalı en azından. Pratikte ise “Neden böyle değil?”
sorusu ayrı bir muamma! Bu soruya cevap olarak her şeyi eğitim sistemine yıkmak
isterim elbet. Fakat bu, kolaya kaçmak gibi geliyor.
Değiştiremeyeceğim
şeyler için -ne yazık ki- vakit kaybedeceğime
çözüm üretmeyi yeğlerim. Böyle düşününce, birçok çözüm yolu buldum
kendime. “Merak ettiğim şeyler” adıyla bir not oluşturdum telefonumda. Aklıma
geldikçe yazıyorum o listeye. Okuldan eve gelirken yolda geçirdiğim vakitlerde
bu listede yazılı şeyleri araştırıyorum. Böylece sevdiğim işi bırakmamış ve
aynı zamanda sistemde kendim kalarak yol alabilmeyi başarabilmiş oluyorum.
Büyüdükçe
geçmişe gerçekten ihtiyaç duyduğumu hissediyorum. Durmadan değişen ve kirlenen
bu dünyada çocukluğumun mâsumiyetine sığınmak iyi geliyor. O yüzden
geçmişinizin izlerini arada bir hatırlamanızı tavsiye ederim. Bu, benim için
rengârenk defterlerime göz atmak, sizin içinse bir fotoğrafa bakmak, eski bir
dostla muhabbet etmek veya eskiden çok sevdiğiniz bir çikolatayı yemek
olabilir. Çok da uzun olmayan hayatımda kendimce kazandığım bir tecrübe
bu.
İnsan
bugünün sorunlarına bugün de cevap bulamıyor bazen. Bazı zamanlar yapraklarda
değil, köklerdedir aranan sorunun cevabı. Kökler, bir ağacın şifresidir. Benim
hayatım çok da uzun olmadığı için köklerime ulaşmam daha kolay. Fakat ne kadar
yol almışsan bu hayatta, cevap biraz daha derinlerde olabilir. Biraz cesaret
veya biraz tevafuk, bütün sorularınızın ve düğümlerinizin cevabı olabilir.
Bugün de bulamadıklarınızı geçmişte kaybetmiş olabilirsiniz.
Biraz
cesaret veya biraz tevafuk, işte bütün mesele bu!