Bırakın bu ayakları

Bizim bu saygısız, acaba Meclis’in gaziliğine itiraz ettiği şekilde Gaziantep’in de gaziliğine, şanı büyük Osman Paşa’nın da gaziliğine karşı çıkıyor mu? Bunu da söylesin dili varacaksa. Ya da ilânihaye sussun artık. Daha fazla batmasın.

KULAKLARIMIZA, gözlerimize inanmakta zorlanıyoruz. Yanlış görmüşüzdür, duyduğumuz doğru değildir diye bünyemizle inatlaşıyoruz.

Hayır, yalan değil. Tam olarak böyle dedi:

“Bırakın bu ayakları.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi için “Gazi” unvanı kullanılmasına itiraz ediyor.

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, “Büyük bir saygısızlık olarak değerlendiriyorum” deyip geçti.

Kibarlığından…

Zarif adam olduğundan…

Muhatabının hak ettiği şekilde konuşmayı kendine yakıştıramamış belli ki.

Saygısızlığı çoktan aştı.

Skandal bir ifade bu!

Tam anlamıyla facia!

İstediğimiz kadar “Nayır, nolamaz” diyelim. Bütün çabamızla tevil etmeye çalışalım… Düzeltemez, törpüleyemez, yumuşatamayız. Düzeltilecek tarafı yok.

Kulpsuz fincan gibi. Tutulacak tarafı da yok.

Zırva tevil götürmez.

“Ok atarsın, kebap olur”, ama ondan sonrası saçmalığın zirvesidir ve bu derece saçmalığın daniskasına ne güç yeter, ne kelimeler.

Fuzuli gelsin, Şeyh Galip gelsin, Yunus, Karacaoğlan dâhil kelimelerin sultanı olan bütün üstatlar toplansın, bu sözleri temize çıkarmaya hiçbirinin gücü yetmez.

“Gazi Meclis” ne demektir, nereden gelir, bu unvan niçin verilmiştir, hiçbir açıdan tek kelimelik bilgisi yok.

İstiklâl Harbi’ni bilmiyor.

O dönem hakkında bir satır bile okumamış.

Kulaktan dolma, burundan barbunya bilgilerle konuşuyor.

Okuduğu metni yazanlar da belli ki ondan yukarı değil.

Başka türlü olsa, metin yazarları öyle yazmaz. Onlar yanlış yazsa, “destursuz ve saygısız” diye tanımlanmayı hak eden şahıs, eline verilen, önüne konulan satırlara bakınca hataları görür, kötü niyeti fark eder, doğrusunu işaret ederek düzeltir, düzelttirir.

Her şeye rağmen iyi niyetten uzaklaşmadık.

Bilmiyor, okumamış, cahil kalmış diye bakışımız o yüzden.

Şayet biliyorsa, okumuşsa, cahil değilse, o zaman vaziyet başka bir hâl alır.

Doğrudan kötü niyet söz konusu demektir.

Bildiği hâlde yanlış konuşuyor anlamına gelir.

Meclis’e “Gazi” demeyecekmişiz.

Beyimiz böyle münasip görmüş, böyle takdir buyurmuş.

Bu iradesini de gayet kaba bir dille ifade ediyor ve “Bırakın bu ayakları” diyor.

Sen bırak bu ayakları!

Sen bırak bu dilleri!

*

Yahu adam ne yapsa kötü yapıyor, yanlış yapıyor.

Ne söylese berbat.

“Bir tane hayırlı, faydalı, güzel cümlesini görsek sabırla” diye bekleyenler, “Godot” dedikleri zatı bekleyenlerden fazla vakit harcadı. Hâlâ devam ediyorlar harcamaya. Sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Konuştukça batıyor, çabaladıkça puan kaybediyor.

Kurduğu hatalı cümleler, kırdığı potlar bir araya gelse, izleyenleri Emret Bakanım’dan daha fazla güldürecek bir dizi olur. Otuz iki kısım tekmili birden… Yok mu bunu düşünüp gerçekleştirecek bir babayiğit?

Belki vardır.

Belki birileri böyle bir şey çekmeyi düşünmüşlerdir ama siyâsî hayatının son dönemine geldiğini akıllarından geçirmişlerdir.

“Seçime az kaldı. Yakın zamanda koltuğu bırakmak zorunda kalır, siyaset sahnesinden silinir, çektiğimiz bölümler boşa gider” diye düşünüyor olabilirler.

Şayet böyleyse, tamamen yanlış.

Siyaset sahnesinden çekilse bile bir klasik olarak kalacaktır.

Söylediği abuk sabuk cümleler tarihe geçti. Kırdığı potlar buradan köye yol oldu.

Kolay unutulacak türden değil.

Kırk yol boyunca izlenebilecek bir yapım olur, inanın.

Bir düşünelim Allah aşkına… Başka hangi memlekette böyle bir karakter türeyebilir? Herhangi bir diyarda böyle biri çıksa bile, nasıl bunca sene konumunu koruyabilir?

Eşsiz, benzersiz bir canlı türü.

Son derece nadir cinsten.

Kestirmeden söylersek, “endemik”.

TBMM’nin 15 Temmuz’da bombalanması üzerine “İkinci defa gazi olduğu” ifade edildi.

Bizim saygısızın bundan ne kadar haberi var?

Yoksa “İyi ki bombalandı” diye mi düşünüyor?

Açıkça söylesin içindekini, rahatlasın, durum netleşsin.

Fakat önce birkaç cümle ile bir konuya açıklık getirelim.

Bizde yediden yetmişe herkesin paylaştığı fikir, şehitliğin en yüce makam oluşudur. Böyle düşünür, böyle inanırız.

İnandığı değerler uğruna canını feda etmeyi göze alan, şehit olmak arzusuyla harekete geçen fakat o da bir nasip işi olduğu için şehit olamayan kişi, gazi olmuştur.

Gazilerin isimlerini tek tek sayalım diye niyetlensek, Meclis’ten başlarız, Antep’ten çıkarız.

Arada Gazi Osman Paşa’yı mutlaka sayarız.

Bizim bu saygısız, acaba Meclis’in gaziliğine itiraz ettiği şekilde Gaziantep’in de gaziliğine, şanı büyük Osman Paşa’nın da gaziliğine karşı çıkıyor mu?

Bunu da söylesin dili varacaksa.

Ya da ilânihaye sussun artık.

Daha fazla batmasın.