
OSMAN Yüksel Serdengeçti’nin muhteşem şiirlerini anıyorum son günlerde.
Onlardan biri, “Bir Kahraman Bekliyoruz” isimli dua…
Evet, bir dua, nazım ölçüsüyle şekillendirilmiş adeta.
Şöyle diyor başında:
“Kal’a gibi dik başın bulutlarla yarışsın
Dalga dalga saçların rüzgârlara karışsın
Adını nakşedelim eski kadim surlara
Sesini haykıralım asırdan asırlara
Savletinden titresin yeniden Doğu-Batı
Ve kurulsun ebedî Allah’ın saltanatı
Ufukları kaplasın bayraklarımız al al
Göklere zaferini çizsin vahşi bir kartal…”
Hafta sonu sabaha karşı özellikle hatırıma geldi bu şiir.
Eşim uyandırmaya geldiğinde, gözümü hafif aralayarak demişim ki, “İsrail’e giriyorlar!”.
Uyanmaya çalıştığım sırada aktarırken bu cümleyi, eşim heyecanla haber bültenini açmaya çalışıyordu.
Ekranda kaçışan işgalciler sürüsü…
Manşette ise “Hamas militanları” yazıyor.
Hamas, Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği bir organizasyon değil öncelikle. Tıpkı Filistin Kurtuluş Örgütü gibi Hamas da Filistin’de siyâsî bir parti.
Diyorlar ki, “Ama silahlı örgüt”. Filistin’de ordu mu var, silahlı kuvvet mi var?
Sırf bu algıyı yönetmek için Hamas’la irtibatlı bir organizasyon olarak İzzeddin Kassam Tugayları bulunuyor.
İzzeddin Kassam kim? 1892’de, Lazkiye’de dünyaya gelmiş bir Osmanlı Devleti vatandaşı. Daha ileri bilgiyi burada yazmayalım…
Hamas’ın kurucusu, Eş-Şehid Şeyh Ahmed Yasin; Siyonist rejimin kanlı saldırılarında sağlığından olmuş ama özgürlük fikrini Kudüs’ün temiz çocuklarına aşılayabilmiş, ardından da tekerlekli sandalyeye mahkûm yaşamasına rağmen Siyonizm için tehlike arz ettiğinden katledilmiş bir dâvâ adamı…
Şeyh, İzzeddin Kassam’dan fikir eli almış bir dev.
Ortada ordu yok, devlet yok. Aslına bakarsanız, bana göre bir Roma ismi olan “Filistin” ismi de kullanılmamalı. Orası, çevresi temiz kılınmış “Kudüs” eyaleti. Mescid-i Aksa’nın toprağı…
Uyandıkça, “Acaba Türkiye’nin Suriye ve Irak operasyonlarına engel olan bir etki doğurur mu?” diye düşünüyorum.
Uykuluyken düşündüklerim daha samimî, daha mümin geliyor.
Uyanmaktan kastımın soru sormak olmadığına kani oluyorum.
Öyle ya, Türkiye bu durumu defacto durum olarak kabul edip daha ileri bir boyutta hamlelerini ardı ardına sıralayabilir. Belki komplo teorisyenlerinin atladığı asıl plân, Türk Devleti’nin plânı…
Kaldı ki, mümin ve muttaki Gazzeli yiğitlerin arkasında hangi kudretli desteğin olduğunu sadece gözlerimizle göremiyoruz.
Siyonist rejimin eli kanlıları ise o desteğin alevden kanatlarını görüyormuşçasına kaçıyor, korkusunu daha şiddetli silah ve saldırılarla gösteriyor.
Mavi Marmara’da şehit olan 17 yaşındaki Furkan Doğan’ın kafatasından da bu nedenle 35 kurşun çıkmıştı. İkramı misliyle olsun!
15 Temmuz’u hatırlatıyor bu çıkış. 15 Temmuz’da Türk milleti ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hakkını müdafaa etmek üzere sokaklara çıkmıştı. Kudüs’ün, Gazze’nin gençleri ilk kez Siyonist sınırlarına giriyor, gövde gösterisi yapıyor.
Şeytanın plânı tuzak kurmaktı. Fakat geçerli ve sadık kalınacak yalnız Allah’ınkidir.
Allah’ın plânına sadık kal ey kahraman!
“Kahramanlar büyüsün masalda dev misâli
Eğilsin öpsün gökler canım nazlı hilâli
Ordularım yeniden Tuna’ya akın etsin
Bir yıldırım çıksın da uzağı yakın etsin
Selâm dursun karşında bütün şerefler şanlar
Nâmını tebcîl etsin yıldızlar, Kehkeşanlar
İçimde hiç sönmeyen bir fetih sevdası var
Yavuz gibi diyorum: ‘Bir dünya insana dar!’
Bir seda duymak için sahralara düşmeyim
Helâl olsun bu yolda varım yoğum her şeyim
Volkan gibi lav atmış, ne susmuş, ne sönmüşüm
Ben bu fikir uğruna çılgınlara dönmüşüm
Bir dehâ bekliyoruz, gençliğe mihrap olsun
Ruhları tutuşturan bir ateş mihrak olsun
Sînesinde birleşsin sağa sola sapanlar
Kahrolsun Hak dururken yabancıya tapanlar
Çık, nerdesin zuhûr et, biz seni bekliyoruz
Yıllardır yollarında yorgun emekliyoruz
Musa ol, Hakk'a yüksel tecelli et de Tûr’a
Zulmet yıkılsın gitsin, cihan gark olsun nura
İstiyorum, yeniden bir hilkat istiyorum
Ne hayâl, ne kuruntu, hakikat istiyorum.”
Kurtulalım kuruntulardan, hakikat bizi bekliyor…