Bir üst duruma geçmek

Değişim ve gelişimi, eğitim, sağlık, kültür, sanat, estetik ve bilgi öğrenmeyi, hayatı anlamayı, anlamlandırmayı, verimli ve etkili yaşamayı sadece okullarda verilen öğretimle sınırlandıramayız.

En değerli varlıklarımız

İNSANLARIN bilinçaltlarında, “içinde bulundukları şartlardan bir üst duruma geçme” isteklerine doğru zapt edilmez bir yol alış, mücadele azmi, mutlu yarınları yaşamak ve yaşatmak adına güzelliklere ve mutlu olmaya doğru yönelme bulunur.

Bütün çalışmaların temelinde öncelikle hayatta kalmak ve temel fizyolojik gereksinimlerin karşılanması yatmaktadır. Daha sonra kaliteli, nitelikli, mutlu bir şekilde yaşama arzusu ve bu arzuyu gerçekleştirme isteğinin geçekleşmesi vardır.

Çocukların nitelikli olarak yetişmeleri, temel yaşam gayelerimizdendir. Mutlu yarınları yaşamalarını istediğimiz maddî ve manevi anlamdaki en büyük başarımız, yeni nesillerin en iyi şekilde yetişmesi olacaktır.

Çalışmalarımızın odağında, onların hayata en iyi ve güzel şekilde hazırlanmaları, her türlü sağlıklı güçlü bireyler olarak yetişmeleri olmalıdır.

Bizlere emanet olan ve hayata en iyi şekilde hazırlamakla yükümlü olduğumuz yeni neslin her alanda en güzel şekilde yetişmesi için ayakları yere basan ciddî çalışmalar yapılmalıdır. Çünkü onların varlığı, nitelikli bireyler olarak yetişmeleri, bizlerin, toplumun ve insanlığın güvencesidir.

Değişim ve gelişimi, eğitim, sağlık, kültür, sanat, estetik ve bilgi öğrenmeyi, hayatı anlamayı, anlamlandırmayı, verimli ve etkili yaşamayı sadece okullarda verilen öğretimle sınırlandıramayız. 

Çocuklarımızın, yetişkinliklerinde zihnen, bedenen, ruhen ve duygusal olarak ne istediğini bilen, kendi ayakları üzerine basabilen, değerleri oluşmuş, estetik sahibi, kendi kararlarını alabilen, kendisi, ailesi, çevresi, ülkesi ve insanlık adına toplumsal ve evrensel ahlâk yasalarına saygılı, özgüvenle birlikte özsaygısı gelişmiş nitelikli bireyler olarak yetişmeleri, en temel vazifelerimizdendir.

Zihin, ruh ve beden sağlığı bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Çocuk ile onu yetiştiren bireyler arasındaki ilişkinin kalitesi, her türlü gelişimindeki rolünü doğrudan etkiler. Yetişkinlerin bilinçsiz ve sorumsuzca yaptığı (küçük de olsa) hatalı bir davranış, çocukları ömür boyu olumsuz etkileyebilir. Bu durum, toplumda sorun oluşturan hastalıklı bireylerin kontrolsüz olarak çoğalmasına sebebiyet verebilir.

Çocuklarımızı dengesiz, sorun çıkaran, saldırgan, amaçsız, bilinçsiz ve mutsuz kişiler olarak değil, olumlu düşünen, neyi ne için ve nasıl istediğini bilen, geleceğe dair nitelikli beklentileri olan, umutla bakan, sağlıklı ve üretken kişiler olarak yetiştirmemiz gerekir. Sanat, estetik ve kişilik özellikleri yönünden de güçlü bireyler olmaları için çalışmalar yapmalı ve ortamlar oluşturmalıyız.

Eğitim her yerde ama kontrolümüzde mi?

Çocuğun ruhen, bedenen, zihnen ve güçlü kişilikli olarak yetişmesi-yetiştirilmesi hassas bir süreçtir. Yetişkin birey olarak sosyal hayatın içinde mutlu şekilde yaşaması ise apayrı bir durumdur.

Çocuğun hayata hazırlanması, kişiliği, karakteri, ruh sağlığı, estetik anlayışı, inanç ve değer yargıları öncelikle ailede başlar. Çevreden, kitle iletişim araçlarından, arkadaşlarından ve daha çok sanal ortamlardan etkilenir, okullarda desteklenir. Hayatın içinde yaşadıkları ile şekillenir.

Son yıllarda çocuklarımızın kişiliklerinin şekillenmesinde dış çevre daha fazla etkili olmaya başladı. Burada anne, baba, yakın ve uzak çevre, akrabalar ve öğretmenler çok daha hassas ve dikkatli davranmak durumundadırlar.

Çocuklara yönelik hazırlanmış, onların dünyasına, bilinçaltı düzeyinde etki edecek, olumsuz subliminal mesajların bombardımanı, şiddetini arttırarak devam etmektedir. Normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmış olan, başka bir objenin içine gömülü işaret ya da yönlendirici bilinçaltı kodlar içeren subliminal mesajların tahminlerin de ötesinde etki gücü vardır.

Her türlü öğrenmeye karşı filtreleri oluşmamış çocukların hassas ruh sağlığı, hiç beklemediğimiz bir anda, iç veya dış koşullar ve etkileyicilerle ânında değişebilmektedir. Bu ve benzeri durumlara karşı hazırlıklı olmazsak, bu bozulmanın kaynak ve sebeplerini anlayamayız. Hatta anlamanın ötesinde, anlamlandıramayız bile!

Subliminal mesajlara karşı dikkat!

Yetişkinleri bile kolayca etkisi altına alabilen subliminal mesajlar, gelişimini tamamlayamamış çocukları daha kolay etkilemektedir.  Çizgi film ve eğlence programlarının büyük bir çoğunluğu başka ülkelerden alınmaktadır. Herhangi bir filtrelemeden geçirilmeden ve pedagojik yönden incelenmeden yayınlanmaktadırlar. Son derece dikkatli olunması gereken bu tür programlar, incelenmeden ve denetime tâbi tutulmadan yayınlanmamalıdır. Çizgi filmler, masum gösterilen çocuk animasyonları ile çoğu zaman subliminal bilinçaltı mesajlarla çocuklarımızın ve gençlerimizin henüz olgunlaşmamış ya da kişiliği oturmamış beyinleri sistematik ve bilinçli bir şekilde istismar edilmektedir. Çocukların başta beyin olmak üzere her türlü gelişim süreçleri tamama ermediğinden, söz konusu bilinçaltı mesajlar çok daha yıkıcı tahribatlar yapmaktadır.

Bilinçaltı, bilinçli olarak verilen hiçbir mesajı atlamaz. Çünkü beyin tüm uyaranları önyargısız olarak kaydeder. Ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde bilinçaltı reklâmlar yasaklanmış olmasına rağmen, bütün reklâmlar, dizi, film ve belgeseller bilinçaltı mesajlar farklı yöntemlerle verilmektedir. Her türlü yayının ciddî denetimlerden geçirilmesi gerekmektedir bu yüzden.

Denge her şeyin temelidir

İnsanı oluşturan dört temel unsur; beden, zihin, duygu ve psikolojidir. Bizler bu dört unsurla sosyal hayatın içindeyiz. Atılan her adım ve değerlendirilmesi gereken her hususta bu dört unsur temel alınmalı, ona göre davranılmalıdır. Bu temel unsurlardan birindeki bozulma, bütün dengeleri etkileyebilir.

Dengelerdeki en ufak bir sarsılma, bireyin duygulanımını ve ruhsal dengesini sarsabilir. Bunalımlar, üzüntüler, kaygılar, iç çatışmalar, davranış bozuklukları ve benzeri ortaya çıkabilir.

Birey; ailesi, işi, çevresi ve sosyal hayatı ile bir bütündür. Kırmadan, sorumluluklarından koparmadan, yaşama küstürmeden, dikkatini ve enerjisini istenmeyene yönlendirmeden, gelişimini dengeli bir şekilde sürdürebilmelidir.