
TRAKYA Üniversitesi İlâhiyat
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç’ın bir sosyal medya hesabından yaptığı
paylaşım, bir anda herkesin diline düşüverdi.
Cevdet
hocanın malûm sosyal medya paylaşımını okudum. Önyargı gözlükleri çıkarılıp
çıplak gözle bakıldığında darbevâri teşebbüsleri hedeflediği açık olarak
anlaşılmaktadır. Mesajda darbe teşebbüsünü kastettiği net olarak belli olan “Aklınızın ucundan bile geçirmeyin”
cümlesi görmezden gelinmiş ve “Gece vakti
işi bitiririz, ertesi gün işe gideriz” üzerinden müthiş bir algı operasyonu
gerçekleştirilmiştir. Bir dekanın Boğaziçili öğrencilere yönelik tehditler
yaptığı, onların gece işlerinin bitirilmesi gerektiğini dillendirdiği gibi bir kanaat,
ortalık insanların dillerine düşmüştür.
Normalde
sosyal medyada bu tür yanlış yerlere çekilebilecek paylaşımlar yapılmaması
gerektiği kanaatindeyim. Ancak darbeseverlerin ortalıkta cirit attığı,
sokaklara davetlerin yapıldığı, Boğaziçili öğrencilerin eylemlerinin
mecrasından çıkarılarak “İkinci Gezi Kalkışması” olarak senaryolaştırmaya
çalışıldığı, bir süre önce bir partinin il başkanının “erken seçimle veya başka
bir şekilde” iktidarı devirmeyi dillendirdiği bir gündem varken, bu tür
tepkilerin nasıl anlaşılması gerektiği ortadadır. Daha önce de gazeteciler,
siyâsiler ve sosyal medyada insanlar darbe iması yapanlara bu ve buna benzer
tepkiler vermişlerdi. Bu da darbecileri ürküten ve korkutan bir durumdur.
İnsanların zihinlerinde 15 Temmuz hâlâ canlıdır ve darbeyi ima edenlere karşı
bir tepkisellik mevcuttur.
Cevdet
hocanın paylaşımına dönelim tekrar…
Paylaşımın
bir duygu yoğunluğu ile yazıldığı anlaşılıyor. Ama darbeyi aklından geçirenlere
yönelik olduğu belliyken, mesajın içinde “Boğaziçi” ve “eylem” geçmeseydi,
belki de bu kadar çarpıtılamayacaktı. Mesajın “Biz gece vakti işi bitirir,
ertesi gün işe gideriz” cümlesi öne çıkarılarak Boğaziçili öğrencilerin tehdit
edildiği iddiasıyla mesele önce birkaç sosyal medya kullanıcısının, arkasından
bazı gazetecilerin diline düşünce, birden toplumsal bir linç kampanyası
oluşturuldu. Ertesi günü bir gazete, konuyu, “Dekandan Boğaziçi Öğrencilerine
Tehdit” diyerek manşete çekti. Televizyonlar, milletvekilleri, siyâsetçiler
meseleyi ağızlarına sakız ettiler. İnceleme ve soruşturmalar, suç duyuruları
haberleri birbiri ardına gelmeye başladı. En son bir partinin lideri, “Yazıklar
olsun bu yaşam formuna” diyerek marifetini ortaya döktü.
Evet,
linç son noktasına ulaşmıştı!
Cevdet
Kılıç üzerinden üniversiteler, rektörler, dekanlar, profesörler, öğretim
üyeleri hedef alınıyor, paylaşılan mesajda yer alan “abdest” ile de dinî
değerlerle dalga geçiliyordu. Cevdet Kılıç’ın sosyal medya hesaplarından
buldukları bir fotoğrafı yayarak ve altına farklı imaları içeren yorumlar
yazarak ahlâksızlığın zirvesine ulaşılıyordu. Gittikleri yaylalarında öz
kardeşleri ile hasret gidermenin verdiği rahatlıkla çekilmiş bir fotoğrafa
ahlâksız bir imada bulunanlar, aslında kendi ahlâkî seviyelerini dışa vuruyorlardı.
Yıllarını dinî ilimlerin tahsiline adamış bir kişiyi, güya bel altından vurarak
itibarsızlaştırmaya çalışıyorlardı. İşin garip tarafı, bu tür paylaşımları
sadece sıradan sosyal medya gürûhu değil, daha önce milletvekilliği yapmış
kişiler yayıyordu. Hattâ bir gazete, yayla evindeki yer minderinde
kardeşleriyle birlikte verdiği resmi, “Boğaziçili öğrencileri tehdit eden
dekanın yatakta çekilmiş pozu” olarak lânse ediyordu.
Aslında
hocayı linçe tâbi tutanların mesajın darbeyi aklından geçirenlere yönelik
olduğunu, 15 Temmuz hain darbe girişimine bir gönderme yaptığını biliyorlardı.
Darbesever görünmemek adına meseleyi öğrenciler üzerine çekerek gündeme
taşıdılar. Bu linç sürecinde de birçok kişi, aslında 15 Temmuz’daki
başarısızlığın hıncını çıkartma derdine düştü. Çünkü mesaj öğrencilere değil,
“başka bir şekilde” iktidarı devirmek isteyenlere idi.
Peki,
bu algı yönetimine ve linç kampanyasına muhafazakâr cenahtan bir tepki geldi
mi? Bireysel destekler dışında Cevdet hocaya pek arka çıkanı göremedim. Böyle
zamanlarda muhafazakâr camianın “aşağılık kompleksli” duruşu maalesef kronik
bir hastalık hâline gelmiş. Ya linçe kenardan onlar da katılıyor ya da sessizce
kenarda izliyorlar. En yaptıkları olumlu şey ise “kem küm”... Hocanın üslûbu
ile ilgili eleştirini yap gerekirse, ama hak ve hakikatin de yanında olduğunu
açıkça göster.
Prof.
Dr. Cevdet Kılıç’la ilgili bilgilere YÖK AKADEMİK sisteminden ulaşılabilir.
Lisans, yüksek lisans ve doktorasını Ankara Üniversitesi’nde yapmış, Fırat ve
Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde çalışmış, şimdi de Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde görev yapıyor. İdarî vazife gereği de
Trakya Üniversitesi’nde bulunuyor. Onlarca lisansüstü öğrenci yetiştirmiş,
birçok kitap ve makale yazmış, konferans ve seminer vermiş bir kişi. “Bilgelik
Hikâyeleri” isimli kitabı da onlarca kez basılmış ve hâlâ ellerde bir hikmet
anlatısı olarak okunmaya devam ediyor.
Kastının
öğrencilere değil, tamamen darbeden medet umanlara yönelik olduğunu
açıklamasını yok mu sayacağız? Böyle bir değerin sosyal medya çapulcularının
ellerinde heder edilmesine göz mü yumacağız? Onların ahlâksız ima ve
yorumlarına sessiz mi kalacağız?
Öğrencilerimizin terör örgütlerinin güdümüne girmeden ve akademik işleyişi bozmadan yapacakları eylemlere hiçbirimizin diyeceği bir şey yok. Düzen bozuculara, dış odakların uzantılarına, kaos simsarlarına, terör örgütlerine karşı durmak ise bir vatandaşlık borcudur.