Bir süzgeç ve inşâ aracı olarak medya okuryazarlığı

Medya okuryazarlığı sadece içeriğin tüketilmesine yönelik bir kavram değildir. Çünkü medya okuryazarlığı, aynı zamanda medya içeriğinin üretilmesine yönelik becerileri de kapsar. Dolayısıyla medya okuryazarlığı kavramı, bazılarının zannettiği gibi sadece akıllı işaretlerden ibaret değildir. Kavram çok geniş ve çok derin bir alanı kapsar…

SON dört yazıdır okuryazarlık üzerine düşüncelerimi kaleme alıyorum. Son yazımda, bilgisayar teknolojilerinin hayatımızın merkezine yerleşmesi gerçeğinden hareketle “elektronik okuryazarlık” kavramı üzerinde durmuştum. Bu yazıda ise, aslında yazdığım son 4 yazıyla temelini inşâ etmeye çalıştığım “medya okuryazarlığı” kavramını irdeleyeceğim.

Medya, ürettiği içeriklerle topluma sadece bilgi sunmaz. Medya, ürettiği içerikle toplumun değer yargılarını, kamuoyunu, insanların siyasal, sosyal veya diğer meselelere ilişkin tavırlarını, kanaatlerini, hayatı anlama ve anlamdırma biçimlerini yeniden inşâ etme, var olan kanaatleri pekiştirme, giyim kuşamdan nelerin tüketileceğine kadar çok geniş bir alanda belirleyici bir rol oynar.

Bu durum, hayata bu denli etki etmesi ve içeriğin etkilerinin doğru yansımaları için medya içeriklerinin doğru olarak değerlendirilmesi hususunu zorunlu hâle getirdi. İşte medya okuryazarlığı bu zorunluluk sonucu ortaya çıktı.

Fakat kavramın ihata ettiği alanın genişliği ve derinliği nedeniyle kavramın ne anlama geldiği konusunda farklı bakış açıları oluştu.

Medya okuryazarlığı nedir, ne değildir?

Örneğin bazı uzmanlar bu kavramı meslekî eğitim bağlamında ele alırken, bazı sosyal bilimcilerse medyayı kullanma beceri ve yetenekleri bağlamında ele alıyor. Kimileri medyanın insanları tüketim kültürüne teşvik etmesinden dolayı medyayı kapitalizmin bir aracı olarak görürken, medya okuryazarlığını da bu sömürüye karşı durmanın bir uyarıcısı olarak tanımlıyorlar.

Bazı uzmanlar medyada iyi ve faydalı içeriklerin de olduğu gerçeğinden yola çıkarak medya okuryazarlığı kavramını, “nelerin izlenip nelerin izlenmemesi gerektiği konusunda bir beceriler bütünü” olarak açıklıyor. Tüm bunlar, bakış açılarına göre doğrudur ve medya okuryazarlığı kavramını açıklar niteliktedir.

Fakat medya okuryazarlığı sadece içeriğin tüketilmesine yönelik bir kavram değildir. Çünkü medya okuryazarlığı, aynı zamanda medya içeriğinin üretilmesine yönelik becerileri de kapsar. Dolayısıyla medya okuryazarlığı kavramı, bazılarının zannettiği gibi sadece akıllı işaretlerden ibaret değildir. Kavram çok geniş ve çok derin bir alanı kapsar.

İyi bir medya okuryazarı olmak neden zordur?

Medya kavramı; gazete, radyo, televizyon, sinema, reklâm, internet ve sosyal medya alanları gibi çok sayıda alanı kapsadığından iyi bir medya okuryazarı olabilmek, sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Çünkü iyi bir medya okuryazarı olmak, yazılı, görsel, işitsel ve internet ortamındaki bilgi kaynaklarının özelliklerini bilmek ve buralardaki mesajlara ulaşabilmek becerisine, bu alanlarda üretilen içeriklerde kodlanan mesajları anlamak, değerlendirmek ve çözümlemek noktasında bilgi ve beceriye sahip olmak demektir.

Yani simgeler, semboller, metafor kullanımı, yüklem bilgisi, renk bilgisi, sosyoloji, psikoloji, hukuk, matematik, istatistik, ekonomi, tarih, siyaset, söylem çözümleme, dilbilgisi, retorik, görsel çözümleme, gösterge bilimsel çözümleme ve eleştirel çözümleme gibi çoklu becerilere sahip olmayı gerektiriyor. Bu ise özü gereği çok ciddî bir eğitim ve bilgi birikimi ile mümkündür.

Toplumun çok büyük bir kısmı bu eğitimi alamadığından veya medyanın çok parçalı yapısından dolayı eğitim alanlarında medyanın genellikle bir koluna yönelik eğitimler aldığından, toplumumuzdaki medya okuryazarlık düzeyi düşüktür. Bu da toplumun medya içeriklerini bilinçsiz olarak tüketmesi sonucunu doğuruyor. Bilinçsiz bir tüketim, medya içeriklerinin bireye ve topluma doğru yansımasını ve içeriklerin doğru değerlendirmesi zorlaştırıyor.

(Devam edecek…)