YILLARDIR hem kendime, hem
de çevreme anlatmaya çalıştığım bir gerçek var: İnsanın bu dünyada başına
gelenlerin çoğu nasıl düşündüğümüzle, düşünce kalıplarımızla ilgilidir. Sadece
anlatmaya değil, yaşamaya ve göstermeye çalıştığım bu gerçek, benim hayatımda
ölçülebilir değişiklikler yapan açık bir gerçek. Bu gerçeği ise zaten yeterince
yaşayan birçok insan keşfediyor ama sinirbilim ve psikoloji alanından elde
ettiğimiz içgörüler bu konuda bizi oldukça ikna edebilecek kuvvetli yöntemlerin
ipuçlarını da sunuyor.
Bu
yazıda sizlerle nasıl “daha iyi”, “daha verimli” ve “daha olumlu” düşüncelerle
yaşayabileceğimize dair birkaç işe yarar ipucu paylaşmaya çalışacağım.
Olumlu
bir yaşam inşâ etmek için…
Beyninizin varlık
nedenini anlayın:
Beyinlerimiz, diğer tüm beyinlerde olduğu gibi bizi hayatta tutmak amacıyla
programlanmıştır. Milyarlarca yıllık canlılık serüveninin bize miras bıraktığı
refleksler de temelde “zorlu yaşam koşullarında hayatta kalmamızı sağlayacak”
optimum stratejiler üzerine bina edilir. Başka bir deyişle, beynimiz önce “kötü
ve olumsuz olan” seçenekleri görme, bunlara odaklanma eğilimindedir. İyiye,
olumluya ve uzun vadede fayda sağlayacak seçeneklere odaklanmak, çaba ve iç bir
eğitim süreci gerektirir.
Odağınızı
belirlemeyi ve istediğiniz yerde tutmayı öğrenin: Dikkatimiz, bir
“hayatta kalma donanımı” olan beynimiz tarafından yönetilir ve sıklıkla çevresel
değişiklikler dikkatimizi celp ederek bizim onlara odaklanmamızı sağlar. Bu
süreç otomatiktir ve büyük oranda doğuştan getirdiğimiz beyin devrelerimize
dayanır. Fakat bu “varsayılan” beyin reflekslerimiz, dikkatimizi çeken ve
özellikle de bizi rahatsız eden uyaranları önceler. Normal, iyi, sıradan,
gündelik olanlar, sıklıkla bu sistemin ilgi alanı dışında kalırlar. Eğer
belirgin bir odaklanma eğitimi ve deneyimi yoksa o beyin sadece acil durumlarda
ve beklenmeyen değişimler olduğunda bir şeylerin “farkına” varacaktır. Öte
yandan, dikkatimizi kendi irademizle bir konunun üzerine odaklamak, diğer
çeldiricilere rağmen makul sürelerde dikkatimizi orada tutabilmek, geliştirilmesi
gereken bir beceridir. “Bilinçli farkındalık” adı verilen çalışmalar bunun için
yapılır ve beynimizin “acil tehdit” olarak algılamadığı konulara da
odaklanabilmesini sağlayan becerilerin temeli buradan gelir. Sadece günde iki üç
dakika hiçbir şey yapmadan seçtiğiniz bir şeylere (meselâ nefes alışverişinize)
odaklanıp odağınızı orada tutmaya çalışmak, kas çalışma egzersizleri gibi, bu
yeteneğinizi kısa sürede güçlendirecektir.
İyi ve güzele
odaklanma fırsatlarını değerlendirin: Özellikle hayatınızda olumsuzluklar
yaşarken, olumsuzluklara otomatik olarak odaklanan ve devamlı onlarla zihninizi
meşgul eden beyin devrelerinizi -bilerek ve isteyerek- olumlu seçenek ve
uyaranlara yöneltmek, zihinsel ve psikolojik sağlamlığını için güzel
egzersizlerdir. Çoğu zaman bu zor gelse de olumsuz durumlara dair
düşüncelerinizin sonuna bir “Ama” ekleyerek hemen ardından olumlu bir cümle
kurabilir, bu ikinci cümle üzerinde durmak için kendinizi davet edebilirsiniz.
Meselâ, “Bu dersten istediğim notu alamadım ama
bir kez daha deneyerek bu konuyu daha iyi öğrenebilirim. O zaman bu konuda
neler yapmam gerekir?”
Müteşekkir olma
fırsatlarını kollayın: Kafamızın içindeki o telaşlı hayatta kalma
donanımları genellikle “elde edilmesi gereken eksikliklere” odaklı çalışırken,
nadiren “elimizde olanlar” ile ilgilenir. Bir insan ne kadar çok elinde var
olan imkân ve seçenekleri fark eder ve onların kıymetini zihinsel olarak
değerlendirmeyi seçerse, beynimizdeki “şükran” devreleri o kadar çok çalışır.
Bu tip alışkanlıkları olan insanlar, sorundan ziyade çözüme odaklı zihin
durumlarını daha fazla deneyimlerler.
“Yapıldı” listesi
tutun:
Hepimizin muhakkak belirli hacimlerde “yapılacaklar” listesi vardır. Fakat
tercihen her günün sonunda bir deftere “Bugün yaptıklarım” gibi bir başlık
altında yapılmış ve bitmiş işlerinizi kaydetme alışkanlığı geliştirirseniz,
beyninizin ödül sistemini beslemiş ve motivasyonunuzu belirgin şekilde arttırmış
olursunuz.
Mizahtan
yararlanın:
Mizah âdeta ilâç gibi bir yeteneğimizdir. Özellikle sıkıntılı zihinsel döngülerden
çıkabilmenin en pratik yolu, mizahla iç içe olmaktır. Aşırı ciddiye aldığımız
durumların bizde yarattığı efkâr bulutlarını ve kısıtlı düşünce kalıplarını birkaç
kahkaha kolayca dağıtabilir.
Olumlu iç
sohbetlere zaman ayırın: Sıklıkla kendimizi eleştiririz; bu, varsayılan beyin
devrelerimizin kaçınılmaz marifetlerinden birisidir. Gerçi gelişim için iyidir
ama çok fazla iç eleştiri, kendimize güvenimizi, olumlu düşünceler üretmemizi
ve harekete geçmemizi engelleyebilir. Bu nedenle arada bir, bile isteye,
kendimizle olumlu sohbetler yapmayı, kendimizi tebrik etmeyi, işe yarar
kısımlarımızın belki bir listesini yapıp bu konularda düşünmeye zaman ayırmayı
ihmâl etmeyelim. Faydası en hızlı görülen uygulamalardan birisidir bu.
İnsanlara yardım
edin: Aşırı
gelişmiş sosyal beyin devrelerimiz, birlikte yaşamak için ayarlanmış üst düzey
yetenekler içerir. Bu yeteneklerin en önemli amacı, birlikte yaşamı
kolaylaştıracak reflekslerdir. Başka insanlara karşılıksız yardımcı olmak,
evrimsel beyin hatlarımızda birçok olumlu kimyasalın artışını ve içsel olarak
kendimizi çok daha iyi hissetmemizi sağlar. Birlikte hareket ve yardımlaşma,
beynimizin doğal ağrı kesicilerinden sakinleştiricilerine, iyileştiricilerinden
geliştirici ve büyütücülerine kadar çok farklı kimyasalların miktarını arttırır
ve iyi oluşumuza inanılmaz katkı sağlar.
Güne ritüellerle
başlayın: Uyandığımız
anda bizi yataktan kaldıran nedenlere çoğu zaman aşinayızdır. Fakat her sabah,
yataktan kalkmak için dışsal bir sebebe uymak yerine, sadece yatağımızda uyanık
yatarken temel bir farkındalık meditasyonu yapabiliriz. Aldığımız nefese,
sağlığımıza, bugünün taşıdığı potansiyellere odaklanabileceğimiz böyle bir iki
dakika, bütün günümüzü değiştirmeye yeterlidir. İsterseniz sevdiğiniz bir
şarkıyı dinleyerek, isterseniz aynı yerde yaşadığınız birilerini mutlu edecek
minik bazı sürprizler yaparak gününüze çok güzel başlayabilirsiniz. Böyle
başlayan bir gün, sizi yepyeni imkânlarla tanıştıracaktır. Çünkü gün aynı olsa
da artık siz farklı bakıyor olacaksınız.
Şikâyeti bırakın: Şikâyet, cesaret
göstermemenin en kuvvetli nedeni ve bahanesidir. Şikâyet edenler hayatlarını
olumlu yönde değiştirme gücünü hızla yitirirler. “İnsanın Fabrika Ayarları”
üçlemesinde ve özellikle son cildi olan “Sınırları Aşmak” bölümünde detayları
ile anlattığım gibi, insanı insan yapan “cesaret” yeteneği, ancak şikâyetin
bittiği yerde başlar!
Son
olarak bir kez daha hatırlatayım: Başımıza gelenlerin bize ne yapacağını, bizim
o olaylara nasıl tepki vereceğimiz belirler. Bu iddia, bir bakış açısı değil,
açık bir gerçektir. Bunu aklımızdan çıkartmadan tüm hayatı büyük bir kendini
tanıma yolculuğuna çevirebilenler, hem dünyayı, hem de kendilerini daha iyiye
doğru değiştirebilenler yahut başka bir deyişle “yeni dünyanın cesur insanları”
olacaklar!
----------------