
“GERGİN uykulardan, kör gecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Sonra düğüm düğüm bilmecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Gökten yağmur yağmur yağacak renkler.
Daha hoş kokacak otlar, çiçekler.
Ardından bitmeyen mutlu gerçekler;
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Vurulup ömrünün ilkbaharında,
Kanından çiçekler açar yarında.
Cümle şehitlerin omuzlarında
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.”
***
Abdurrahim Karakoç Ağabeye ait bu dizeler bir dönem bizim gibilerin dillerine pelesenk olmuş harika bir besteyle daha da tükenmez olmuştu.
Bugün de bu dizeleri seslendiren güzel gençler var, hamdolsun. Allah bu dizelerce yaşayanlardan eylesin!
Dünyada büyük bir düğüm çözülüyor. İleri teknolojik gelişmeler, felâketler, salgınlar çağında olduğumuzu söyleyenlere karşı bir şuur ve zincir kırma çağındayız bence.
Türkiye’de yapılan seçimlerin ardından dünyada inanılması güç reflekslere şahit olundu. Oysa bu tepkilere hazırlanan bir ortak kitle, farklı coğrafyalardaki topluluklardan oluşsa da bir gerçeklikle geliyordu göstere göstere.
Bu minvâlde Fransa’da yaşananlara rağmen İsveç’te yaşananları mı, yoksa İsveç’te yaşananlara rağmen Fransa’da yaşananları mı yorumlamalı?
Tarih boyunca azınlıkların çoğunluklara hâkim olduklarını, bir devre o çoğunlukların canlarına tak edip akıllandıklarına şahit olunmuş.
Bakınız, azınlığın çoğunluğa galip olduğu değil, hâkim olduğu maalesef bir gerçek. Bu bir utanç sebebi olmalı. İnsan için…
Fizikî kuvveti olmayanın, kendisine verilen zenginliği hâkimiyet kurmak üzere kullandığını görüyoruz her zaman diliminde.
Ve Spartaküslerin, Habeşli Bilâllerin (ra), Robespierrelerin, Galiyevlerin çıkışlarına tanık olunuyor.
Ya da Talut’un ordusundan bir mümin Davud’un attığı taşın insanlığı Calut egemenliğinden kurtardığını öğreniyoruz.
Peki, bu kahramanların çıkışını hızlandıran güç nereden geliyor?
Ömer Seyfeddin’in okuduğum ilk hikâyesi “Diyet” idi.
Bugünün insanları diyeti yemek perhiziyle karıştırıyorlar.
Zaten dili eğip bükmeden, ağzın içinde kıvrandırmadan kelime anlamından koparılamaz. Diyeti de unuttu bir grup insan. Koskoca bir grup insan… Bir dünya insan…
“Senin için verdiğim, sana yedirdiğim parayla bana mı kafa tutacaksın? Senin diyetini ben ödedim” diye diye nice büyük kitlelere ücretli makine gözüyle bakanların, Rusya’ya bakıp paralı askerlerin bir gün başa belâ olacağını fark etmesi gerekmez mi?
Verdikleri üç kuruş için çoğunluğun egemenliği hâlâ kendisine bırakacağını zanneden ahmak azınlıklaradır sözümüz, bir gün Erol Taş, o kolu kestiği gibi atar, sizin de ümüğünüze çöker!
Fransa kızım sana diyorum, İsveç yavrum sen anla!