Bir restorasyon destanı: Hacı Bayram Camii ve civarı

Hacı Bayram etrafından kaldırılan mezarlar, tarihten de anlaşıldığı gibi İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yani CHP’nin tek başına iktidar olduğu gerçek diktatörlük dönemine rastlamaktadır. O dönemlerde Nevzat Tandoğan hem Ankara Valisi, hem Belediye Başkanı, hem de CHP İl Başkanı idi. Buradan kaldırılan mezarlar Tacettin Sultan Camii’nin güneyine taşınmış. Sanırım bazı mezar taşları da Kırklar Mezarlığı’ndadır.

Merhum Zafer İçyer anısına…

ŞEHİRLER vardır rûhunu arayan, şehirler vardır rûhunu bulan. Güzel Ankara, rûhunu arayan şehirdir. Ankara’nın ruhu, Hacı Bayram-ı Velî’dir. Hacı Bayram-ı Velî’nin rûhaniyetinin ve mefkûresinin hâkim olduğu Ankara, Anadolu’nun aynı zamanda mânevî başkentidir.

İstanbul’da Ebu Eyyûp el-Ensarî, Konya’da Mevlâna, Bursa’da Emir Sultan, Aksaray’da Hamîdüddin Aksarâyî, Nevşehir’de

Hacı Bektaşi Velî, Kars’ta Ebu’l-Hasan Harakâni, Bilecik’te Şeyh Edebalı, Kayseri’de, Erzurum’da ve Anadolu’nun birçok yerinde yüce erenler neyse, Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî odur.

Yûnus Emre, “Dahi cihana gelmeden canım seni sever idi” derken,

Mevlâna, “Aşk öyle bir alev ki tutuştu mu maşuktan başka her şeyi yakar” derken, Eşrefoğlu Rûmî, “Ol dost ben sevdiğim bu canımdan ileri” derken, “Noldu bu gönlüm, noldu bu gönlüm/ Derdi gamınla doldu bu gönlüm/ Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm/ Yanmada derman buldu bu gönlüm” diyen Hacı Bayram-ı Velî, Fetret Devri ve İstanbul’un Fethi öncesi gönüllerde taht kurmuştur.

“Şehirlerin mamur olması için gönüllerin mamur olması lâzımdır” düsturu gereği, Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek, 2008’de, uzun zaman sürüncemede kalan Hacı Bayram semtinin restorasyonuna hız verince, biz de bir sivil toplum kuruluşu olarak ihaleye girip üst hakkı alıp işe giriştik. Yıllardır Ankara’da yaşayan biri olarak Hacı Bayram-ı Velî’nin huzuruna gelip giderken, yol sıra gelmiş, çay sıra gitmiş olduğumuzu fark ettik. Restorasyon çalışmalarına başlayınca Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’ni tanıma gereğini ve ihtiyacını hissettik.

Hacı Bayram’da aradığınız çok şeyi bulabilirsiniz. Önce mâneviyat, sonra ney, Arapça ve Osmanlıca kursları buna dâhildir. Uzatmayalım, İstanbul’da Eyüp Sultan ne ise, Ankara’da Hacı Bayram odur!


Hacı Bayram-ı Velî kimdir?

Hacı Bayram-ı Velî’nin ataları, Belh’den Anadolu’ya gelerek Ankara’nın yakınlarında Solfasol (Zülfazıl) köyüne yerleşti. Dedesi Mahmud, babası Koyulcalı Ahmet’tir. Annesinin adının Fatma olduğu düşünülmektedir. Annesinin kabri, Esenboğa yolu, İrfan Baştuğ Caddesi’nin sol tarafındadır. Doğumu tartışmalıdır. Net bir tarih bilinmemekle beraber, 1339-1340 veya 1351-1352 tarihleri ön plâna çıkmaktadır. Doğduğu ev, bugün Solfasol köyünde hâlen ziyaret edilmektedir. Ölüm tarihi 1430’dur. Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu’na göre bu tarih 1340’tır. Asıl adı Numan’dır. “Bayram” adını, şeyhi Hamîdüddin Aksarâyî (Somuncu Baba) vermiştir.

Hacı Bayram-ı Velî, beş padişah görmüş, Horasan’ı Anadolu’ya, Anadolu’yu Balkanlara bağlamış büyük bir velîdir. Şeyh İzzettin ve Hallaç Mahmud’dan ders almıştır. Tefsir, fıkıh, hadîs, matematik, felsefe, Arapça, Farsça ve edebiyat dersleri almıştır. Melike Hatun Medresesi (Kara Medrese), Bursa’da Çelebi Mehmed Medresesi ve Ak Medrese’de görev yapmıştır. Kara Medrese ve Çelebi Mehmed Medresesi’nde müderrislik, Ak Medrese’de ise irşat görevi icra etmiştir.

Murat Hüdâvendigâr zamanında kadılığa yükselmiş, Yıldırım Bayezid zamanında Kapıcı Başılık (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği emsali) görevine getirilmiştir. Niğbolu Zaferi’nin nişânesi olarak yapılan Ulu Camii’nin 1400’deki açılışında hutbe okuyan şeyhi Hamîdüddin Aksarâyî ve devrin ileri gelen âlimleri ile Bursa’da tanışmış, daha sonra ona intisap etmiştir. Somuncu Baba’dan (Şeyh Hamîdüddin Aksarâyî) icâzetini alıp Ankara’ya döndüğünde, Augustus Mabedi’nin yanına medresesini kurmuştur.

Hacı Bayram-ı Velî hakkında birçok menkıbe söylenmişse de bu menkıbelere değinmeyelim. O, kitap yazma imkânı varken kitap yazmamıştır. Buna mukabil, canlı kitaplar yetiştirmiş ve bu canlı kitaplar tarihe yön vermişlerdir. İstanbul’un Fethi’nde, yirmi bin Bayramînin bulunduğu ifade edilmektedir. Birçoğu şehit olmuştur. Bunlardan biri de, halîfelerinden Şehit Meczup Akbıyık’tır. Kabri Rumeli Hisarı’ndadır.

İkinci Murat zamanında iki defa Edirne’ye gitmiş ve Uzun Köprü’nün açılış töreninde Emir Sultan ile birlikte duâ etmiştir. Yeni Cami’de iki aya yakın vaaz ettiği kürsü hâlen muhafaza edilmekte ve hiç kimse tarafından kullanılmamaktadır. Emir Sultan ve Şeyh Hamîdüddin Aksarâyî’nin cenazelerini yıkamış ve namazlarını kıldırmıştır.

Halvetiyye ve Nakşibendiyye esaslarının kaynaşmasından meydana gelen, esasları cezbe, muhabbet ve İlâhî sırra ermek olan Bayramiyye tarikatına kurucu aklı vermiştir. Vefâtından sonra Bayramiyye tarikatı önce ikiye bölünmüştür. Akşemsettin Şemsiyye-i Bayramiyye, Ömer Sıkkınî (Bıçakçı Dede) ise Melâmiyye-i Bayramiyye’yi kurmuşlardır. Daha sonra İbrahim Tennuri Tennuriyye, Himmet Efendi Himmetiyye, Saruhanlı İlyas İseviyye, Aziz Mahmud Hüdai Celvetiyye gibi kolları kurmuşlardır. Bayramiyye silsilesinden gelen birçok tarikat ehli çeşitli çileler çekmiş, hapiste yatanlar ve hattâ idam edilenler olmuştur. Bayramiyye tarikatının son resmî halîfesi, şeyhlik postuna oturan ve (1920) Birinci Meclis’te milletvekilliği yapan Mehmet Şemsettin Efendi’dir. Şeyhlik görevi, 31 Aralık 1925’te tekke ve zâviyeler kapatılınca son bulmuştur.

Hacı Bayram-ı Velî ile ilgili 1990, Aralık 2012, Mayıs 2016 ve Mayıs 2017’de sempozyumlar düzenlenmiştir. Yeterli olmayan filmler çekilmiştir. Büyükelçi Fuat Bayramoğlu, Mehmet Ali Ayni, Dr. Abuzer Kalyon, Dr. Yusuf Ekinci, Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, İsmail Hakkı Bursevi, Yrd. Doç. Ahsen Turan, Abdülkerim Erdoğan ve Bursalı Tahir Bey, Hacı Bayram- ı Velî hakkında kitaplar yazmışlardır. Özellikle Abdülkerim Erdoğan, tam bir Ankara ve Hacı Bayram uzmanı olarak Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri Gülbaba Sokak’taki ANKA’da, meraklıların sorularını cevaplandırmıştır. (Kitap olarak bunlar, bizim tespit edebildiklerimizdir.) Buna rağmen o büyük velîyi anlayabilmiş değiliz. Onu anlayabilmek için Şeyh Hamîdüddin Aksarâyî ve bütün canlı kitap olarak nitelediğimiz halîfelerini de tanımak lâzımdır. 

Hacı Bayram’da yenileme (restorasyon) faaliyetleri

2008 yılının yaz ayında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı ihaleye girip dernek adına üst hakkı ve sonbaharda yer teslimi aldık. Yer teslimindeki görevli, bizi buralardaki işgalci güruha hedef gösterse de karşımıza çıkan sorunları bir şekilde aştık. Zafer İçyer ve Ayhan Yılmaz bizi ilk keşif için gönderdiklerinde, Dadaş Çay Ocağı’nda, beleşçi işletmeci tarafından restorasyon yapana da, yaptırana da galiz küfürler sarf edildiğine bizzat şâhit olduk.

Bir binadan sayısız insan ve çocuk çıkıyor, para istiyorlardı. “Buraları alıyorsunuz, biz ne yapacağız?” diye iş isteyenden geçilmiyordu. Hele bir kokoreççi, arkadaşlara iyice musallat oldu. Sarıbağ Sokak’tan Gaziantep Sokak’a girince karşımıza pejmürde kılıklı insanlar çıkıyor, “Ne istiyorsunuz?” diye soruyorlardı. Uyuşturucu ve kadın pazarlayanlara rastlamanız her zaman mümkündü. Fazla açık yazmak istemiyoruz, yüzümüz kızarıyor, Gül Baba Türbesi’nin yanında kurban edilmek üzere horoz ve tavuk pazarlamacıları vardı. Zekeriya Beyaz’ın fetvâsı burada tutmuştur(!).

Güvercin Sokak da epey perişandı. Hacı Bayram semti âdeta tüm olumsuzlukla kuşatılmıştı. Aklıma şu geliyor: Birileri bu güzîde semti âdeta itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapmıştı. Genelev bile bu semte açılmıştı. O malûm yer bu restorasyon çalışması esnasında yıkıldı. Kurul, sık dokuyup ince eliyordu. Başlangıçta işler ağır aksak olsa da sonradan epey hızlanmıştı. Rolöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini Koruma ve Uygulama Denetim Müdürlüğüne (KUDEM) onaylatmak bizi oldukça yoruyordu. Ayhan Yılmaz ve Zafer İçyer, Büyükşehir Belediye Meclis üyesi olarak bu işi başlatmışlar ve koordinatör görevi üstlenmişlerdi. Bu iki şahsın Hacı Bayram’ın güzelleşmesinde çok emekleri var. “Buradaki çalışmaların çığırını onlar açtı” diyebiliriz. Allah onlardan râzı olsun!

Çalışmalar başlar başlamaz güvenlik oluşturulması zorunla hâle gelmişti. Etraftaki sorumsuz kişiler taşeronların malzemelerini çalıyor, keresteleri ateşe veriyorlardı. Güç şartlar altında mesafe kat edebildik. Daha sonra koordinasyon görevi Halim Altunkal Hocamıza verildi. Bir hakkı teslim etmek boynumuzun borcudur, o günlerde Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Altan Raşit Civan, Hacı Bayram Projesi’nin en önemli mimarlarından idi. Selim Cerrah Bey’in de emeklerini inkâr etmemiz mümkün değildir.

KUDEM’de bir bayan mimar vardı, tavırlarıyla çalışmaların hızını kesiyordu. Daha sonra bertaraf edildi. Genel Sekreter Yardımcısı Balamir Gündoğdu Bey, aktif bir şekilde çalışmalarda rol oynuyordu. Teoman Mehmet Aslan Bey, KUDEM Müdürü olarak bilinçli bir yaklaşımla katkı yapıyordu ve bu, küçümsenmeyecek boyuttaydı. Akarpınar (Üstün) Uludağ Hanım, kendisini parçalarcasına çalışıyordu. Daha sonra Balamir Bey ve Teoman Bey görev değişikliği sebebiyle restorasyon çalışmalarından uzak kaldılar. Yük, Akarpınar Hanım’a kalmıştı. Akarpınar Hanım bazen çingenelerle, bazen de İsmet Paşa ve çevredeki ne idüğü belirsiz kişilerle karakolluk oluyordu.

KUDEM’deki bürokratlar ellerinden gelen gayreti gösteriyor ve üst hakkı alanlara rehberlik yapıyorlardı. Hele Berathan Bedir Bey kimseyi kırmıyor, üşenmiyor ve her türlü yardımda bulunuyordu. Kamulaştırma çalışmaları safhasında Eyüphan Sazak Bey’in büyük katkıları oldu. Süleyman Altın Bey ve diğer personellere teşekkür borçluyuz. Teoman Mehmet Arslan ve Yunus Aluç Bey’e de…

Hacı Bayram semtinin fiziken güzelleştirilmesine katkısı olan herkese minnet ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Burada bir hakkı daha teslim etmek lâzım: Güvenlikçiler… Güvenlikçiler olmasaydı hiç kimse rahat çalışma yapamazdı. Bazıları onlara kızsa da, onlar aldıkları talimatları yerine getiriyorlar. Güvenlikçilerin tümüne buradan selâm eder, gözlerinden öperiz. Sağlık ve afiyetler dileriz…


İz bırakan firmalar

Hacı Bayram’da bir çok firma restorasyon çalışmalarına katıldı. Restorasyon çalışmasıyla normal inşaat çalışmaları farklıdır. Restorasyon hem zor, hem de mâliyeti yüksek bir iştir. Üstelik proje bazında sıkı bir denetime tâbidir. Kazı işlerinde, işin başında denetçi olarak bir arkeoloji mühendisi bulunur. KA Restorasyon’dan Fahrettin Kadaif, Güzel Evim İnşaat’tan

Hacı İbrahim Mutlu, Roba Yapı Restorasyon ve Rapid İnşaat’tan Hakan Yılmaz gibi isimler, firmalarıyla yenileme çalışmalarına damgalarını vurarak burada iz bırakmışlardır.

Hacı Bayram Hazîresi

Bize sorarsanız, Hacı Bayram’da birçok yer hazîredir. Eski fotoğrafları incelediğimizde, Hacı Bayram Camii’nden Ulus’a doğru bakıldığında birçok mezarlık görmek mümkündür. Ahi Yakup Mescidi’nin yanındaki mezarlar günümüze kadar korunmuş durumdadır. Seccade Sultan Türbesi vardı, gündüz vatandaşlar buraya bozuk para atıyor, gece sarhoşlar bu parayı topluyorlarmış. Burası sahte türbe imiş, kaldırıldı. Aynı sokakta yakın zamanda defnedilmiş olan Muradiye Vakfı Onursal Başkanı Mustafa Kalfaoğlu’nun kabri de var.

Akmedrese olarak da kullanılan August Mabedi’nin etrafında ve caminin kıble yönünde birçok mezar mevcût idi. Abdülkerim Erdoğan Bey’in “Hacı Bayram-ı Velî” kitabından şu satırları buraya almak istiyoruz: “1940-1941 yılında yapılan onarımlarda dergâh binası ve müştemilatı, Şıh Konağı, caminin cümle kapısı, şadırvan, türbenin önünde bulunan giriş kısmı, medrese, kütüphane, hazîre ve Nezihe Hanım Çeşmesi kaldırılmıştır.”

Hacı Bayram etrafından kaldırılan mezarlar, tarihten de anlaşıldığı gibi İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yani CHP’nin tek başına iktidar olduğu gerçek diktatörlük dönemine rastlamaktadır. O dönemlerde Nevzat Tandoğan hem Ankara Valisi, hem Belediye Başkanı, hem de CHP İl Başkanı idi. Buradan kaldırılan mezarlar Tacettin Sultan Camii’nin güneyine taşınmış. Sanırım bazı mezar taşları da Kırklar Mezarlığı’ndadır.

Ama gerek Tacettin Sultan Camii’nin güneyi ve gerekse Kırklar Mezarlığı’nın alan itibariyle bu kadar mezar taşını ve mezarı alması mümkün değildir. Sanırım tüm mezarlardaki kemikler çuvallara doldurulup bilinmeyen bir yerlere gömüldü. Bence bu hazîre meselesi üzerinde durulması lâzımdır.

Hacı Bayram-ı Velî Camii

Hacı Bayram-ı Velî Camii, ilk defa 1427-1428 yıllarında yapılmıştır. 16’ncı yüzyılda tamirat yapılmış, 18’inci yüzyılda da gerekli tamiratlarla o dönemki camilerin karakteristik özelliği kazandırılmıştır. 1941’de yapılan tadilatta ise caminin özgün kısmının ana yapısına sadâkatle yaklaşılmıştır. Ancak ek bina için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Mevhibe İnönü, burada yatan annesinin naaşını alıp İstanbul’a götürmüş ve ek bina onun tarafından yaptırılmıştır.

Hacı Bayram-ı Velî Camii, yaşayan bir mekândır. Ancak semt için bunu söyleyemeyiz. Çevre şu an ailelerden yoksundur.

Caminin projeleri onaylandıktan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan protokolden sonra 11 Mart 2010’da caminin restorasyonuna başlandı. O dönemki Kültür Bakanı Ertuğrul Günay bazı sıkıntılar çıkardı.

Caminin kuzey tarafındaki ilâvenin yıkılması kararı verildi. Sayın Cumhurbaşkanı’na (o dönem Başbakan) mesele güç belâ anlatılabildi ve çalışmalara devam edildi. Ancak Ertuğrul Günay’ın müdahalesi, cami restorasyonunun dört ay gecikmesine sebep oldu. 11 Şubat 2011’de dönemin Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açılışı yapılan caminin iç mekân kapasitesi bin 500’den 4 bin 500’e çıkmış, dış düzenlemelerle birlikte avluyla beraber 10 bin kişinin ibadet edebileceği hâle getirilmişti. Bayanlar da böylece daha geniş ve rahat ortama kavuştu. Tuvaletler oldukça kullanışlı hâle geldi. Kısacası Hacı Bayram-ı Velî Camii, iç dizaynı ve dış mekânlarıyla muhteşem hâle geldi. Emeği geçenlerden Allah râzı olsun!

Çevre

Hacı Bayram-ı Velî Camii, dış mekânlarına ve kıble tarafına namazgâh niteliğinde kürsü, minber ve mihrap yerleştirilmiş, yer zeminine ise kaliteli granit mermer döşenmiştir. Ağaçlandırmada genellikle çınar ağacı dikilmiş, mevcût diğer ağaçlar ve çamlar korunmuş olup yeşil bitki örtüsü zenginleştirilmiştir. Havuz fıskiyeleri özellikle geceleri çok hoş görüntüler meydana getirmektedir. Caminin doğu bölümünde ney ile ilâhiler terennüm edilmektedir. Caminin güney tarafı ve havuz etrafı ile diğer mekânlar, rengârenk güller ve muhtelif mevsimlik çiçeklerle bezenmiştir. Havuz kenarında oturmak, Münir Nurettin’in “Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış’tan” şarkısını akla getirmektedir.

Kitapçılar, dönerciler, kebapçılar ve ticaretle iştigal edenlerin dışında çeşitli dernek ve vakıflar, seçtikleri sosyal ve kültürel konularda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin tam karşısında (kuzeyinde) Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin Ak Medresesi’ne ithafen kurulan Akmedrese Eğitim Kültür Derneği, her gün sabah 10:00’dan akşam 22:00’a kadar herkese açık durumdadır.

Akmedrese Derneği ile Asma Köprü, her yıl Ramazan Bayramı’nda, Hacı Bayram’ın meydanında “Ümmet Bayramlaşması” icra etmektedir. Akşemsettin Bedesteni’ndeki Kemankeş Kıraathanesi ve Türk Pusat, dikkat çeken yerlerdendir. Kemankeş Kıraathanesi’nin özellikle huzur veren otantik bir ortamı vardır. Türk Pusat, geçmişe hasret duyanlar için ilgi odağıdır ve geleneksel okçuluk adına gereken her türlü ihtiyacı ayağınıza getirir. Muhittin Uyanık ve ekibi, geleneksel okçuluk konusunda gruplara ücretli olarak ders de vermektedir. Tennuriye ise, hediyelik ve hatıra eşyaların beğenildiği bir yerdir. Şehzade Konağı, simit ile çayın zevkle yenildiği ferah bir mekândır. Fecir Yayınevi ve Anadolu İlâhiyat Akademisi için “okul” diyebiliriz. Öyle okul ki, yediden yetmişe herkese hitap eder.

Kısacası Hacı Bayram’da aradığınız çok şeyi bulabilirsiniz. Önce mâneviyat, sonra ney, Arapça ve Osmanlıca kursları buna dâhildir. Uzatmayalım, İstanbul’da Eyüp Sultan ne ise, Ankara’da Hacı Bayram odur!


Merhum Zafer İçyer

Dilek ve temenniler

Hacı Bayram semtinde 2008’de restorasyon çalışmalarına başlandı ve fizikî olarak bazı ufak tefek hatâlara rağmen çok güzel bir sonuç elde edildi. Şimdi mânevî yenileme çalışmalarının tamamlanmasını beklerken, bu güzîde semtimize uygun turizm-rehberlik bürolarının açılmasını, Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri’nin bizzat kendi semtinde anılmasını ve salon programlarının “müridi ve dâmâdının adını” taşıyan salonda yapılmasını, Kara Medrese’nin bulunup ihya edilmesini, şeyhlik yaptığı Ak Medrese’nin halka anlatılır hâle getirilmesini cân-ı gönülden temenni ediyoruz.

Bu vesîleyle Hacı Bayram’a gerekli ehemmiyeti veren Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanımız Sayın Melih Gökçek Beyefendiye teşekkürlerimizi arz ederiz.

Kuzey tarafta yapılan yeni dolmuş durakları çevreye bir düzen getirecektir elbette. Karşıda Hıdırlıktepe ile İsmet Paşa Mahalleleri, bugünkü Suriye’nin savaş görmüş Halep’i gibi bir görüntü vermektedir. Bu görüntü devam edecek mi, yoksa bir hâl yoluna konulacak mı, bilinmemektedir.

Hacı Bayram semti mahzun kalmamalıdır. Hacı Bayram Projesi daha da geliştirilmeli, on yıllara değil, yüzyıllara hitap edecek hâle getirilmelidir. Hacı Bayram’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da bazı ortak çalışmaları yapabilmek için bir plâtform oluşturmalıdırlar. Hacı Bayram bir sevdâdır. Bu sevdâya bîgâne kalanlar, bunun vebâli altında ezilirler. Bu sevdâi bizim gönüllerimizde yaşamaya devam edecektir. Şimdi Hacı Bayram semtinin vebâli, Mansur Yavaş’ın omuzlarındadır.

Selâm ve duâ ile…