Bir ömür sevginin peşinde koşan adam: Halit Çelikoğlu

Bir şair kalbi taşımıştı bir ömür Halit Çelikoğlu. 78 yıllık ömrünün 42 yılı İstanbul’da geçmişti. En çok da Unkapanı’nda… Bestekârlar, ses sanatçıları arasında geçen bir ömürdü onunki. Birbirinden popüler onlarca şarkıya imza atmıştı bestekârlarla birlikte. On yedi ödül kazanmıştı.

DİLİMİZDEN düşürmediğimiz birçok şarkının söz yazarı o. Şarkıların nabzında atan isim... Kâh şarkılarıyla hüzünlendik, kâh mutluluğumuz onun şarkılarıyla tavan yaptı. Ana baba kıymetini onun dizeleriyle hatırladık en çok. Onun şarkılarını dinlerken, “Senin kadar kimse sevmiyor anne” dedik biz de içimizden, gözlerimiz buğulandı. Bir kısmımız annesine Fatiha okudu, bir kısmımız telefona sarıldı “Nasılsın anne?” demek için. İlk hafta sonu ziyaretine gittik annemizin bazımız.

Çünkü, “Eller kadir kıymet bilmiyor/ Senin kadar kimse sevmiyor(du) anne! Rüzgâr susmuş, ses vermiyor(du), evet! Yeryüzü kaos hâlindeydi. Bu kaosu, “dünyayı dolduracak bir sevgi durdurabilirdi ancak.

Bu meşhur şarkıların söz yazarı kimdi acaba? Nasıl biriydi? Nerede doğmuş, nerede ölmüştü? Nasıl bir insandı ki bir ömür sevgiyi aramıştı?

Hemen söyleyeyim: Halit Çelikoğlu’ydu bu dizelerin şairi… Altın kalpli, naif, duygusal, gönlü insan sevgisi ile dolu bir güzel ağabeydi Çelikoğlu.

Hayatını, gelin kendisinden dinleyelim:

Çiftçi bir ailenin tek erkek çocuğu

Adapazarı Merkez, Yukarıdereköylü çiftçi bir ailenin tek erkek çocuğuydu o. 1934 doğumludur. Osmanlı ordusunda, 1912-1921 yılları arasında, o cephe senin bu cephe benim dokuz yıl boyunca savaşan bir babanın oğluydu. Babasının adını taşıyordu üstelik. Annesi, Bahriye Çelikoğlu… Halit Çelikoğlu, “Beni yeryüzünde en çok seven kişi… Nitekim, ‘Eller kadir kıymet bilmiyor anne/ Senin kadar kimse sevmiyor anne’ şarkımda da bunu açıklıyorum zaten” diyordu.

İlkokulu Yukarıdereköy İlkokulu’nda bitirir. O zamanlar zeki köy çocuklarının gidebildiği tek okul olan köy enstitülerini tercih eder. 19 Eylül 1949 tarihinde Arifiye Köy Enstitüsü’nde eğitimine başlar. Dört yılın sonunda değişik sebeplerden dolayı okuldan ayrılmak zorunda kalır. “Ama üzerimde çok hakkı olduğunu söyleyebilirim enstitünün” demektedir. Askerliğini jandarma olarak yapar. Devlet dairesine kapağı atmak, âdeta kurtulmak gibidir o yıllarda. Adliye teşkilâtına girmek nasip olur ona. 1960 yılında Düzce Adliyesi’nde zabıt kâtibi olarak göreve başlar. 1970 senesine kadar on yıl Düzce’de görev yapar.

Hayatını anlatan “Şarkıların Nabzındaki İsim” adlı 400 sayfalık kitap 2008’de yayımlanır

Şiir dünyasını şöyle anlatmaktadır Halit Çelikoğlu:

“Neredeyse ilkokul yıllarımdan itibaren şiir yazıyordum. İlk şiir kitabım ‘Sevgi Damlacıkları’ 1965 yılında, ikinci şiir kitabım ‘Kalp Yarası’ 1967 yılında, üçüncü şiir kitabım ‘Yitik Gözler’ 1968 yılında, dördüncü şiir kitabım ‘Donuk Sevgi’ 1969 yılında, beşinci şiir kitabım ‘Hüzünlü Çiçeğim’ 1970 yılında, altıncı şiir kitabım ‘Sisli Umutlar’ 1971 yılında, yedinci şiir kitabım ‘Bir Sevgi İstiyorum’ 1984 yılında, sekizinci şiir kitabım ‘Sevgi Pınarı’ 1992 yılında yayımlandı.

2008 yılında Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Aziz Duran döneminde, Büyükşehir Belediyesi yayını olarak hayatımı anlatan 400 sayfalık bir kitap yayımlandı. Sanat hayatımı dört başı mamur anlatan çok güzel bir kitap oldu bu. Büyükşehir Belediyesi, bestelenmiş şarkılarımı Hayri Şahin ve Bekir Ünlüataer’in seslendirdiği Adapazarı AKM’deki güzel bir konserle kitabımı kamuoyuyla paylaştı, beni ziyâdesiyle onure etti.

Sevgili Aziz Duran Beyefendi’ye ve kitabımı hazırlayan Fahri Tuna kardeşime çok çok teşekkür ediyorum. Ülkemdeki her sanatçıya da Allah’tan vefalı günler göstermesini diliyorum. 2008 yılında yayımlanan bu kitap, benim dokuzuncu kitabım oldu.”

Mutluluğu aramakla geçen bir ömür: Dört evlilik, dört çocuk

Müzik dünyasında yer almak, müzik ve edebiyat dünyasıyla daha yakından diyalog kurabilmek amacıyla 1970 yılında tayinini Düzce’den İstanbul’a ister. Kısa süre sonra da İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne tayini çıkar Halit Çelikoğlu’nun. On bir yıl süreyle Sultanahmet’teki İstanbul Adliyesi’nde görev yapacak ve 1981 yılında, 47 yaşındayken emekli olacaktır. İstanbul Bahçelievler’de, “Selimpaşa Cad. Güzidehanım Sok. No: 4” adresindeki kendi evinde oturur.

Mutluluğu yakalamak kolay değildir. Hele bir şairseniz… Çünkü şairler sık sık âşık olma istidadı, eğilimi göstermişlerdir tarih boyu. 78 yıllık ömründe dört kez evlenir Halit Çelikoğlu. İlk evliliğinden Beratiye ve Koray, son eşi Gülay Hanım’dan da Aykut ve Ayça adında toplam dört çocuğu dünyaya gelmiştir. İlk ikisi Kütahya’da, son ikisi İstanbul’da yaşamaktadırlar hâlen.


Binden fazlası bestelenmiş on bin kadar şiiri olan bir şair

Şiiri, “Gönülden mısralara dökülen, kişilerin duygularıyla yoğrularak etkileyen, güzel sanatların seçkin dalıdır. Bu ürünlerin bestelenerek topluma bir melodi içinde ulaşması, dinleti açısından haz verici olsa gerek” şeklinde tanımlar Çelikoğlu. Şiire başlamasını ise, “Yukarıdereköy İlkokulu’nda sınıfımızı teftiş eden bir müfettişin, dışarıdaki tabiata bir şiir yazma ödeviyle başlar. Benim o gün yazdığım şiiri, ismini hatırlayamadığım bu müfettiş, bir çocuk dergisinde yayımlatmış ve benden devam etmem istenmiştir” sözleriyle özetler. Yazdığı şiirleri saymasa da, “Herhalde on binlercedir” der. Bazılarını kitaplarında toplamıştır.

Güftekârlık yani şarkı sözü yazarlığı nasıl başlamıştır peki?

“Yayımlanmış kitaplarım bestekârlarımızın eline geçince, kitaplarımdaki şiirlerimden bestelenenler oldu. Böylece bestekârlarla tanışmamıza vesîle teşkil etti. Daha sonra yazdığım şiirleri kendilerine ulaştırdım, başarılı olduğumu gördüm, devam ettim” der. Arkası da kendiliğinden gelir zaten.

Bestelenen ilk şiiri “Kader Beni Kovuyor”, bestekâr ses sanatçısı Bayram Durmaztuna tarafından bestelenmiş, yine bestekârı tarafından 1972 yılında 45’lik plâka okunmuştur. Bestelenmiş şiirlerinin sayısını bilmez, “Ancak bine yakını bestelenmiş ve yayına girmiştir” der ve ekler: “Hâlâ elimde yayımlanmamış üç yüzden fazla yeni şarkı bulunmaktadır.”

İki yüz kadar bestekârla çalışır, en çok da Yusuf Nalkesen ile

İki yüzü aşkın bestekârla çalışmıştır. Sadece bestekâr Yusuf Nalkesen’le 36 şarkı yapmışlardır. Bestekâr Cavit Deringöl ile de 20 kadar şarkı… “‘Sanat hayatımda en çok iz bırakan, bu iki bestekârdır’ diyebilirim” şeklinde tespit yapar Halit Çelikoğlu. Yusuf Nalkesen ile yaptığı “Gözlerin Doğuyor Gecelerime”, “Küsmeyin Geceler”, “Sen de Sev”, “Seviyorum”, “Kalbin Beni Anacak” şarkıları dillerden düşmez uzun süre.

Ünlü bestekâr Necdet Tokatlıoğlu ile Altın Kelebek Ödülü’ne uzanan serüvenlerini de şöyle özetler Halit Bey: “Necdet Bey’le 1965 yılında, Düzce’ye konsere geldiğinde tanıştık. 1970’de o emekli olup İstanbul Ortaköy’e yerleşmiş, ben de İstanbul’a tayin olmuştum. Dostluğumuzu sürdürdük. 1978’de Günaydın gazetesinin beste yarışmasında jürideydi. Benim ‘Bir Sevgi İstiyorum’ şiirimi kendine ayırmış, besteledi, 1983 yılında o şarkıyla birlikte Altın Kelebek Ödülü kazandık. Sonraları da ‘Boğaziçi’ ve ‘Sevdiğim Sensin’ şiirlerimi besteleyip okumuştur.”

İki hemşeriden muhteşem bir eser: “Gökyüzünde duman duman bulutsun”

Halit Çelikoğlu ve Ziya Taşkent… İkisi de Adapazarlıdır. Bestekâr Ziya Taşkent, Ankara Radyosu ses sanatçısıdır o yıllarda. Taşkent ile Çelikoğlu’nun yolları, 1978 yılında Unkapanı’nda kesişecektir. Bu tanışmada Çelikoğlu, hemşerisi Taşkent’e “Bir Sevgi İstiyorum” adlı şiir kitabını takdim eder. O kitaptaki şiirlerden “Gökyüzünde Duman Bulutsun”, “Sevdâ Yolları”, “Dostum”, “Sen Gidince Sevdiğimi Anladım”, “Acı Yıllar”, “Doya Doya Sev Beni”, “Sabırla Geçirdim Uzun Yılları” şiirlerini besteler Ziya Taşkent.

“Rüzgâr susmuş, ses vermiyor, nedendir?” diye başlayan ve “Gökyüzünde Duman Duman Bulutsun” şeklindeki nakaratı ile biten bu şahane eserle iki hemşeri, TRT 1990 Müzik Ödülleri’nde ikincilik ödülü alırlar.

Ünlü ses sanatçısı ve bestekâr Zeki Müren ile çalışmalarını da şöyle özetler Halit Çelikoğlu: “Zeki Bey’le hakikaten iyi bir dostluğumuz vardı. Zannederim, 1991 yılıydı, Bodrum’da Zeki Müren’i istemiyorlardı. Çok üzülmüştüm. Hemen oturup bir şiir yazdım: ‘Baharı yaşamış, tez bitirmişim/ Gençliği elimden tez yitirmişim/ Nereden nereye getirilmişim/ Bir perde açıldı, göründü yıllar/ İçimde son bahar hüzünleri var…’ Bodrum’a, Zeki Müren Beyefendi’ye gönderdim. ‘Çok güzel olmuş, benim için bunu hüzzam beste yaptır’ diye yazdı bana. Hemen Yusuf Nalkesen’e telefon açıp okudum. ‘Faksla şiiri’ dedi, faksladım. On beş yirmi gün içinde beste Yusuf Nalkesen’den geldi. Kopyasını alıp Zeki Müren’e postaladım. Telefon açtı bana, ‘Yusuf Bey şarkıyı ağlatmış, çok güzel ama ben bunu okurken ağlarım’ dedi ve ekledi: ‘İlk kasetime okuyacağım, söz!’ Ama birkaç ay sonra İzmir’de vefat etti. Zeki Müren, kibar, gerçek bir beyefendiydi. Hiç imza kullanmazdı, söz onun için imzadan bin kat daha etkiliydi çünkü.”


Öyküsüyle “Hayat, sen ne çabuk harcadın beni”

İlk ödülünü bestekâr İrfan Özbakır’ın bestelediği “Adın Bir Duâ Gibi” şarkısından, 23 Şubat 1980 tarihinde Milliyet gazetesinden alır. Bunu on yeni ödül takip eder. Ama o, “En büyük ödül, şarkılarımıza değerli halkımızın alkışlarıdır” der sık sık.

Dillerden düşmeyen her ünlü şarkının bir de yazılış öyküsü vardır elbet. “Hayat Sen Ne Çabuk Harcadın Beni” adlı şarkısının yazım serüvenini şöyle anlatır Çelikoğlu:

“Albümü açtım, eski resimlere baktım, bir de aynanın karşısına geçtim, o anki hâlime baktım, sonra da ‘Hayat sen ne çabuk harcadın beni’ şiiri ortaya çıktı. Ali İhsan Kısaç besteledi. Zeki Müren 45’lik plâka okuyunca şarkı patladı. Ardından Hayri Şahin film yaptı. Ardından pek çok sanatçı seslendirdi. Şarkı hit oldu gitti yani...”

Herkesi ağlatan “Eller kadir kıymet bilmiyor anne” neden ve nasıl yazıldı?

Ne zaman radyoda o şarkıyı duysak yahut televizyonda bir sanatçı okusa gözlerimiz buğulanır. Evet, “Eller Kadir Kıymet Bilmiyor Anne” adlı şarkısının yazım öyküsünü Halit Çelikoğlu’na nerede, nasıl, hangi duygular içinde yazdığını soruyoruz, büyük bir samimiyetle anlatıyor o da:

“Babam vefat etmişti, annem Adapazarı Yukarıdereköy’de yalnız yaşıyordu. 1970’lerin başları... Ben Düzce Adliyesi’nde memurum o zamanlar. Annemi Düzce’ye götürdüm, 15 gün kalmaya söz vermişti ama iki gün sonra ‘Beni götür’ diye tutturdu, ne sorduysam sebebini söylemiyor. Çaresiz, geri getirdim. Bir hafta sonra ablamdan acı gerçeği az da olsa öğrenebildim. Meğer bizim hanımın günü varmış savcı eşleriyle. ‘Sen köy kadınısın, konuşmayı, oturmayı, kalkmayı bilmezsin’ diyerek annemi bir odaya kilitlemiş aç susuz. Bunu öğrenir öğrenmez eşimle bir kavgaya tutuştuk, boşandım hemen, İstanbul’a tayinimi istedim, gittim. Birkaç ay içinde de annem vefat etti. Sultanahmet Parkı’nda, o meşhur havuzun başında, bir yaz ikindisinde, bir banka oturdum, bu şiirimin-güftemin dizeleri yavaş yavaş dilime düşmeye başladı: ‘Bir yar için seni terk edip gittim/ Vicdanıma bir sor, ne acı çektim/ Kendimi ben sana emanet ettim/ Eller kadir kıymet bilmiyor anne/ Senin kadar kimse sevmiyor anne…’”

Bir ömür sevginin peşinde koşan adam

Bir şair kalbi taşımıştı bir ömür Halit Çelikoğlu. 78 yıllık ömrünün 42 yılı İstanbul’da geçmişti. En çok da Unkapanı’nda… Bestekârlar, ses sanatçıları arasında geçen bir ömürdü onunki. Birbirinden popüler onlarca şarkıya imza atmıştı bestekârlarla birlikte. On yedi ödül kazanmıştı.

“Yılları durduracak bir sevgi istiyorum” ile anılacaktır yıllarca.

Bir ömür sevgiyi arayan adamdı o. Bir ömür sevginin peşinde koşan adam…

Mekânın cennet olsun şarkı yüzlü, şarkı sözlü, şarkı gönüllü Ağabey!