
KONUMUZA Peygamber Efendimizin iki hadis-i şerifi ile başlamak en doğru yol olacaktır.
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde, “Sirke ne güzel bir katıktır. Allah’ım, sirkeyi bereketlendir! Zira sirke, Benden önceki peygamberlerin de katığı idi. İçinde sirke bulunan ev, katık sıkıntısı çekmez” (İbn Mâce, Et’ime 33, h. no: 3318) buyurdular.
Diğer bir hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz (sav), “Ekmekle yiyeceğimiz bir katık yok mu?” diye sorar. “Hayır ama biraz sirke var” denildiğinde, “Getirin onu, sirke ne güzel katıktır” diye buyurur (Müslim, Eşribe, 164-169; Ebû Dâvûd, Et’ime 40; Tirmizî, Et’ime 35; Nesâî, Eymân 21).
Birçok hububat, meyve ve bitkilerden sirke yapılır, tüm sirkeler kıymetlidir. Ancak elma sirkesi ve alıç sirkesi, en kıymetli sirkelerdendir. Sirke özellikle salatalarda ve sebzeler yıkanırken suya katılması ile mikroplardan arındırma ve diğer birçok alanda kullanılan bir nimet.
Kış gelince çocuklarımızın boğazlarında meydana gelen iltihaplardan ve dolayısıyla antibiyotikten başımızı alamazdık. Antibiyotik kullanımında birkaç ay geçince yine aynı dert kapımızı çalardı. Amerikalı bir dostumuzun tahminen bundan yirmi ilâ yirmi beş yıl önce biz ve çocuklarımız için tavsiye ettiği sirkeli su ile boğazlarımızı gargara yapma alışkanlığını edinmemizden itibaren sık sık doktora gitme ve antibiyotik kullanma sorunundan büyük çoğunlukla kurtulduk.
Kış gelip de havalar hafif soğuyunca, boğazlarımızda hafif bir değişiklik hisseder yahut tedbir almak istersek, sirkeli su ile ağzımızı ve boğazlarımızı gargara etme seanslarına başlarız. İlk yudum sirkeli suyumuzu iyice gargara eder ve dökeriz. İkinci yudum sirkeli suyumuzu da yine birincisi gibi boğazımızda gargara eder, dökeriz. Mikropları yutmamak için bu iki aşama böyledir. Üçüncü yudum sirkeli suyumuzu aldığımızda ise, yine gargara ederiz fakat bu sefer sirkeli suyu yutarız.
Bu işlemin, özellikle sıkıntının başladığı ilk anlarda/günlerde çok faydasını gördük. Günde üç beş defa gargara yaptığımız olmuştur. Çocuklarımızla banyodaki gargara seanslarını eğlenceli bir etkinliğe çevirdik ki ben söylemesem dahi onlar talep eder olmuşlardı. Ve bu durum güzel bir alışkanlığa dönüşmüştü. Yıllarca devam eden bu durum bir alışkanlık olarak devam ediyor.
Boğazlarımızda hafif bir sıkıntı oluştuğunda veya oluşma ihtimâlinde hemen seanslarımızı başlatırız. Evde, arabada, işyerinde genellikle bir sirkeli su şişemiz hazırda bekler. Sizlere de tavsiye ederiz. Hele kışın kapıdan kendisini göstermeye başladığı bugünlerde özellikle...
Mesele boğaz olunca, son yıllarda mikrobunu sirkeli su ile kırdığımız boğazlarımızın elbette tahriş olması durumu da var. Bunun içinse mutlaka, özellikle en son yatmaya giderken, fazla yutkunma imkânı olmadan bir tatlı kaşığı bal almaya başladık. Sabah kalktığınızda o tahrişin tedavi olduğuna hayretler içinde şahit oluyorsunuz. Şeker hastaları için sızma zeytinyağı tercih edilirse daha iyi olur. Ancak tercih sizin. Bal da, sızma zeytinyağı da boğazdaki tahrişi tedavi edip ortadan kaldırıyor. Önemine binaen tekrar hatırlatıyorum, gün bitip yatmaya giderken en son iş olarak bunu yapmalıyız. Ki sızma zeytinyağı veya bal boğazımızda kalabildiğince kalsın ve sabaha kadar tedaviye devam etsin.
Sirkenin diğer güzel bir kullanım alanı ise, namaz kılan veya sıkça ayaklarını yıkayan ancak her seferinde iyice kurutma imkânı bulamayan insanların genellikle ayaklarının ıslak kalması sebebiyle ayak parmakları arasında mantar oluşmasına çare olmasıdır. Mantar rahatsızlığı için değişik tedavi yöntemleri mevcuttur elbette, ancak bizim sirke ile tedavi olarak yaptığımız bir uygulama var, deneyebilirsiniz.
Akşam eve gittiğinizde, ayaklarınız kuruyken, mantar olan ayağınızı sadece sirke ile iyice ovun ve bir saate yakın bekleyin. Sonrasında ayağınızı sabunlu su ile güzelce yıkayıp temizleyin. Bu uygulamayı peş peşe 3-5 gün uyguladığınızda ayak mantarından kurtulma ihtimâliniz çok yüksek.
Sirkenin evimizdeki diğer bir kullanım alanı ise, çocukların alınlarına ve koltuk altlarına sirkeli bez koyarak ateş düşürme uygulaması yapmak. Çok işimize yarayan bu uygulama, bizim ve ateşi yükselen çocuklarımızın imdadına yetişti yıllarca. Minnettarız ailece.
Bir diğer konu ise ağız yaraları… Eğer ağzınızda yara oluştu ise saf sirkeden bir miktar ağzınıza alın ve sirkeyi ağzınızın içinde yara olan yere getirin. Yavaş yavaş 60’a kadar içinizden sayın ve sonra sirkeyi ağzınızdan boşaltın. Yara yeri dağlanmış gibi, ağız yaranızdaki hassasiyet geçecek ve rahat bir şekilde yemeğinizi yiyip çayınızı afiyetle içebileceksiniz.
Elbette, “Her türden tedavide, herkese karşı aynı sonucu verir” deme imkânımız yok. Zira iyi sonuç verebilirken, hiçbir sonuç da ortaya çıkmayabilir. Bu biraz da ciddiyetle uygulayıp uygulamadığınız ve biraz da metabolizmanızla ilgili bir durum.
Özellikle kış ayları için biraz tedavi, biraz da sabah kahvaltısı için atıştırmalık olarak yaptığımız ve bir dostumuzun “zeytin çorbası” diye adlandırdığı bir uygulamamızın tarifini de vererek yazımızı sonlandıralım müsaadenizle: Geniş bir kaba, zevkle yiyeceğiniz güzel bir zeytinden yeterince koyun. Üzerine nane, kekik, kırmızı pul biber döktükten sonra bol sirke ve zeytinyağı ilâve edip ekmekle banarak yiyebilirsiniz. Ancak sirke, boğazda net biçimde kendisini hissettirecek kıvamda olmalı. Tercihinize göre bu karışımı diğer ilâve edeceğiniz farklı baharatlarla daha da zenginleştirebilirsiniz. Afiyet olsun!
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dileğiyle, Allah’a emanet olun…