Bir nasihat mektubu: Ne gerek?

Annelerin kucağına toprak dolmadan, babaların ocağında mevsim solmadan, evlâtlar yuvadan uçup gitmeden, şebabet bedeni terk etmeden; ekmeğin lokmasına, çeşmenin akmasına, bacanın tütmesine, gecenin bitmesine; hastayken ve zindeyken, zenginken ve fakirken, birlikte ve yalnızken; yoklukta ve varlıkta, ferahlıkta darlıkta şükretmeli.

SUSMALI: Acı sözle boğazları düğümlemeden, emekle büyütülmüş sevgileri yıpratmadan, çocuksu gönülleri ürkütmeden, sinelerde taş olup da bıktırtmadan, günleri gecelere benzetmeden, mahzun gözleri ıslatmadan, yetimleri ağlatmadan, dertlileri söyletmeden, yalnızları incitmeden, karanlığı büyütmeden susmalı.

Görmeli: Gözlerdeki feri tüketmeden, bahşedilmiş nimetleri hiç etmeden, dağ gibi arkamızda duranları kaybetmeden, sevilenler ahirete göç etmeden; gençliğin parıltısı sönmeden, eldeki avuçtaki uçup gitmeden; gecenin sırrını güneş doğmadan, gündüzün hayrını akşam olmadan, var olan güzellikler zayi olmadan görmeli.

Sevmeli: Rengi-şekli düşünmeden, güzel-çirkin demeden, soyu-ırkı zikretmeden, mal-mülk hesabı yapmadan, mâkâm-mevki aramadan, zengin-fakir kayırmadan, çiçek-böcek ayırmadan, uzak-yakın fark etmeden, şucu-bucu gözetmeden sevmeli.

Vermeli: Verileni Yaradan’dan bilerek, ekmeğini aç olana bölerek, az malından çok feragat ederek, unutulmuş kapıları çalarak, ekmeksiz ocakları bularak vermeli.

Şükretmeli: Annelerin kucağına toprak dolmadan, babaların ocağında mevsim solmadan, evlâtlar yuvadan uçup gitmeden, şebabet bedeni terk etmeden; ekmeğin lokmasına, çeşmenin akmasına, bacanın tütmesine, gecenin bitmesine; hastayken ve zindeyken, zenginken ve fakirken, birlikte ve yalnızken; yoklukta ve varlıkta, ferahlıkta darlıkta şükretmeli.

Bilmeli: Yeri göğü Var Edenin kudretini, geçip giden zamanların kıymetini, kalplere hükmeden sevginin hikmetini bilmeli.

Anlatmalı: Hak yolun huzurunu bilmeyenlere, beş vakit secdeye varmayanlara, imanın nurunu görmeyenlere, tefekkür sesini duymayanlara; yönünü arayana, yolu bulamayana, hakkı göremeyene, “Allah” diyemeyene anlatmalı.

Durmalı: Öfkeyle söz söyleyip kalp kıracakken, hırsla gövde kabartıp “Ben” diyecekken, komşunun hakkına göz dikecekken, annenin gönlünü incitecekken durmalı.

Duymalı: Dile getirilmeyen kederlerin, “Anne!” diye ağlayan yetimlerin, zulümle ezilmiş gövdelerin, açlıktan büzülmüş midelerin sesini duymalı.

Anlamalı: Çiçeklerin sevgiyle yeşerip coştuğunu, yağmurun bir hikmetle toprağa düştüğünü; dünyanın bir imtihan mevsimi olduğunu, her secdede insanın kendini bulduğunu, gecenin sükûnetle âleme indiğini, günlerin bir kudretle yeniden döndüğünü anlamalı.

Tövbe etmeli: Bilinen bilinmeyen günahlar için, namazla başlamayan sabahlar için; kıymeti bilinmeyen ömürler için, kırılıp alınmayan gönüller için tövbe etmeli.

Ölmeli: Can bedenden çıkmadan, akıl baştan gitmeden, yürekler soğumadan, salâmız okunmadan, henüz zaman dolmadan önce ölmeli.