“Bir Maraş’ımız eksikti!”

Ayasofya 90 yıl sonra neden bugün açıldı? Kapalı Maraş 46 yıl sonra neden bugün açıldı? Azerbaycan 30 yıl sonra Karabağ’ı almak için neden bugün hamlede bulundu? Doğu Akdeniz’de 90 yıl sonra neden bugün “Ben de varım” diyoruz? Yüz yıl sonra neden bugün yine Libya’dayız?

ÜÇ beş gün evvel, 46 yıldır kapalı tutulan ve neden kapalı tutulduğunu kimsenin bilmediği “Kapalı Maraş’ın” kapıları açıldı. Elhamdülillah!

Demek ki, istenirse Maraş açılabiliyormuş ve açılınca da kıyamet kopmuyormuş. “Maraş” dediğimize de bakmayınız, açılan sadece sahil şeridi. Kalan kısımlar -nedendir bilinmez- bir süre daha kapalı kalacak sanırım.

Maraş açılınca, Rum Kesimi, kabasına raptiye batmış gibi âh u figânla zıplayıverdi. Yunanistan’ı anlatmaya gerek yok, kırmızı görmüş boğaya dönüverdi.

Avrupa Birliği (AB), bir panikle toplanıp Türkiye’den bu kararın gözden geçirilmesini talep etti. Türkiye’den talep ediyorlar, zira onlara göre KKTC diye bir devlet yok çünkü.

Birleşmiş Milletler (BM), bölgede tek taraflı adımlardan kaçınılması çağrısında bulundu. Öyle ya, Maraş’ı açarken başka “taraflara” da danışmamız gerekiyordu herhâlde.

Rusya, Maraş’ın açılmasından ciddî endişe duyduğunu açıkladı ve bu kararın “kabul edilemez” olduğunu bildirdi.

Bu karar ardından KKTC’de hükûmet krizi baş gösterdi ve HDP, pardon HP (Halkın Partisi) koalisyondan çekilerek hükûmetin düşmesine neden oldu.

Yani ortalık toz duman!

İşte böyle bir atmosferde ana muhalefet partimizin Genel Müdürü, affedersiniz Genel Başkanı Kemal Bey, Ali Babacan’ı, etrafında buluşulacak “ilkelere” davet etmek üzere DEVA Partisi’ne bir ziyaret gerçekleştirdi.

“İlkeler” dediğimize de bakmayınız. Tek bir ilke var aslında: Erdoğan düşmanlığı!

Kimi zaman Erdoğan düşmanlığı ile ülke düşmanlığı birbirine karışıyor ama neyse, konumuz bu değil...

Mezkûr toplantı sonrası Kılıçdaroğlu ve Babacan, basın toplantısı düzenliyorlar. Bir gazeteci soru soruyor: “Bugün Kapalı Maraş’ın sahil kısmı 46 yıl sonra yeniden açıldı. Bu konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olacak mı efendim?”

İki siyâsi de boş boş birbirine bakıyor. İkisi de birbirini kolluyor cevap vermemek için. Kılıçdaroğlu kem küm yapıyor: “Pardon, Kapalı Maraş?”

Gazeteci her iki siyâsinin aciz durumunu görüp sufle veriyor: “Kıbrıs’tan bahsediyorum…”

Kılıçdaroğlu, gündemden ve gelişmelerden o kadar bîhaber ki bu kopyayı bile alamıyor, acziyet içerisinde sorusunu yineliyor: “Maraş?”

Gazeteci canhıraş, durumu kurtarmaya çabalıyor yeniden: “Kıbrıs efendim, Kapalı Maraş…”

Genel Müdür “Anladım” diyor ama anlamadığı ve dünyanın konuştuğu bu konudan ne denli uzak olduğu o kadar belli ki…

Tamam, ilkelerde buluşalım da dünya görüşünden, vizyondan ne haber arkadaş? Seçmene sunabileceğiniz sadra şifâ bir vizyonunuz da var mı?

Haksızlık da etmeyelim, “Hiç vizyon yok” dersek yanlış olur. Vizyon şu: Sağlıklı olanları hasta etmemek, hasta olanları tedavi etmek… “Bu kadar basit”!

Ha, bir de her oyunda yeni kâğıt açarak pişpirik oynayanları virüsten korumak…

“Oyunculardan birisi Koronalıysa ne olacak?” diye sormayın sakın, bu tartışma “megri megri”de biter.

Kemal Bey’e Kapalı Maraş’ı bilemedi diye fazla da şeetmemek lâzım. Zira kendisine göre İzmir Akdeniz’in, Mersin de Güneydoğu’nun incisi olan şehirlerimiz.

Her malın bir alıcısı oluyor işte, yapacak bir şey yok! Alan râzı, satan râzı.

***

Maraş’ın açıldığı gün bir tartışma programını takip ediyorum… Yıllarca “yandaş medyanın” ekmeğini yedikten sonra bir seçim arefesinde HDP’ye oy vereceğini açıkladığı için kanaldan kovulan Sevilay Yılman (Yükselir) da “Bir Maraş’ımız eksikti! Her tarafımızda problemler, çatışmalar varken Maraş’ı açmanın sırası mıydı?” diye sordu.

“Sordu” dediğime de bakmayınız, “Höykürdü” desek daha yerinde olur. Öyle ya, bir 46 yıl daha bekleyebilirdik. Ne acelemiz vardı ki?

Düşününüz ki, bir ev satın almışsınız, bir odası kilitli, girmenize izin vermiyorlar. Yıllar sonra tepeniz atıyor, kapıya tekmeyi basıp tapusu size ait kendi evinizin yine kendinize ait odasına giriyorsunuz. Birileri de gelip o odaya neden girdiğinizi soruyor ve o odadan çıkmanızı istiyor. Ne yapardınız?

Ayasofya 90 yıl sonra neden bugün açıldı?

Kapalı Maraş 46 yıl sonra neden bugün açıldı?

Azerbaycan 30 yıl sonra Karabağ’ı almak için neden bugün hamlede bulundu?

Doğu Akdeniz’de 90 yıl sonra neden bugün “Ben de varım” diyoruz?

Yüz yıl sonra neden bugün yine Libya’dayız?

İlâ-âhir…

Tüm bu soruların tek cevabı var aslında: Türkiye, henüz bugün ayağa kalkıyor, narkozdan kurtuluyor, kudretinin farkına yeni yeni varıyor.

Tamam, elin Yunan’ı, Fransız’ı, Rus’u, Evropalısı, Amerikalısı, Ermenistanlısı bu durumdan rahatsız da… Sizin derdiniz nedir birader? Sayıyla mı verdiler sizi?

Bu ilkesizlikle, ormanlarımızla birlikte Hatay’ı da yakanlarla bile “ilkeler etrafında” buluşursunuz siz! Ne de olsa ilke-definiz Erdoğan, ileri!

Göreyim sizi!

Kalınız sağlıcakla efendim.