Bir Kıbrıs gazisi ve bir insan portresi

Yetmişine merdiven dayamasına ve elinden binbir türlü iş gelmesine rağmen maddiyata önem vermeyen Faruk Usta, yaşadığı yer olan Narman’a bağlı 46 mahallenin hepsinde iz bırakan işler yapmıştır. İstanbul’dan Antalya’ya kadar çok sayıda yerdeki inşaat alanlarında da Faruk Usta’nın ismi efsaneleşmiştir…

TEKNOLOJİNİN baş döndürücü bir hızla ilerlemesi, bir yandan uzmanlık alanlarını çok daha spesifik hâle getirirken, diğer yandan ise beceri gerektiren çok sayıda alanın iç içe geçmesine sebebiyet verdi. Öyle ki, artık tek bir alanda uzman olsanız bile uzmanı olduğunuz alanla bir şekilde entegre olmuş diğer alanlara dair bilgi sahibi olmanız gerekir.

Kısacası, günümüzde gerek iş hayatı, gerekse sosyal hayat, artık tekli becerilerden ziyade çoklu becerilere sahip olmayı zorunlu kılıyor.

Ne kadar fazla çoklu beceriye sahip olunursa, o kadar çok rağbet görüyor insan. Çoklu becerilere sahip olmak, beraberinde maddî olanakları da getiriyor. Fakat bazı insanlar var ki, çoklu becerilere sahip olmalarına rağmen bu becerilerini maddiyata dönüştürme konusunda çok becerikli değiller.

Faruk Usta da bunlardan birisi. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında aldığı yaradan dolayı Kıbrıs gazisi olan ve memleketim olan Erzurum Narman’da yaşayan Faruk Usta, tam bir ustadır. Öyle tek bir alanda da usta değildir. Faruk Usta, su tesisatından sıvaya, demirden kalıba, elektrikten çatıya, kaynak işlerinden ağaç işlerine, mimariden her türlü alet edevat tamirciliğine kadar çok geniş bir alanda ustalığa sahip.

Üstelik bu ustalık, profesörlük boyutunda. Öyle ki, diploması olmamasına inşaatlarda bazen mimarların yahut inşaat mühendislerinin çözmekte zorlandığı sorunları dahi tereyağından kıl çeker gibi çözebilecek derecede donanımlıdır. Yani Faruk Usta, yerinde bir mimar, yerinde bir inşaat mühendisi, yerinde ise elektrik mühendisidir. Faruk Usta’nın yaptığı bir işin falso verdiği görülmemiştir. Ömürlük iş yapar yani…

Bir tek çürük yumurta, tüm sepeti çürütür

İş sahibi yapmak istediği işi söyleyince, Faruk Usta, hangi malzemelerin kullanılacağından işin nasıl ilerleyeceğine kadar her türlü detayı plânlar. Ve plânın dışına çıkmaz. Diyelim ki işveren, Faruk Usta’nın kullandığı malzemelerden biri yerine düşük maliyetli başka malzeme almak isterse, Faruk Usta, işin ne kadar maddî getirisi olursa olsun o işi yapmaz. Çünkü tek bir çürük yumurtanın sepetteki tüm yumurtaları çürüteceğini bilir. Genelde de başka ustaların yaptığı ama çürük yumurta kullandığı için sağlam yumurtaları da çürüten işlerini düzeltmek Faruk Usta’ya düşer. Bu kimi zaman bir inşaatın sıvası olur, kimi zaman bir evin su tesisatı, kimi zaman elektrik tesisatı, kimi zamansa çatı… Bazen koca köyün su şebekesi ya da kanalizasyon altyapısı dahi olur, Bazen de bir konut projesi...

Fakat Faruk Usta’nın eli biraz ağırdır. Daha doğrusu, Faruk Usta’ya yöneltilen tek eleştiri budur.

Faruk Usta çok da merhametlidir. Meselâ sadece insanlara yardım etmez. Cebinden harcadığı parayla ekmek ya da yemek alıp sokak hayvanlarını besler. Sokak hayvanlarının Faruk Usta’yı gördüğünde gözlerine yansıyan ışıltıyı ben hiçbir sevinç gösterisinde görmedim. İş sahibi ihtiyaçlı biri ise, Faruk Usta ya ücret almaz ya da çok az ücret alır. Bazen cebinden bile harcadığı olur.

Yani Faruk Usta, çok sayıda üst düzey beceriye sahip olmasına rağmen bu becerileri maddiyata dönüştürme konusunda becerikli değildir. “Hatta becerikli olmadığı tek şey budur” dersek abartmış olmayız.

“Çöpte yokum, çorapta varım”

Faruk Usta, merhametli olduğu kadar vicdanlı ve adildir de. Haklıysa sonuna kadar mücadelesini verir. Kıbrıs gazisi olduğundan, iş yaparken Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaşadıklarını anlatır. Ya da anlatması istenir. Yani Faruk Usta, ustalığının yanı sıra hikâye anlatımında da mahirdir. Hem de nüktedan biridir. Anlatım biçimi çok öğreticidir. Bu hikâyelerden biri de “Çöpte Yokum, Çorapta Varım” hikâyesidir.

Bu hikâyeyi çocukken dinlemiş ve çok etkilenmiştim…    

Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Faruk Usta’nın da olduğu bölüğe çorap dağıtılır. Fakat Faruk Usta’nın anlatımına göre, çoraplar başta tam gelmiş olmasına rağmen biri fazladan çorap almıştır. O nedenle Faruk Usta’nın bulunduğu 10 kişilik kısma 9 çorap düşer. Fakat Faruk Usta çorapların tam geldiğini ama birisinin bir çift çorabı fazladan aldığını bilmektedir. Fakat bunu açıkça söyleyip çorabı alan kişiyi mahcup etmek istemez.

Çoraplar dağıtılırken bir kişinin çoraptan feragat etmesi istenir. Ama kimse feragat etmek istemez. Üstelik bu durumdan dolayı bölükte huzursuzluğun baş gösterme ihtimâli vardır. En sonunda çoraplar dağıtılır. Faruk Usta başta çorap alabilecekken, çorabı almayıp kendine verilen çorapları arkadaşlarına vererek kendisi son üçe kalır. Fakat geriye iki çorap kalmıştır. Komutan bir çöp parçası çıkararak kura çekilmesini ister. Faruk Usta ileri atılır ve “Komutanım, ben çöpte yokum” der. Komutan, “Tamam, o zaman çorapları diğer iki askere verin” der. Faruk Usta gene ileri atılır, “Komutanım, ben çöpte yokum ama çorapta varım” der. Komutan, “Faruk, ne demek çöpte yokum, çorapta varım? İki çift çorap var ama siz üç kişisiniz. Kura çekmemiz gerek” der.

Faruk Usta yeniden, “Komutanım, ben çöpte yokum, çorapta varım” der. Komutan, Faruk Usta’nın mizacını, merhametini ve Faruk Usta’nın arkadaşları için rahatça bir çift çoraptan vazgeçeceğini bilir. Çünkü Faruk Usta, savaş sırasında çok zaman kumanyasını yemeyip arkadaşlarına vermiştir. Bu nedenle Komutan, Faruk Usta’nın bu direncinin arkasında başka şey olduğunu anlar ve onunla konuşur. Faruk Usta, “Kiminin iki ayağı ama dört çorabı var” deyince, Komutan, birisinin fazladan çorap aldığını anlar. Alan kişinin belli olmayacağı bir yöntemle çorap bulunur. Böylece kimse çorapsız kalmaz ve bölükte olası huzursuzluktan kurtulur. Üstelik Faruk Usta, çorabı alan kişiyi ifşa etmez.

Yetmişine merdiven dayamasına ve elinden binbir türlü iş gelmesine rağmen maddiyata önem vermeyen Faruk Usta, yaşadığı yer olan Narman’a bağlı 46 mahallenin hepsinde iz bırakan işler yapmıştır. İstanbul’dan Antalya’ya kadar çok sayıda yerdeki inşaat alanlarında da Faruk Usta’nın ismi efsaneleşmiştir.

Faruk Usta, babacan tavrı, merhameti, vicdanî hassasiyetleri, adalet duygusu ve nüktedan kişiliğiyle de yaşlısından gencine ve de almasını bilene çok şey öğretmiştir.

Ülkemizin Faruk Usta gibilerine çok ihtiyacı var. Hem iş hayatında, hem de sosyal hayatta…