Bir hayâl kur!

Madem “her şey hayâlle başlar”, her bir parmak izinin kendine has bir hayâli olmalı öyleyse. Bir hayâl, insanı bir hedefe râm eder. Bir hedef, insana gayreti öğretir. İnsan hayâli ve gayreti nispetinde değer kazanır. Çünkü her hayâl, içinde bir niyeti de barındırır.

HAYÂL kurmak bir nimet midir, yoksa illet mi? Belki de bedenin ruha yetişebilme çabası ve bu gayretle cenneti ruhun ayaklarına serme cüreti...

Her ne olursa olsun, insan hayâl kurma yetisinden referans alarak kendi sınırlarını zorlayabilir ve aşabilir. Bu müstesna özelliği sayesinde insan olmanın bir mahiyetini kazanır. Bütünüyle hayatımızı kolaylaştıran, ilerlemeyi ve gelişmeyi idame ettiren şey, yine insanın bu özelliğinden mülhemdir. Başarıyı alışkanlık hâline getirenler, hayâl kurabilen ve aynı iştiyakla hayâllerini gerçekleştirmek için emek sarf edebilenlerdir.

Dinlenmekten pek de memnun olmayan insan beyni, zamanının hiçbir anını boş geçirmek istemez. Bu yüzden istirahat ederken bile geleceğe dair hayâller kurup plânlar yapabilir. Geçmişle alâkalı zihnî bir etkinlik ortaya koymak veya güncel bir mevzuyu yorumlamaktan daha zordur geleceği simüle etme gayreti.

Bir hayâlin kurguladığı gerçeğe ulaşmak oldukça zor bir süreçtir; öncelikle kendinizi ikna etmeniz gerekecektir. Kreatif yönünüz mantığınızın sorularına tatmin edici cevaplar bulmalı ve sonrasında başkalarının “İcat çıkarma!” söylemlerini kulak ardı etmelisiniz ki hedefinize kilitlenesiniz. Emek ve gayret göstereceğiniz bu yolculukta sonuç olumlu olmasa bile bunu gerçekleştirebilmek, başarının başka bir yönüdür.

Son zamanlarda şikâyet etmek, var olanı beğenmemek, bir gaye uğruna çabalamaktan ehven sayılıyor. Ötekine hâddinden fazla değer yüklemek, alelâde bir şeyi hak etmediği oranda yüceltmek yanılgılara sebebiyet verirken, hayâl kırıklıklarına zemin hazırlıyor. 

Modern yaşam, insanları -hayatı idame ettirebilme noktasında- markalara bağımlı hâle getirdi. Bu durum acımasız bir şekilde artarak devam ediyor. Yemeden içmeye, giyimden kullandığımız eşyalara kadar ithal ettiğimiz, dışarıdan devşirdiğimiz her bir fayda ile yabancı kalıplara sığmaya çalışıyoruz. Çünkü böylesi daha kolay.

Sosyal medya, oluşturduğu mecralarla zihinlere yön veriyor; zehirli ağlarıyla toplumun, ailenin ve mahremiyetin her alanını işgale yeltenerek yabanî tohumlarını nesiller üzerine serpiştiriyor. Bizler bu mecralarda ufkumuzun açıldığını düşünürken, aslında küresel hayâllerle kurgulanmış bir dünyanın pasif figüranları durumuna düşüyoruz.

Bizlere sunulan konfor alanlarının ışıltısı tahayyül dünyalarımızı körleştirdi. Taklidin bir adım ötesine geçemez olduk. Duygu ve düşüncelerimizi donuklaştıran öğretilmiş çaresizlikler içerisinde kendi sorunlarımızı çözemez hâle geldik.

Madem “her şey hayâlle başlar”, her bir parmak izinin kendine has bir hayâli olmalı öyleyse. Bir hayâl, insanı bir hedefe râm eder. Bir hedef, insana gayreti öğretir. İnsan hayâli ve gayreti nispetinde değer kazanır. Çünkü her hayâl, içinde bir niyeti de barındırır.

Bir hayâlle insan Fatih’i olur çağların, kapılar açar insanlığa. Sinan olur, kül rengi kubbeler döşenir şehrin semalarına. Bir hayâlle insan Itri olur, dinletir bestesini tüm zamanlara; bir hayâlle köprüler kurulur kıtalara. Bir hayâl, bir şiir olur, ilmek ilmek dokur nesillere özgürlüğü ve Kudüs olur “Miracın huzurunda”…

Bir hayâl, bir eser olur, yoğurur yürekleri, meydan okur rüzgârlara “Artık ne yönden esersen es!” naralarıyla. Bir hayâl, bekçisi olur vatan semalarının; yol bulur, yol olur, gözü yaşlı mazluma el olur korkusuzca…

İsterim ki, açalım zihin kafeslerimizi ve uçuralım ipekten kanatlarla hayâllerimizi. Özgürlüğe susamış kuşlar gibi düşler ülkesinden geleceğe kurulan köprüler olalım, “yeni dünya” şarkısını biz yazalım, biz besteleyelim bu defa.