Bir emek, bin keramet

Okuyabilene saksısında bir çiçek, ciltlerce kitaptır. Ona hakikatle bakan gözler, toprağın sabrını da, onu ekip, besleyip büyüten emeği de satır satır, sayfa sayfa okur. Okuyan bilir, bilen anlar, anlayan erişir.

GÜZELİ ve iyiyi aramak, bulmak, erişmek ve beklemek, uzak ihtimâlli ve geçersiz eylemlerdir. Geçerli olan, güzeli ve iyiyi inşâ etmektir. Bunun dayanıklılığı ve sürekliliği için de malzemeden çalmamak, zemin etüdünü doğru yapmak ve bazı hesaplamaları yaparken cârî değerleri baz almak gerekiyor.

Beklenen güzellikler de vardır hayatta. Fakat onların gelişi de inşâ edilmiş güzelliklerle mümkün olur. İyilik ve güzellik, yaşayan, nefes alan bir etkileşimle var olur. Onlara yaşayabilecekleri bir alan açmak da ancak başka güzelliklerin bina edilmesiyledir. Hattâ devamlılığı sağlamada da beslenmelerinin, gelişmelerinin ve büyümelerinin desteklenmesi gerekir.

Güzeli inşâ et, güzeli ve iyiyi davet et, onları sev ve büyüt!

Bir ekip biçme faaliyetine de benzer bu. Sen toprağa verirsin, toprak sana… Sen tohumu beslersin; o filizlenir, büyür ve meyve verir, seni besler.

İyilik ve güzellik, inşâ edilen bir yaşam alanıdır ve bir yandan da orada yaşayan sakinlerdir. Zaman zaman hem bir tohumdur, hem mahsul. Var olabilmeleri için muhakkak bir kuvvet gerekir. Bu kuvvet bazen tuğla üstüne tuğla ören bir usta, bazen tarlaya ekin ekip mahsul biçen bir çiftçidir.

Usta malzemeden çalarsa bina elbet yıkılır. Çiftçi ekin zamanını bilmez ya da gübreyi, suyu doğru ölçülerde vermezse mahsul çöp olur. Arayıp durulan, beklenen, özlenen tüm iyilik ve güzellikler; emekle, ölçüyle ve sebatla var edilebilir. Doğru malzemelerle doğru zamanda ve doğru niyetlerle ter dökenler, sağlam yapılar inşâ eder, bereketli hasat zamanlarına kavuşurlar.

Saksısında bir çiçek görse insan; rengiyle, kokusuyla kalbe sıcaklık veren bu güzelliğin ardındaki emek ve sabır sürecini okur. Okuyabilene saksısında bir çiçek, ciltlerce kitaptır. Ona hakikatle bakan gözler, toprağın sabrını da, onu ekip, besleyip büyüten emeği de satır satır, sayfa sayfa okur. Okuyan bilir, bilen anlar, anlayan erişir. Saksıda bir çiçek, insana emeğin ve sabrın şiirini söyler. Çiçek, bir güzelliğin tabiattaki sembolüdür. İnsan bilir ki, emek ve alın teriyle bir menekşenin yapraklarını var edemez ama emeksiz ve alın teri olmaksızın o menekşenin varlığı ve sürekliliğini de sağlayamaz. Kökler, yapraklar ve çiçeğin yaşamını, üremesini ve büyümesini sağlayan İlâhî güç, insanın buna sahip olmasında da bazı gayretleri emreder.

Tohum eken, sulayan insan, ona kokusunu, rengini ve şeklini veren Yaradan’ın lütfuyla tanışır. Bir emek, bir inancı büyütür. İnsan önce güzeli eker, güzeli büyütür, sonra güzeli güzel yapan Güzel’i bulur.

Hiçbir güzel hareket boşa gitmez kâinatta. Bir güzel hasletle insan binbir ihsana kavuşur. Yaradan’ın rahmetinin bolluğuyla, bir tohumla bin meyveye kavuştuğu gibi…

Atılan her doğru adımla doğru kapılar açılır önünde. Bir sancılı ve doğru adım, bin hayırlı kapıdır. Bir emektar adımla, insan için hayırlı kapıların kilitleri kırılır.

Güzele ve iyiye meyilli kalbimiz, güzeli ve iyiyi emreden Rabbinin rızÂsında kalmaya gayret ettikçe, hem ihsan eden, hem inayet bulan bir bolluğa erişir.

Emeksiz beklemek, yorulmadan aramak ve zahmet çekmeden bulmak yoktur. Ama bir emekle, bir yorulmakla, bir zahmetle bulunan, bir değil, “bin”dir.

Güzeli ve iyiyi inşâ etmek, onu emek ve sabırla ekip biçmek binbir güzelliğe eriştirir.