BİR dönüş hareketiyle başlıyor her şey.
Yerküre dönüyor. O dönüşe ahenkle katılan canlılar, yaşamdan ölüme ve O’na
doğru yol alıyor. Döndükçe yol alıyoruz.
Bir tekerlek
dönüyor… Birileri gidiyor… Önce yollar kısalıyor, ayaklar yerden kesiliyor,
zaman hızlanıyor… Bir dönüşle motorlar yapılıyor, cihazlar üretiliyor ve en
komplike sistemler kuruluyor. Bir dönüş fiilinde binlerce eylem vuku buluyor.
Dünya kendi ekseni
etrafında tam bir dönüşü 24 saatte tamamladığında gün, gece ve gündüz peyda
oluyor. Güneşin etrafında dönüşüyle geçen 365 günle birlikte yıl geçiyor. Arada
mevsimler geliyor, mevsimler gidiyor. Tam bu dönüşle birlikte insan doğuyor,
insan ölüyor. İnsan ete kemiğe bürünüyor. İnsan etten kemikten ayrılıyor…
Çiçek büyüyor,
çiçek soluyor. Toprak kuruyor, yağmur düşüyor… Tik… Tak… Her şey bir yere
varacakmışçasına, erecekmişçesine hızla ve kesintisiz dönüyor. İnsan zamanın
içinde dönüyor. Döndükçe büyüyor, seviyor, kızıyor, küsüyor, veriyor, alıyor ve
en nihayet toprak oluyor…
*
Hedef, dönüşü
bulmak… Nedir bu dönüşteki sır? Bir şeyleri döndürebilirsek, o dönme hareketini
istikrara bağlarsak ömrümüzde neler değişir? Çok şey… O zaman şimdi her şeyi,
ama her şeyi kesintisiz bir dönme hareketiyle yaşama kilitleme zamanı!
*
Ne zordur
doğruları akışkan ve coşkun bir kıvamda tutmak. Sürekli ve büsbütün doğrulara
sahip olabilmek ne zahmetlidir. Ritmik bir güzellikte var olabilmek, ne
hazindir ki, büyük gayretleri mecbur kılar. Her an doğruda kalmak, girdaplarda
boğulmama kabiliyetini ister. İnsan olmak, kul olmak, eş olmak, düşküne el
olmak… Hepsi her gün yeniden bir savaş meydanında kendine kılıç kuşanmaktır.
Âlemin parçası
insan, âlemin varoluş hikmetlerine baktığında, dönen, döndükçe değişen bir
sistemle karşılaşıyor. Yaradan’ın bahşettiği dingin geceler, insanı telâşa
sürükleyen aydınlıklar, üşüten ve ısıtan mevsimler, besleyen ve doyuran
nimetler, hepsi, evrenin bu dönüşüyle ve dönerken değişimiyle yerini buluyor.
İlâhî sistemin bilimsel ve mucizevî düzeni… Bir hareketle doğan binlerce…
Hareketi tekrar ettikçe meydana gelen kavramlar… Tek bir dönüşle bir yere
varamayan Dünya… İnsana kâinat üzerinden bir anlatım bahşeden Rabbimiz… Âlâ!
Dönüşü bulmak… Dönüşü
sürekli kılmak… İşte sır bu!
Dünya sebatla
döndüğünde, ısrarla döndüğünde, durmaksızın döndüğünde günler, mevsimler,
yıllar anlamlanıyor. Dönerken duruverse, geriye dönüverse sistem çökecek; yerle
bir olacak bütün hareketler. Tam büyüyecekken başaklar, tam düşecekken cemre,
tam sevecekken insan, sekteye uğrayacak bütün eylemler. Dönmek, ama dönüşte
ısrar etmek, ritme uymak ve sabırla tekrar etmek zorunda Dünya. Tıpkı bir başka
mahlûk olan “insan” gibi…
Öyleyse, her ne
yapacaksa insan, yaratılışın sırlı ilmini okumalı evvelâ! Her şey bir dönüşteki
sebat ile var oluyorsa, her hareket bir dönüşün kararlığında gizli…
*
Bir istikamette
kalmak için hareketi sürekli hâle getirmeli. Bunun da ilk şartı “sabır ve sebat”…
Bir şart, bir
farz, hayatî bir gereklilik bulmalı önce! Namaz… Beş vakit namaz… Ne büyük bir gereklilik,
ne sevdalı bir farz! Peki, insan bu istikamette daim ve kaim olamaz mı? Pekâlâ
olur! Bir işi hakkıyla bitirmede, bir insanî ya da ilâhî gerekliliği eksiksiz
yerine getirmede tek gereken, dönüş hareketini sürekli kılmak…
Zorla, dayanarak,
terleyerek, yorularak döndüreceksin çarkı. O çark döndükçe ve döndükçe
kavramlar meydana gelecek. Allah’ın emri olan beş vakit namazda süreklilik için
önce gayret edeceksin. Gayretle döndüreceksin kâinatı. Ve sonra döne döne,
dönüşte sabit kalacak her şey. Artık zorlamadan, yıpranmadan dönüşü istikrara bağlamış
olacaksın. Bu dönüşle, her ne yapıyorsan büyüyecek, hayat bulacak.
Hareketin tekraren
ve sürekli meydana getirilişi, Dünya’nın dönüşüne atıftır. Her hareket tekraren
ve ısrarla gerçekleştirildiğinde, Dünya’nın sabrı gibi günlere, mevsimlere
kavuşur. Tıpkı Dünya’nın dönüşteki kararlığı gibi, bitkiler meyve verir, yağmur
düşer, insan doğar…
Dönüşte hem hayat, hem ölüm vardır. Dönüşte hem bahar, hem kış yaşar. Fakat aslolan, dönüşte süreğen olmak. Aksaksız, kesintisiz, ısrarlı ve sabırlı…