Bir “bilebilmek” hikâyesi: enGrehber

“enGrehber”, bir mobil uygulama… Cep telefonunuza yüklüyorsunuz. İsim ve e-posta adresinizi girerek kendinizi tanıtıyorsunuz. Sonrasında engellilerle ilgili neyi istiyorsanız sorun! Özellikle zor sorular sorun, ki bilemediğinde arka plânda bu yapay zekâya o bilgilerin eğitimi verilsin…

TÜRKÇE’de ilginç bir ek ama aynı zamanda fiil olan bir kelime var.

Ek olduğunda “gücü yetmek” anlamında kullanılıyor. Hem fiil, hem de ek olan bu kelime şu: “Bil”…

Ek şekli, meselâ “gel(e)bil(irim)” ifadesinde olduğu gibi kullanılıyor.

Bunun niye böyle bir şekilde oluştuğu, geçirdiği evreler ve başka dillerdeki durumların ne olduğu gibi konular hakkında pek çok görüş yazmak mümkün ama yaşanmışlıkları konuşalım isterim…

“Gücü yetmek” ile “bilmek” arasında bir ilişki olduğunu kendi hayatımda da doğrusu yakînen yaşamış biriyim. Bilmediğiniz zamanki gücünüzle bildiğiniz zamanki gücünüzü mukayese etmeye kalkmayın, zira kabil-i kıyas değildir.

Peki, şu sualim sizce önemli ve kafa yormaya, cevabını bulmaya değmez mi: Acaba bir dakikada bir bilgiye ulaşıp bilmekle bir ayda aynı bilgiye ulaşıp bilmek arasında hiçbir fark yok mu, hangisi daha değerli ve daha makbul?”

***

Menenjit sebebiyle 11 yaşında kör olmuştum ve üç sene geçmişti bile.

İlkokulu bitirmiş birisi kör olmuşsa hayatını nasıl devam ettirir? Hiçbir şey yapmayarak -sürekli radyo dinlemek bir iş sayılmadığı için bu şekilde söylüyorum- hayatımı sürdürüyordum. Hep böyle mi devam edecekti?

Akranlarımın çoğu çıraklık yapıp meslek öğreniyor, bir kısmı da okula devam ediyordu. Belki de onlarca sene sürecek bütün ömrümde hep böyle mi yaşayacaktım? Bu düşünceler beni çıldırtacak bir seviyeye geldiğinde, radyoda körlerin eğitim görebildiğini söylemişlerdi: “İyi de, bu iş nasıl olacak? O tür okullar nerelerde var? Beni alırlar mı? Okurken nerede kalacağım? Yeme, içme, temizlik nasıl olacak? Para ödeyecek miyim? O okulları bitirince ne oluyor?”

Konya’nın küçük bir ilçesinde bu soruların cevabını nasıl bilebilirdim ki? İnternet de yok o zamanlar… Gerçi internet olsa bile nasıl bir bilgi aradığınızı ve o bilginin nerelerde olabileceğini üç aşağı beş yukarı kestirebiliyor olmanız lâzım. Hele bir de çevremin en yüksek eğitiminin ilkokul olduğunu dikkate aldığınızda, böyle bir bilgiye ulaşıp biliyor hâle gelmenin benim açımdan ne kadar zor olduğunun anlaşılması nisbeten kolaylaşacaktır. Danıştığımız kişiler de bildikleri kadar yol göstermeye çalışırlar böyle durumlarda…

***

Tavsiye üzerine Konya Millî Eğitim Müdürlüğü’ne gittik. Oradaki bir memur, “Geçenlerde bu konuda bir form geldiğini hatırlıyorum” diyerek çekmeceleri karıştırdı ve “Şansınız varmış” deyip bulduğu formu benim için doldurmaya başladı. Tarifsiz sevincim, memurun doğum tarihimi soruncaya kadar sürdü. Çünkü o okul 12 yaşına kadar olanlar içinmiş. Ben kaçırmışım. Oradaki memurların daha önce böyle bir konuyla hiç karşılaşmadıklarını öğrendik bu vesileyle...

Ertesi gün körlerle ilgili (bir dernek, bir vakıf veya bir okul fark etmez) bize bilgi verecek bir kuruluş aramak için tekrar yollara düştük. Koskoca Konya’da böyle bir kuruluş mutlaka olmalıydı…

Birileri o zamanki PTT’nin bilinmeyen numaralar servisinin olduğu binaya gitmemizi tavsiye etti. Evden arayıp soramazdık, çünkü evimizde telefonumuz yoktu. Sağ olsunlar, o bölümde çalışan birçok hanım aradılar ve can sıkıcı o cümleyi üzülerek söylediler: “Kayıtlarda öyle bir kuruluş görünmüyor.”

Oradaki biri, “Gelin, sizi posta dağıtıcıların topluca oturduğu bölüme götüreyim. Orada sorarsınız” dedi. Çünkü her kuruluşun o zamanlar telefonu yoktu. Gittik. Epey kalabalık bir salon... Ben bir sandalyenin üstüne çıktım ve nasıl bir kuruluş aradığımızı posta dağıtıcılarına anlattım. Öyle bir kuruluş hatırlayan çıkmadı ve bize, “Adresinizi bırakın, biz rastlarsak size adresini getirelim” dediler.

Bizim bu körlerle ilgili kuruluş arama maceramız iki sene sürdü ve sonunda Ankara Radyosu’na komşumuzun çocuğuyla yazdığımız mektubu o dönemin meşhur sunucusu Mehpare Çelik’in cevaplamasıyla güzel bir şekilde nihâyetlenmiş oldu. Tabiî eğitim hayatım da bu şekilde başladı.

***

Hayatımda her ne hikmetse bilgiye ulaşmak her zaman imkânsızı başarmakla eşit olmuştur. Aradığım o bilgiye ulaştığımda imkâna, o yapabilme gücüne de ulaşmış oldum. Bir başka ifadeyle, eğitim bilgisini edinmek benim dünyamda “okumak” değildir artık, “okuyabilmek”tir!

Yabancı dil öğrenirken körler için sözlük olmadığından, bir kelimeyi “anlamak” olarak değil, “anlayabilmek” şeklinde yaşadım. Sadece ben mi? O zaman da herkes farklı şekillerde bilgiye ulaşma, bilgiyi elde edip hayatında kullanma sıkıntılarını yaşadılar. Peki, şimdi durum ne?

Bilgisayarlar geliştirildi ve her taraf mobil cihazlarla bile doldu da herkes patır patır bilgiye ulaşabiliyor mu? Elbette hayır!

Niçin?

Kabul etmek gerekir ki, hayatımızı belirleyen fiziksel ve sosyal sistemler son derece karmaşık ve aşırı derecede bilgi gerektiriyor. Hani derler ya, “Hukukta bilmemek, mazeret değildir”... Onu siz benim külâhıma anlatın!

Mevcût mevzuatın yarısını bile ne hâkim, ne savcı, ne avukat, ne de hukuk profesörleri bilir. Bir ortaokul çocuğu demiş ya, “Her derse ayrı koca koca öğretmenler giriyor ama benim hepsini bilmemi istiyorlar”. İdare hâkimi, ceza hâkimi, iş hâkimi, aile hâkimi ayrı ayrıdır ama bir vatandaş bunların hepsini bilmek zorundadır. “Onun suç olduğunu bilmiyordum” diyemezsiniz!

En basitinden, benim körlerle ilgili kuruluş aradığım zamanlarda körleri ilgilendiren kanun olmadığı gibi mevzuat da birkaç maddeden ibaretti. Ya şimdi? Binlerce madde, binlerce çalışma, uygulama, proje ve kuruluş var. Bunca karmaşık bilgiyi istediğin zaman öğrenmenin bir yolu yok mu acaba?

Bu hayâlimizi gerçekleştirebildik. İmkânsız gibiydi ve o imkânsızı aşıp Rabbimize milyonlarca şükürler olsun ki imkâna kavuştuk.

Nasıl oldu bu iş?


enGrehber nedir?

Türkiye Beyazay Derneği’nin harika ekibi kollarını sıvadı, İçişleri Bakanlığı destek oldu ve nur topu bir “enGrehber” doğdu.

“Nur topu gibi” değil de “Nur topu” diyorum; çünkü bilgi paylaşıldıkça azalmadığından, “nur” olarak kabul edilir. Peki, “enGrehber” nasıl bir şey?

“enGrehber”, bir mobil uygulama…

Cep telefonunuza yüklüyorsunuz. İsim ve e-posta adresinizi girerek kendinizi tanıtıyorsunuz.

Sonrasında engellilerle ilgili neyi istiyorsanız sorun!

Özellikle zor sorular sorun ki bilemediğinde arka plânda bu yapay zekâya o bilgilerin eğitimi verilsin…

Siz veya başkası tekrar sorduğunda o bilgiyi mutlaka veriyor.

Eğer arzu ederseniz, gelişmeler oldukça onları size duyuruyor. Google gibi binlerce sayfa bilgiyi karşınıza çıkarıp, “İçinden ara bul istediğini” demiyor, sorular sorarak sizin derdinize derman olacak bilgiyi veriyor!

Okul mu arıyorsunuz? Çekmecedeki kâğıtlar arasından araya taraya en sonunda işinize yaramayacak bir form bulmuyor.

Mutluluğumu hissedebiliyor musunuz?

Allah, bunca bilgiye ulaşma sıkıntısı çekmiş olan bana, bunları sizinle paylaşmayı nasip etti ya, ölsem de gam yemem artık!

Biliyorum ki, bu uygulama farklı dillerde de çalışabilecek ve şu yeryüzünde milyonlarca engelliye rehberlik edebilecek. Üstelik sıfır liraya yani ücretsiz!

Bu işe en küçük emeği verenden yazılımını yapana, projeyi sırtında taşıyana değin minnet duygumun tarifi mümkün değil. Kalbimi nasıl olsa Allah biliyor ve diliyorum ki, kalbimdeki minnetin binlerce katını onlara her iki cihanda da hayır olarak versin!

Dedik ya, “bilgi nurdur ve paylaşıldıkça azalmaz”. O yüzden enGrehber ne kadar kişiye ulaştırılır ve sunduğu bilgiden o kişiler faydalanırsa, o kadar çoğalır, fayda olur, sorunlar çözülür ve sıkıntılar azalır. İnsan böylece “bilebilir” olur…

***


enGrehber uygulamasına ulaşabilmek için

Android için Google Play Store: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.beyazay.engrehberv1&hl=tr

IOS için AppStore:

https://apps.apple.com/tr/app/engrehber/id1490838954?l=tr

Detaylı bilgi için:

https://engrehber.com