“Bir Ayrılık”: Bir orta sınıf ahlâkı anlatısı

“Bir Ayrılık”, o kadar ustaca kurgulanmış ve senaryo o kadar ince nüanslarla işlenmiş ki kimden taraf olacağınızı, kimi yargılayıp kimi suçlu ilân edeceğinizi bilemiyorsunuz. Çünkü hangi kararı verseniz tatmin olmuyorsunuz…

İKİLEME düşmek, bir insanın başına gelebilecek en can sıkıcı durumlardan biridir. Böyle durumlarda, alternatiflerden birini tercih etmek çok zordur. Çünkü alternatiflerden birini tercih etmek, hiç istenmediği hâlde diğerini terk etmek zorunda bırakır insanı. Böyle durumlarda bazen pişmanlık oluşur, bazen de terk edilen şeye duyulan özlem hiç azalmaz.

“Bir Ayrılık” filmi de böyle bir ikilemden yola çıkarak oluşturulmuş bir anlatı. Son dönem İran sinemasının en önemli yönetmenleri arasında yer alan Asghar Fahradi’nin yazıp yönettiği film, fazlasıyla yalın ve fazlasıyla mütevazı olmasına rağmen hem sanatsal, hem de seyir zevki açısından son derece etkileyici bir kurguya sahip.

2011 İran yapımı filmin başrollerinde Leyla Hatemi, Peyman Muadi, Şahab Hüseyni ve Sareh Bayat yer alıyor.


Aslında büyük problemleri olmamasına rağmen boşanmak zorunda kalan bir çift ve bu süreçte yaşanan entrikaları anlatan film, daha baştan izleyiciyi bir labirentin içerisine sokuyor. İçine girdiğiniz labirentte tıpkı filmin erkek kahramanı Nadir’in (Peyman Muadi) yaşadığı ikilemi yaşıyor ve çıkışı uzun bir zaman boyunca bulmakta zorlanıyorsunuz.

Film o kadar ustaca kurgulanmış ve senaryo o kadar ince nüanslarla işlenmiş ki kimden taraf olacağınızı, kimi yargılayıp kimi suçlu ilân edeceğinizi bilemiyorsunuz. Çünkü hangi kararı verseniz tatmin olmuyorsunuz.

Film, herkesin başına gelebilecek sıradan bir hikâye ile toplumsal cinsiyet rolleri, sınıf çatışması, suç ve ceza gibi temaları ustalıkla işliyor. Sınıf çatışmasının yanı sıra sınıfsal ahlâk anlayışı üzerine de ince anlatıların yer aldığı film, yer yer ortaya çıkardığı gizem ve gerilim ile izleyicinin ilgisini sürekli taze tutmayı başarıyor.

Yönetmen, izleyiciyi filme dâhil edebilmek için çok ince dokunuşlar yapmış. Örneğin boşanmak için mahkemeye başvurmuş olan Nadir ve Simin’in kameraya bakarak tartışması... Bu sahnede kameranın durduğu yerde yargıç var. Yönetmen bu şekilde bir yol izleyerek izleyiciyi yargıç pozisyonuna sokuyor ve izleyicinin filmin içine girmesini sağlıyor.

Yönetmen filmi o kadar ustaca kurgulamış ve senaryoyu o kadar ustaca oluşturmuş ki herkesin haklı ve aynı zamanda herkesin suçlu olduğu hissi sizi hiç terk etmiyor. Bu da filmin alt metnini fazlasıyla zenginleştiriyor. Fakat bu zenginlik, abartıyla inşâ edilmiş ya da çok soyutlaştırılmış bir zenginlik değil.

Oscar dâhil çok sayıda ödüle lâyık görülen film, abartıdan uzak yapısı, soyutlaştırılmış sanatsal anlatıdan azade edilmiş ama sanatsal değerini koruyan kurgusu ve gerçekliği olduğu gibi aktarması nedeniyle herkesin takdirini kazanıyor. 

Fazlasıyla iyi oyunculukların yer aldığı film, gerek senaryosu, gerek kurgusu, gerekse oluşturduğu sade ama bütüncül anlatısıyla izlenmesi gereken bir eser.

İyi seyirler…