“Bir avuç yetmez!”

Anne son olarak avucunu açtı ve kalan kumu gösterdi kızına. Yumruğunu sıktıkça dökülen kumlardan geriye sadece bir tutam kalmıştı. Avuçta kalana baktı ve burun kıvırdı kız, “Bu bize yetmez!” dedi, “Yetmez!”.

GENÇ kız evleneli çokça zaman olmamıştı. Henüz evliliğinin üçüncü ayında annesine geldi. Aslında sevdiği adamla evlenmişti, sevildiğini de biliyordu, ancak bir şeyler yolunda gitmiyor gibiydi. Ana-kız bu konuyu tartışmak için dışarı çıkıp tenha bir yer aradılar. Sahilde karar kıldılar. Konuyu konuşa konuşa akşam ettiler. Bu nedenle herkesin terk ettiği sahilde oturmaya devam edip günbatımını seyre daldılar.

Anne uzun bir süre sessiz kaldı. Çocuklarına yapabileceği en güzel iyiliğin onları dinlemek olduğunu biliyordu. Şimdi de dinlemişti. Genç kız da ilgiyle dinlenildiğinin farkındaydı, bu nedenle anlattıkça anlatmıştı. Akşamın çöküşüyle sakinleşen sular karanlığı yavaş yavaş yudumlarken, anne kızına döndü ve "Bak kızım!" dedi nihâyet. Kızının meraklı bakışları arasında henüz sıcaklığını kaybetmemiş bir avuç kumu avuçladı, “Siz birbirinizi severek evlendiniz” dedi ve kumu gösterdi: “Elinizde olanın hepsi bu! Aşk, kum taneleri kadar çok ve şimdilik sıcak…” Genç kız başıyla onayladı: “Evet, çok ve henüz sıcak...”

Anne devam etti: “Evlenerek aşkınızı avuçladınız. Avuçlarınızda kalsın istediniz. Arzu ettiniz ki hem çok, hem de sıcak kalsın...” Bu sırada avuçlarını hafifçe açıp kumları gösterdi: “Şimdilik avuçlarımda ve tutabiliyorum bunları...” Sonra parmaklarını sıkıca birbirine kapatıp avucundaki kumlan sıkıştırdı. Bu nedenle kum taneleri parmaklarının arasından dökülmeye başlayan anne devam etti: “Şimdi aşkla kum tanesi arasında bir benzerlik daha ortaya çıktı. Aşkı hep aranızda tutmak istiyorsanız, hepsi sıcak kalsın ve eksilmesin istiyorsanız, birbirinizin kişiliğini yok edecek biçimde eşine benzemeye ya da eşini kendine benzetmeye kalkma!”

Bu sözlerin ardından bir süre susan anne, daha sonra ekledi: “Bırakın, aşkı tutan kişilikleriniz olduğu gibi kalsın! Parmaklar arasındaki mesafe gibi… Kişilikler arasındaki mesafe azaldıkça, aşk parmaklarınızın arasından kum taneleri gibi dökülüverir. Aşkınız, iki ayrı kişi olduğunuz sürece çoğalır ve sıcak kalır. Biriniz diğeri adına kimliğini yitirirse, aşk da sütunlarını kaybetmiş kubbe gibi çöker. Unutma, iki sütun, birbirinin yanında ancak birbirinden bağımsız olduğu sürece işe yarar! Ağaçlar da böyledir, yan yana olsalar da biri diğerine gölge etmez…”

Anne son olarak avucunu açtı ve kalan kumu gösterdi kızına. Yumruğunu sıktıkça dökülen kumlardan geriye sadece bir tutam kalmıştı. Avuçta kalana baktı ve burun kıvırdı kız, "Bu bize yetmez!" dedi, "Yetmez!". Kalbindeki taze heyecanla ayağa kalktı, kızıllaşmış ufukta bir süre gözlerini gezdirdi, tekrar “Yetmez!” diye yineledi ve “Ama yetecek kadarı avuçlamalıyız” diye mırıldandı. Yeniden umutlanmıştı. Tekrar çöktü kumlara. Elini olabildiğince açıp alabildiğince kumla doldurdu. “Bu kadar!” dedi ve yürüdü. Annesi arkasından gülümseyerek baktı.