Bir asırlık devlet mefkûresi

Şimdi ise düşlerimizde görsek hayra yoramayacağımız gelişmeleri arka arkaya yaşıyoruz. 14 Mayıs Genel Seçimlerinin akabinde ise asıl hedef olan “Türkiye Yüzyılı”nın startı verilecek. Havada, karada, denizde, son teknolojik standartlarda üretilen savunma sanayiine yönelik eserler ise Devlet’in birinci asrının altına demirden ve çelikten atılan birer imza gibi aslında.

29 Ekim 2023’te Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılını kutlayacağız. Devlet ve millet olarak bu millî onuru ve gururu beraber yaşayacak, yükseliş hikâyemizin kahramanı olmanın heyecanı ile taçlanacağız. Bir asrı tamamlayacak olan Cumhuriyet’imizi daha müreffeh yarınlara taşımak için güçlü bir liderin mihmandarlığında çok daha sağlam ve emin adımlarla yürüyeceğimize gönülden inanıyoruz.

Devletimiz, geride bıraktığımız bir asırda türlü badirelerden, zorlu süreçlerden geçerek bugünlere ulaştı. Zırhlarının içinde hür iradenin cellatlığını yapanlar, pantolonların ütü izlerinden hafiye gibi iz sürenler, inancı kadının örtüsüne uzattıkları elleriyle söküp atacaklarını zannedenler, daha neler ve kimlerle, Üstad’ın “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” mısraındaki tespitinde olduğu gibi, reddedip ötekileştirilerek manevî sahada bir vahşetin yaşandığı zamanlar gördük.

Şimdi ise düşlerimizde görsek hayra yoramayacağımız gelişmeleri arka arkaya yaşıyoruz. 14 Mayıs Genel Seçimlerinin akabinde ise asıl hedef olan “Türkiye Yüzyılı”nın startı verilecek. Havada, karada, denizde, son teknolojik standartlarda üretilen savunma sanayiine yönelik eserler ise Devlet’in birinci asrının altına demirden ve çelikten atılan birer imza gibi aslında.

Savunma sanayiine yönelik bu üretimler Cumhuriyet’in ilk yılından itibaren bir devlet mefkûresi olarak düşünülmüş, plânlamış, hatta birçok defa denenmiş; maalesef çeşitli bahanelerle engellenmiş ya da yasaklanmış.

Son günlerde özellikle hava savunma sanayii sahasında arka arkaya üretilen ve uçuş testlerinin de başarıyla yapıldığı uçaklarımızı gördükçe Vecihi Hürkuş, M. Nuri Demirağ ve Nuri Killigil isimlerini sıklıkla yâd eder olduk. Şimdi bir hafıza tekrarı yaparak Devleti için gözünü ufuklara diken kahramanların akıbetlerine özet mahiyetinde bir göz atalım…

***

Cumhuriyet’in kurulduğu 1923’te Vecihi Hürkuş, “VECİHİ K-V” isimli uçağını yapıp uçuşunu başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş  olmasına rağmen izinsiz uçuş yaptığı gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılmıştır.

Buna rağmen pes etmeyen Vecihi Hürkuş, 1930 yılında “VECİHİ XIV” adını verdiği modeli yapmış fakat bu defa da gerekli sertifikalar ve uçuş izni kendisine verilmemiştir. Engellemekle kalmayıp hafızalarımıza da, diğer bazı isimler gibi, bir metot üzerinden kodlanmıştır. Öyle ki, “Vecihi” ismi, Yeşilçam yapımlarında garip, başarısız ve vizyonu düşük bir pilot tiplemesiyle servis edilerek algılarımıza bir mizah figürü olarak nakşedilmeye çalışılmıştır.

Bitiyor mu bu vatan için dâvâ şuuru taşıyanlar? Elbette hayır!

Bir Osmanlı subayı olan Nuri Killigil, 1933 yılında İstanbul Zeytinburnu’nda kurduğu fabrikayı Sütlüce’de büyüterek tabanca, tüfek, uçak, el bombası, mermi ve top mühimmatı üretiyor. Buradan Filistin, Mısır, Suriye ve Pakistan’a silah ihracatı bile yapılıyor. Fakat Killigil bu başarılarının bedelini ağır ödeyerek, kurduğu fabrikada 1949’daki nedeni meçhul bir patlamayla hayatını kaybediyor.

Birbirine yakın yıllarda, siyasetçi ve iş adamı olan Nuri Demirağ ise 1936 yılında, Beşiktaş Barbaros Hayrettin İskelesi’nin yanında “Tayyare Etüt Atölyesi”ni kuruyor ve bu atölye kısa zamanda büyük bir fabrikaya dönüşüyor.

1937-1938 yıllarında Türk Hava Kurumu, Nuri Demirağ'dan 10 okul uçağı ve 65 planör siparişinde bulunuyor. Yine THK’nın siparişi olan ve Eskişehir’de bir kez daha test uçuşu yapan uçağın bir hendeği göremeyip düşmesi üzerine siparişler iptal ediliyor. Demirağ konuyu mahkemeye taşısa da mahkemeyi kaybediyor, hatta yurt dışına uçak satışının yapılmaması için bir de kanun çıkarılıp arkasından 1950’li yılında fabrikası kapatılıyor.

***

O günlerden bugünlere sadece yirmi yılda ulaşan bizler, şimdi Hürjet, TUSAŞ Anka, Kızılelma, TCG Anadolu ve Altay tankı gibi yüzlerce, hatta binlerce yerli ürünün gururunu yaşıyor, Teknofest gibi alanında öncü işlerden işaret alarak, bu ülkenin gençlerinin geleceklerini inşâ edecekleri semaları mağrur bakışlarla seyredeceklerine inanıyoruz.