Bir antik kent: Skupi

Yeni tarihî koşullar ve büyük ekonomik krizlerin etkisi, göçler ve diğer sosyo-faktörler, kentin demografisinin değişmesine neden olmuştur. Antik dönemde büyük bir kent hâlinde olan Skupi, Orta Çağ’da maalesef o görkemini koruyamamıştır.

Saraybosna, BOSNA-HERSEK

MAKEDONYA’NIN en büyük antik kenti olarak bilinen Skupi (Scupi), Üsküp’ün batısında yer almaktadır.

Üsküp merkezinden birkaç kilometre uzakta olan kente bir göz atalım istedik…

Arkeoloji kalıntılarından almış olduğumuz bilgilere göre bu kent, çok eski bir yerleşim alanına sahiptir. Milât öncesi 7’nci yüzyıla ait kalıntılar tespit edilmiştir. Kent, Milât öncesi 2’nci yüzyılda Romalılar tarafından fethedilmiş ve geniş bir ticaret merkezi hâline gelmiş. Bu kentte günümüze kadar ulaşan Roma ve Bizans dönemine ait birkaç lokasyon görmek mümkün (Ortodoks bazilikası, umûmî tuvaletler ve banyolar, şehir ambarı ve ana cadde).

Çalışmalar devam ederken, arkeologlar Skupi kentinin yakınlarında Milât öncesi 12 ilâ 10’uncu yüzyıla ait nekropol mezarlığını tespit etmişlerdir. Bu çok daha eski döneme ait olduğu için, aslında Skupi, Demir Devri’ne ait olduğunu da belirtmektedir.

Genç Antik Dönemi, Milât öncesi 5 ilâ 1’inci yüzyıl arasındaki arkeoloji boşluğunu belirten bir dönem olarak bilinmektedir. Bu lokasyonda bu döneme ait neredeyse hiç arkeoloji kalıntısı tespit edilememiş. 

Kendi yerinin önemine binaen Skupi, Balkanların en önemli yol güzergâhına sahipti; güneyden kuzeye, Tuna nehrinin sağlamış olduğu avantajla Vard nehrinin vadisiyle Ege Denizi’ne, batıdan doğuya gelen güzergâhta da Adriatik ile Karadeniz güzergâhındaki en önemli kesişme noktasına sahipti.

Milât sonrası 69 ilâ 96 yılları arasında Roma’nın Flaviyelieler zamanında Koloni bölgesi olan Skupi, ilk yerleşim alanına sahip olur. Yedinci Klaudie’nin (Claudia) askerlerinin de askerî kışla olarak kullandıkları yer olarak bilinir. Koloninin tam kurulmuş tarihi kesin değildir.

Tarihteki kaynaklara baktığımızda, bu kentin kuruluşu kesin olarak söylenmese de, en verimli çağın Vespasiyan döneminde Milât sonrası 79 yılında kurulduğu söylenmektedir. Skupi kentinin zikredildiği en önemli tarihî kaynak, Plinievata’nın yazmış olduğu ve 79 yılında tamamlanan  “Historia Naturalis”tir.

Diğer bir tarihî kaynağa baktığımızda, kentin yapılış tarihi Milât sonra 1’inci yüzyılda, Dion Kasij tarafından 86 yılında yapıldığı belirtilmektedir.

Bu kent Flavija (Flavia) Roma’ya ait olan bir özellik taşımaktaydı. Burada yaşayanlar “Romalılar” olarak bilinirdi ve Flavija statüsüne sahiptiler. “Skupi” ismi ise bir koloni olarak birçok yerde zikredilmektedir. Veya “Colonia Flavia Felix Daradanorum”, aslında “Colonia Flavia Scupinorum”, küçük veya büyük isim olarak kullanılmıştır. 

Genellikle Scupi’nin ne anlama geldiği, dil uzmanları tarafından epey tartışma konusu olmuştur. Lâtin kökenli bir kelime olduğunu ve Lâtin admistrasyon dilinde de kullanıldığı bilinmektedir.

Scupi, Romalıların plânlı genişlettirdiği şehirlerin arasında yer alıyordu. Yaşam standartlarının iyi seviyede olduğu (kanalizasyon, su çemberleri, toplu yıkanma odası, ana caddelerinde kesme taşlı yollar, yeraltı sıcaklığı, mozaiklerle süslü seramikler, duvarlarda islenmiş rölyefeler, camlı odalarla) muhteşem ve görkemli bir konuma sahipti.

Kent aynı zamanda birçok etnik millete de ev sahipliği yapmıştı. Bunlardan en yoğun millet, Romalılar bilinmekteydi. Bu dönemden sonra Orta Çağ dönemine kadar Skupi, yerleşim alanının dışında kalmıştır ve yaklaşık 400 yıllık bir süreç içerisinde antik dönemden birçok eseri kendinde yitirmiştir.

Skupi’de, Eski Orta Çağ döneminde Marcelin Komes’e göre (Bizanslı tarihçi) 518 yılında büyük bir deprem olmuştur. Komes o dönemde 24 büyük kentin ciddî hasarlar gördüğünü kayda almıştır. Slavların, Avarların ve diğer milletlerin Balkanlara gelmesi ile Skupi tekrar yerleşim alanı olmaya başlamıştır.

Yeni tarihî koşullar ve büyük ekonomik krizlerin etkisi, göçler ve diğer sosyo-faktörler, kentin demografisinin değişmesine neden olmuştur. Antik dönemde büyük bir kent hâlinde olan Skupi, Orta Çağ’da maalesef o görkemini koruyamamıştır.

Altıncı yüzyılda kent, Mavrikij Tiberij döneminde (583) tamamen yıkılmıştır. Arkeolojik kazılar ise bu kentte yaşamın 11’inci yüzyıldan beri sürdürüldüğünü belirtmektedir.