BÜYÜKLÜĞÜ
tartışılmaz dünyanın sesini kısıyorum. Bir yolculuk düşüyor payıma.
Kudüs'ün sokaklarında dolaşıyorken buluyorum kendimi. Haykırarak ve sızlayan
bir kalple seyrediyorum etrafımı. Bilesiniz ki, neşem de eksik değil…
“Yaşamak gibiymiş Kudüs'te soluklanmak” diye geçiriyorken
içimden, çocuklarla muhabbete dalıyorum. Çocuklar, küçük dostlarım benim.
Filistin'in diri ve masum savaşçıları... Gülümseyerek savaşıyorlar. En büyük
silahları, makinalı namlulara karşı attıkları şen kahkahadır. Yaşarken de,
ölürken de kazanan elbette onlardır.
Size bir seyahatten söz edeceğim, yüreğime
yolculuklarımdan… Her sokak başında ellerinde silah, kalplerinde muhteşem bir
korku olan işgalci İsrail askerlerinin yanından koşarak geçen çocuklardan söz
edeceğim. Akşam vakti herkes evine gitmenin telâşındayken, o tatlı telâşın
arasında, bir tatlıcının camına ellerini koyup koca gözleriyle lokumları
seyreden minik dostumdan… Aksa'da koşturup durduğumuz Ebrar, Abdulah ve Nur'dan…
Ve görebileceğiniz en güzel direnişten söz edeceğim.
Bir bayram vakti Kudüs'teydik. Bayram
yaklaşırken bir şenlik alır Aksa'yı. İnsanları neşeli, çocukları heyecanlı,
sokakları süslüdür. Yürüdüğünüz yollarda ezgiler ağırlar sizi. Eğer Babu’l-Amud
Kapısı’ndan girecek olursanız Kadim Kudüs'e, karşınıza palyaçolar çıkabilir,
oyunlar oynayan çocuklara katılabilirsiniz. Koyu muhabbetler yapılır,
ikramlarda bulunulur. Hele ki Bayram Namazı kılındı mı bir sevgi kaplar her
yanınızı; gülümseyen gülümseyene… Bir çocuk olup çıkarsınız Mescid-i Aksa’dan
siz de.
Ve işte böyle bir bayramda, Burak Mescidi’ne
bakan merdivenlerde yüreklerimizi burkan mukaddes diyarı seyrederken iki küçük
Kudüslü çocuk geldi yanıma.
Önce beni uzaktan epey incelediklerinin farkına varmıştım. Kudüs
çocukları böyledir, temkinli ve sevecendirler. Yanıma oturdular ve başladık
muhabbet etmeye. Gülüşüyor, oyunlar oynuyorduk. Derken bir teyze geldi yanımıza,
bayramlaştık ve şeker ikram etti bize. Şekerlerimizi ceplerimize attıktan sonra
muhabbetimize devam ettik.
Epey vakit geçirmiştik ki minik dostlarımı uzaktan anneleri
çağırdı. Bana dönüp gideceklerini söylediler, öptüm onları ve vedalaştık. Tam
gidecekken bir tanesi döndü arkasını ve yanıma geldi. Avucuma az önce teyzenin
bize ikram ettiği şekeri bıraktı. Kabul etmedim ve kendi şekerimi de ona vermek
istedim. Çünkü o çocuktu ve çocuklar şekerleri çok severlerdi. Fakat o bu
teklifimi asla kabul etmedi. Şekeri avucuma bıraktı, sevinç dolu gözleriyle
gözlerime baktı ve koşmaya başladı. Ardında şen gülüşler bıraktı. Sanırım
dünyanın en güzel manzaralarından biriyle karşı karşıyaydım. Hâlbuki, o, bir
şeker için ağlayabilecek yaştaydı. Ama cömertti. Ve Allah elbette cömertleri
severdi.
Bizim de bir şeker dağıtma serüvenimiz
oldu, fakat sanırım pek de başarılı olamadık. Çocuklara şekerleri dağıtıyorduk,
çocuklar ise kendi şeker torbalarından bizlere kendi bayram şekerlerinden ikram
ediyorlardı ve gün gurûba yaklaşırken, biz sonsuz bir şeker döngüsüne
giriyorduk.
Ah dev çocuklar! Yürekleri kocaman, neşeleri bol, güzel yüzlü
çocuklar… Kuş cıvıltısı gibi şakıyarak, işgale, zulme meydan okuyan küçük
kalpler… Kutlu diyar Kudüs’ün çocukları, veren elin alan elden üstün olduğunu
çok iyi biliyorlar.
İşgalci askerlerle en güzel direnişi yine bizim
çocuklar yapar Kudüs’te. Korkusuzca gözlerine bakarlar o askerlerin. O askerler
ki, nefret meydanında gardiyan… Titrek elleri ve korkunç kalpleri var. Eğer 7
yaşındaysanız, sebepsiz ve hukuksuz bir şekilde karakola götürüldüğünüz olur.
Cebinizde cetvel taşıyorsanız suçlusunuzdur. Eğer bir genç kızsanız, Kadim
Kudüs’ün giriş kapılarından birinde, Babu’l-Amud Kapısı’nda ansızın
vurulabilirsiniz.
El-Halilli bir çocuğun korkusuzluğunu ancak burada
görebilirsiniz. Yanınızdan koşarak bir çocuk geçerse, duanızı eksik etmeyin
ona! Çünkü yiğidin ardına bir grup işgalci asker düşmüştür.
Yahudi mahallelerinde
cezalandırılmış Hanzalalarla karşılaşabilirsiniz. Hanzala, nedir bilir misiniz?
O da bir çocuktur. Küsmüş, sağır ve dilsiz dünyaya arkasını dönmüş bir çocuk...
Zalimler Hanzala’yı bile cezalandıracak yüreksizliktedirler. Duvarlara
resmedilmiş Hanzala tek ayaküstündedir. Ne acı, değil mi?
Çocuk… Filistin’in güzel yüzlü çocuğu… Gülüşelim
isterim yine seninle işgallere inat. Birbirimize yeni oyunlar öğretelim çocuk!
Kadim Kudüs’ün yıllanmış kaldırımlarında koşalım seninle. Sen anlat bana,
direnişin ne olduğunu. Sevincin nasıl en büyük silahın olur ve korkutur
düşmanı, anlat! Aksa’yı sahipsiz bırakmamayı anlat! Baban, abin, kardeşlerin
tutsak olduğunda nasıl öyle dimdik durabiliyorsun, anlat! Ah güzel çocuk! Öyle
devsin ve öyle güzelsin ki…
Selâm, ihtiram, dua ve muhabbet sana olsun ey
Aksa kuşu, ey güzel çocuk!
*18 yaşında, Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu.